kapat

18.07.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
ÇETİN ALTAN(caltan@sabah.com.tr )


Fındık, fıstık, çekirdek...

Sokaklara dökülmüş işçiler, küçük memurlar ve sesini yükseltmeye başlayan yargıçlarla; Ankara'nın iyice benimser göründüğü -Murat Belge'nin deyimiyle "izolasyonist" politikaların propagandalarına baktıkça, aklımıza hep şu minik fıkra geliyor.

Adamın birinin sakalı tutuşmuş. Karşısında bunu gören biri, koşarak yanına yaklaşmış:

- Afedersiniz, demiş, sigaramı yakabilir miyim?

* * *

İmparatorluk döneminde Hazine sıkıntıya düşünce devrin padişahı bunalıp kalmış. Vezirlerle Vezir-i Azam'ı çağırıp sıkışıklığa bir çare bulmak için onların da görüşlerini almak istemiş. Uzun tartışmalardan sonra hiç bir sonuca ulaşamamışlar.

Derken vezirlerden biri:

- Devletlu Sultanım, demiş. Piç Mehmet Paşa adıyla maruf, aklı evvel bir kulunuz vardır. Bir de onu çağırıp sorsak. Ola ki o, bu derde bir deva bulabilir.

Hemen Piç Mehmet Paşa'yı huzura çağırıp durumu anlatmışlar.

Piç Mehmet Paşa:

- Gayet kolay, demiş. Hemen bir baca vergisi salın. Nasıl olsa herkesin bir ocağı vardır. Ocağı sönünceye kadar Hazine'ye gerekli parayı ödemek zorunda kalır.

Bu öneriyi duyan yaşlı Vezir-i Azam, sakalını sıvazlayarak ilgisiz bir soru atmış ortaya:

- Ey vüzerayı ulema, deyin bakalım "fiili livata" mı daha eşnadır, yoksa "fiili zina" mı?

Vezirler, cinsel sapıklığın zinadan daha da korkunç bir günah olduğunu düşünerek:

- Fiili livata, fiili zinadan daha eşnadır Haşmetlum, demişler.

Vezir-i Azam:

- Yok, demiş. Fiili zina daha eşnadır. Fiili livatadan hiç bir sonuç alınmaz. Ama fiili zinadan bir piç çıkar ortaya ki, Ümmet-i Muhamed'in başına bela olur sonunda..

Neyse ki Piç Mehmet Paşa'nın önerdiği baca vergisi dönemleri çok gerilerde kaldı... Şimdi artık para pula gerek yok; Türküm, dediğin an hemen mutlu olabiliyorsun.

Doğrusu büyük aşamadır. Tanrı nazardan saklasın...

* * *

Çaresiz kalan yoksul bir adam, sonunda bir büyücüye gitmiş:

- Ne yap yap, beni kurtar hayatta sürünüp durmaktan, demiş.

Büyücü:

- Peki, demiş, şimdi sana bir dua yazıp vereceğim. Her akşam yatarken onu okuyunca, sabahleyin yastığının altında bir altın bulacaksın.

Yoksul adam sevinmiş:

- Sahi mi, her sabah bir altın mı bulacağım yastığımın altında, demiş.

- Evet, ancak çok önemli bir nokta var. Duayı okurken, katiyen lahana kapuskasıyla zeytinyağlı dolmayı düşünmeyeceksin...

Uzaktan sezildiği kadarıyla, bazı siyasetçiler de açıktan para bulmak derdine düştüklerinde, galiba güvendikleri bir büyücüye gidiyorlar.

Ve sanırız büyücü kendilerine şöyle diyor:

- Sana yazacağım duayı okurken, asla bir şeyi düşünmeyeceksin, vatandaşları...

* * *

Türkiye'deki ekonomik durumun fotoğrafını doğru dürüst çekmeyi kimse tam kıvıramıyor.

Oysa vaktiyle Orhan Veli bunu çok güzel başarmıştı:

Cep delik cepken delik

Yen delik kaftan delik

Don delik, mintan delik

Kevgir misin be kardeşlik

* * *

Bizim Türkiye bir yanda; globalleşme sürecine girmiş olan Arz yuvarlağı bir yanda...

Avrupa da yakınıyor Türkiye'nin ne istediğini anlayamamaktan, Amerika da...

Oysa Türkiye'nin ne istediğini anlayabilmek için, onun kendine özgü diplomatik dilini iyi bilmek gerekir.

Şöyle ki:

Adamın biri bedestende antika çalar bir saat beğenmiş, satıcıya:

- Doğru gider mi, diye sormuş.

Satıcı:

- Gider ama, demiş, dilinden anlamak gerek. Örneğin yarımı gösterirken, üçü çalar, o sırada dokuzu çeyrek geçiyordur.

* * *

Bizim siyasal gündeme şimdi de şu tür sorular girmeye başladı:

- Globalleşme sürecinin hızlandığı bir dönemde izolasyonist politikalar izlemek, demokrasiye uygun mudur, değil midir?

Bir gün adamın biri bir Bektaşi Babası'nın karşısına dikilip, sormuş:

- Söyle bakalım, baba erenler; apteshanede sakız çiğnemek günah mıdır, değil midir?

Baba erenler sakalını sıvazlayıp şöyle bir düşünmüş:

- Evladım demiş, günah olmasına belki günah değildir ama, kenefte ağzının oynadığını görenler, bok yiyorsun sanırlar...

Yazarlar sayfasına geri gitmek için tıklayınız.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır