- Programı kapatmadan önce benim de sorum olacak. Ancak, Geçici Bütçe konusunda değil, SABAH'ın bugünkü manşetiyle ilgili...
Evden programa yetişmek için 6:45'te çıktığım için, gazeteyi daha okuyamamıştım. Tam ne diyeceğim diye düşünürken, ekranda gazetenin manşeti belirdi. Görünce hemen fark ettim, o günkü yazım birinci sayfadan "Kiracıya ve Evsahibine Şok!" başlığı altında verilmişti...
Konuyu özetledim. Gelir Vergisi Yasası'nda "Emsal Kira Bedeli" başlığı altında yeralan 73. maddeye göre; gayrimenkul kiraya verenler, emlak vergisi değerinin yüzde 5'inden aşağı yıllık kira beyan edemiyorlardı. Ayrıca; oğlu, kızı, kardeşi ve anne-babası dışındakilere evini bedelsiz kiralayanlar da aynı mevzuata tabiydi. Hatta hatta oğluna, kızına, kardeşine anne ve babasına, konut dışında gayrimenkulü bedelsiz kiralayanlar da, emlak vergisi değerinin %'i kadar kira göstermek zorundaydılar. Son vergi yasalarıyla, gayrimenkulün 1999'daki değeri % . artınca, "emsal kira bedeli" esasına göre beyan edilmesi gereken kira da, otomatikman %. yani yaklaşık % 0artıyordu... Program bitti. Çayımı yudumlarken Murat Atıl anons yaptı
- Maliye Bakanımız arıyorlar. Sayın KIZILOT'un konuşmasıyla ilgili bir açıklama yapacaklarmış. Buyrun Sayın Bakanım...
- Programı izledim. Biraz önce de Sabah'ta aynı konudaki haberi okudum. Gerçekten şok oldum. Yüzde 80'lik bir artış asla sözkonusu değil. Burada binde birlik bir artış var. Örneğin 20 milyar beyan edilen evin emlak vergisi değeri, 1999'da yaklaşık 35 milyar lira olacak. Buradaki 15 milyarlık artışın vergisi de, sadece 15 milyon lira. Bu da binde 1'e isabet eder..."
Benim anlıttığım ve gazetede yazdığım, olayın gelir vergisi boyutuydu. Oysa Bakan konuyu Emlak Vergisi yönüyle anlatıyordu... Yapacak bir şey yok gibiydi... Canlı yayın. Ben Ankara'dayım, konuşma ise İstanbul stüdyosunda... İçimden;
"Keşke imkan olsa da, Murat Bey'e bir pusula uzatabilseydim..." diye geçirdim ama bu imkansızdı. Çünkü canlı yayın 10-15 saniye içinde bitecekti... Fakat o da ne? Sanki bir mucize oldu ve Sevgili Murat Atıl düşüncelerini İstanbul'dan, okumuşcasına sordu:
- Sayın Bakanım, sanıyorum sizin açıklamanız Emlak Vergisi ile ilgili. Oysa Şükrü Hoca, olayın Gelir Vergisi yönünü açıklamıştı...
O anda derin bir ohh... çektim. Ve dayanamayıp "-İşte TV program yapımcısı dediğin böyle olur" dedim. Stüdyodan çıktım. Yürürken şu fıkrayı anımsadım...
Lazın biri, sabahın köründe elinde keser, köprünün alt tarafını yontuyormuş. O sırada oradan geçen Kaymakam durumu fark etmiş.
- Be adam, ne yapıyorsun orada. Milli servet o köprü...
- Kaymakam bey hiç sorma... Ben her sabah eşeğumla bu çöprünün altından geçeyrum. Eşeğumun iki kulağı da çöprünün altına değeyur. İşte o kısmı yontayrum.
- Hay Allah!.. Be adam, madem öyle bir durum sözkonusu. Toprağı kazsana...
Adam Kaymakama dik dik baktıktan sonra yanındakine dönmüş;
- Ula bu ne deyur? Bir de kaymakam olmuş daa!.. Ben deyrum ona kulağu, o deyur bana ayağu!..