kapat

18.07.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Sıcak saatler'de "son" yazdı
Sıcak Saatler'in Sedat Yalçın'ı Mehmet Aslantuğ, yeni sezonda, yeni bir dizi ile atv ekranlarda olacak. Üstelik genel istek üzerine yine eşi Arzum Onan'la birlikte...

Öyle kalakaldım televizyonun karşısında. Bu kadar mesele arasında bir dizinin sona ermesine neden bu denli hüzünlendiğimi düşündüm.

Düşündükçe de pek çok sebep buldum. Bence, bu sebeplerden en önemlisi seçici bir televizyon izleyicisi olarak kaliteli, farklı ve düzeyli bir yapıma duyduğum özlem. Ve o özlemi giderdiğim bir diziden, şimdi yoksun kalmam. Bu yüzden kırık bir ifade ile Mehmet'e bu kararı nasıl verdiğini sordum. O da beni yüzünde, "Bari sen yapma!" gibisinden buruk bir ifade ile cevapladı.

"İki yıllık bir projenin ardından, 'Son' yazmak bize de çok zor ve garip geldi. atv diziye devam etmemizi istiyordu ama biz asla ekonomik endişeler taşıyan bir dizi olmadık. Televizyonlar normal olarak ticari bir kaygı taşıyor ama biz bu kaygıyı taşımamamıza rağmen, yine de başarılı olduk. Normal çalışma süresinin üzerinde, bazen 20 saat çalıştığımız zamanlar oldu. Daima titiz ve özenli davrandık. Bir mahalle dizisi, sıradan bir senaryo değildi 'Sıcak Saatler'. Açıkçası uzun yıllar aynı projeye devam etme taraftarı değilim. İş burda bitiyor, çok uzatmamak lazım. Tekrar etmek izleyiciyi sıkar. İzleyiciye ve kendimize olan saygımızdan dolayı 'Sıcak Saatler'e "son" yazdık.

Ama yeni bir projeye başladık. Yeni sezonda yine atv ekranlarındayız. Yeni dizinin adı 'Kasırga İnsanları.' Yine 'Sıcak Saatler'in yazarı Ahmet Yurdakul'un bir hikâyesi. Ben açıkcası, 'Sıcak Saatler'in henüz dumanı tüterken ve Arzum ile özel hayatımızdaki beraberliği yaşarken yeni dizide tekrar birlikte olmamızın çok doğru olup olmadığını bilmiyorum. Ama gelen mektuplarda ve çevremizden, yeni dizide tekrar beraber olmamız için çok yoğun bir talep var. Yani yeni projede yine Arzum ile beraberiz."

Yenilik gerekli...
Mehmet, yeni diziye ve canlandıracağı yeni kişiliğe çoktan adapte olmuş. Sedat Yalçın ile arasındaki onca ortak özelliklere rağmen: "Evet bunu asla inkâr edemem. Sedat karakteri çizilirken, Mehmet Aslantuğ'dan çok etkilenildi. Aramızdaki birçok ortak noktayı Ahmet yarattı. Ahmet, birçok romancıda olduğu gibi yarattığı karakterlerini canlandıracak oyuncuyla arasında benzerlikler olmasını istiyor. Çünkü sonunda oyuncuyu belirleyen özüdür. Gerçekten, romancılarda karakter analizlerinin çok ciddi derinliği var. Bu yüzden aramızdaki ortak özellikler yüzünden Sedat Yalçın kişiliği çok iyi oturdu.Yeni hazırlıkta Ahmet'in telaşı yeni kişileri kimlerin oynayacağı. Bilmek istiyor yeni karakterleri yaratmak için. Yeni ekipte henüz kesinleşen Arzum ve Kenan Işık var. Eski ekibimiz harikaydı ama bütün ekibi cümbür cemaat yeni projeye taşımak mümkün değil. Yenilikler gerekiyor."

"Kasırga insanları"nda, alıştığımız Sedat Yalçın tiplemesinden çok farklı bir kişilikle karşımıza çıkacak Mehmet. Arayışları, tutkuları olan bir işadamını canlandıracak. Yeni dizi, özel yaşamların ve duyguların hikâyesi olacak. Aşkı daha farklı bir motifte izleyeceğiz. "Sıcak Saatler"de izlediğimiz tutuk aşkın yerini, farklı ve tutkulu bir aşk alacak.

Belki yeni diziyi ilk izlediğimizde biraz zor benimseyeceğiz ama Mehmet, yeni hikâyenin bizleri hemen içine çekeceğinden son derece emin. Şu günlerde dizinin kadro seçimi ve mekânları üzerine oldukça titiz bir çalışma içinde.

Türkiye koşulları farklı
"Türkiye'nin koşulları, ne sinemada ne de televizyonda oyuncuya tek başına oyunculuk yapma konforu vermiyor. Bir oyuncu olarak; 'Ben de konfora yaslansam, oyunculuktan başka hiç bir kaygım olmasa,' diye düşündüğüm çok oldu. Daha bu kadar cömert olmadı Türk sineması ve televizyonu. Ben Allah'tan kamera arkasını çok seviyorum. Ve rejiye yakın buluyorum kendimi. Türk sinemasının çok görkemli yılları vardı, o dönemden insanlar keyifle bahsederlerdi. Şimdi bu konforu ancak Batı'da görüyoruz. Çünkü pazar çok büyük orda.Türk sinemasında son 20 yılda birkaç istina hariç festival boyutunda iş yapan yapımcı yok. Ben yeni kuşak oyunculuğun, sinemanın temsilcisi olarak görüyorum kendimi. Ama oyunculukta hâlâ dört dörtlük değilim."

İlk hayal kırıklığı...
Mehmet'in oyunculuk serüveni, 1961 yılında doğduğu Samsun'un Terme ilçesinde başlar. Ortaokulda amatör olarak başladığı tiyatro onu oldukça etkiler ve tiyatro okumak için konservatuvar sınavlarına girer. Hayatta ilk hayal kırıklığını sınavları kazanamadığı için değil ama hak etmediği halde sınav kazandırılan öğrencileri gördüğünde yaşar. Orta son döneminde hayatla ilgili ilk gerçekle böylece yüzyüze gelir. Özel ilişkiler, dirsek temasları, bazı insanların kollanıyor olmasının mantığını kavramakta güçlük çeker ve kavradığında da, bu haksızlığı içine sindiremez. Şahit olduğu bu ortam ve ilişkiler onun konservatuvar eğitimi isteğinden vazgeçmesine neden olur.

Bu arada küçük arkadaş grubu, kendi imkânları ile devam ettirdikleri amatör tiyatro çalışmalarını, lise döneminde turnelere çıkmaya başlayacak kadar ilerletirler.

Kendi ifadesiyle, hatırı sayılır köy yaşantısından, turne yüzünden ilk kez uzaklaşır. Daha sonra da askerliğin ardından işletme okumaya karar verir. Üniversite yıllarında tiyatroya amatör olarak devam eder.

Oyuncu olma isteğine rağmen, olayların üzerine fazla gitmez ve kendiliğinden gelen bir teklifle bu isteğine kavuşur.

"Ben kesin oyuncu olmak istiyordum. İşletme okuduğum yıllarda tamamen tesadüfen sinema yapan dostlarım sayesinde başladım sinemaya. Sinema ile birlikte üniversiteden ikinci sınıfta ayrıldım ve istanbul'a yerleştim. Şu an diziler var ama son dizi projesinden sonra kesin sinema filmi yapacağım. Yönetmenliği düşünüyorum. Kendi bireysel emeğim adına böyle bir çalışma yapmak istiyorum. Sinemanın büyülü elektriğini çok güzel ve çok özel buluyorum."

O hayata, naif bir yaklaşımla ve dingin bir kabullenişle yaklaşıyor:

"İnsanların iradesinin yapamayacağı şeyler var. Hırsla yaklaştığımız bir talebin sonucunu alamayabiliyoruz. Talepleri daha oluruna bırakma taraftarıyım. Hayat çok bereketli. Bedenlerimizi nereye götürürsek götürelim eğer içimizde mutsuzluk varsa; hayatı pas geçiyoruz demektir. Aklım erdiğinden beri, hayata böyle bakmaya çalışıyorum. Görmeyenler görebilenleri, görenler görmeyenlerin durumunu bilselerdi nasıl şükretmeleri gerektiğini anlarlardı. Koşullar ne olursa olsun, hayatla ilişki kurmak çok önemli. Bütün dünyevi telaşları bir yana bırakıp iç dünyamızın sesine kulak verip o iç dünyada her şeyi hâlledersek işte mutluluk orda. En kötü anlarımda bile bunu düşünürüm."

"Ya aşk?"
"İnsanın dönem dönem aşkın tarifine ait duyguları değişiyor. Genelde değişmeyen bir gerçek var ki; biraz marazi bir duygu o da şu; ait olmak ve ait olunmayı beklemek. Hayatı nasıl algıladığınızın da önemi var tabii bunda... Aslında aşk, insanın özü, zaafları, sıkıntıları, coşkuları. Aynaya baktığınızda onu görmek... Bütünleşmek... Herzaman büyük bir çoşkuyla yaşabileceğim bir şey aşk. Arzum'un emaneti bana aşk. Ben de elimden geldiğince iyi sarıp sarmalamaya, özen göstermeye çalışıyorum. Ama en önemlisi, insanın hayatta tamamlayıcısı olduğuna inandığım bir özeşi var. Bu özeşi bulmak hiç kolay değil. Bazen çok ayrı ülkelerde hiç karşılaşamıyoruz bazen aynı şehirlerde, aynı ortamlarda teğet geçiyoruz diğer özeşimize. Ben bu konuda çok şanslıyım çünkü diğer yarımı tamamlayan özeşimi buldum. Hayatta herkese dileyebileceğim en önemli dileklerden biri özeşlerini bulabilmeleri."

Bir erkek eşine, daha anlamlı ve daha güzel başka ne söyleyebilir? Arzum'un o gülümsediğinde kısılan gözlerini ve aydınlık gülüşünü görür gibiyim.


Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır