kapat

18.07.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
ZEYNEP GÖĞÜŞ(zgogus@sabah.com.tr )


Gençlik aşkı

Brüksel'i daha Avrupa'nın Başkenti olmadan tanıdım. Fransızlar'ın tepeden baktığı karanlık suratına tutuldum.

Zenginlemeden önceki fakir ve dökük haliyle sevdim onu, Brüksel gençlik aşkımdı benim.

İstanbul uğruna terk ettim onu, ama ilişkimizi hep güzel hatırladım, olumlu yanlarıyla... "Ne kazandırdı sana?" diye sorduklarında hep o cevabı verdim: "Bir tür görecelik duygusu..."

İnsanların kendi vatanlarıyla ilgili milli gurur hissi geliştirememelerine burada tanık oldum. "Neyimizle gurur duyalım ki, patates kızartmasıyla mı?" diye kendi kendileriyle dalga geçişlerini izledim. İki dilli Brüksel'de gar tuvaletinin kapısına önce Flamanca "toiletten" mi yoksa Fransızca "toilettes" mi yazılsın diye ciddi ciddi dalaşmalarına güldüm. Süpermarkete gittiğimizde aklıbaşında gibi duran arkadaşlarım Flaman bölgesinde üretilen kesme şekeri rafa geri bırakıp Walon bölgesinin toz şekerine razı olduğunda "Bunlar aslında çatlak" diye içimden geçirdim.

İki dilliliğin denendiği bu laboratuvar şehirde aslında birbirinden tamamen kopuk iki ayrı yaşam oluştuğunu gördüm.

Çokkültürlülük siyasal ve sosyal bir akım olarak Avrupa'da moda olduğunda da gençlik aşkımı hatırladım. Yıllarca iki dilli olduğu söylenen bir şehirde yaşayıp da neden hemen hiç Flaman tanımadığımı düşündüm. Brüksel mahallelerinin Flaman ve Valon diye parsellenmişliğini, Flaman komşuların Valonlar nezdinde muteber sayılmadıklarını hatırladım.

Gençlik aşkımı yaşadığım sıralarda Fransızca konuşulanlar tarihi Louvain Üniversitesi'nden kovulup Yeni Louvain'lerini inşa ediyorlardı. Flaman milliyetçiliğinin kökeninde Hitler özentileri varsa, Valonlar da dil konusunda az ırkçı değillerdi. Köylü dili Flamanca'nın Belçika Sarayı'nın dili Fransızca'nın yanında lafı mı olurdu... Kaldı ki 70 yıl boyunca da Belçika'nın tek resmi dili olmuştu Fransızca.

O zaman bütün bunlar eğlenceli gelirdi, şimdi ise gençlik aşkımla her hasret giderişimizde onun giderek daha fazla şizofrenik bir yapıya kavuştuğunu görüyorum. Siyaset biliminde buna aşamalı federalleşme diyorlar! Beş yıla kalmaz, Avrupa haritasında Belçika diye bir devlet olmayabilir.

Flamanlar yeni devletin bütün hazırlığını yapmış, Brüksel'i fethediyorlar. Belçika'nın ikiye bölüneceği güne hazırlık olarak başkentlerinin burada olmasına karar vermişler, şehrin kuzey mahallelerini yeni bir kimlikle ayağa dikiyorlar. Brüksel'de hâlâ Fransızca egemen, ama Valonlar gençlik aşkıma ihanet edip bölge başkentini Namur şehrine çekmişler.

Gençlik aşkımın çokkimlikli olduğunu söylüyorlar, karışım laboratuvarı olmak iddiası yüklüyorlar ona. Bana kalırsa parçalanmış kimlikler lafı Brüksel'in bugünkü haline daha çok yakışıyor. Madem ki psikiatriden ödünç aldığımız kelimelerle konuşuyoruz, gençlik aşkımın ruhi durumunu iyi görmüyorum. Allah kimseyi benzetmesin!

Yazarlar sayfasına geri gitmek için tıklayınız.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır