kapat

13.07.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
intermerkez
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Bizi anlamak çok mu zor?
Biz mi derdimizi anlatamıyoruz, yoksa bizden önceki nesiller bizi anlamayı gerçekten istemiyorlar mı? Galiba bu çelişkinin sonu yok!

Büyüklerimiz, yaptığımız en basit bir hareketi "asilik" olarak nitelendirmekte hiç zorlanmıyorlar. Saçımızı boyattığımız, onların istemediği gibi giyindiğimiz zaman onlara karşı çıkmakla, meydan okumakla, kendi bildiğimizi yapmakla suçlanıyoruz. Onlara göre biz asiyiz, kural tanımayız, sıradışıyız...

Gerçekten öyle miyiz? Bazen biz bile öyle olduğumuza inanıyoruz. Bakın genç bir arkadaş ne diyor; "Bazen oturup neyi yanlış yaptığımı düşünüyorum ve ben bile kural tanımadığıma inanmaya başlıyorum. O kadar çok söylüyorlar ki, bazen kendimden çok onlara inanıyorum."

Biz sadece genciz, enerji doluyuz, hareketliyiz ve az da olsa farklıyız. İçimizden geleni yapmak istiyoruz, yapmak zorunda olduğumuzu değil. Ve anlaşılmak istemek en büyük hakkımız, çünkü sürekli eleştirildiğimiz zaman kendimizi suçluyoruz ve değişmeye çalışıyoruz. Değişmeye çalıştıkça da kişilik problemi yaşıyoruz.

20. yüzyılın sonlarına geldik ve hâlâ böyle sorunların söz konusu olması bazı insanların hiçbir zaman kafa yapısı olarak ilerleyemeyeceğini, hatta geriye gideceğini gösteriyor. Hatalarını kabullenmiyorlar! Kendilerini o kadar şartlamışlar ki bizim sıradışı olduğumuza, ne yapsak yaranamıyoruz. Hatta bazıları biraraya gelip torunlarını çekiştiriyorlar! Bunlar hem üzücü, hem de komik!
Onlara nasıl anlatabiliriz derdimizi? Alıp karşımıza konuşarak, kendimizi iyice anlatarak mı, yoksa gözlerine görünmeyerek mi? Biz ne yaparsak yapalım onların düşünceleri asla değişmeyecek. Öyle görmüşler ve bizim de kendileri gibi olmamızı istiyorlar.

Erkek arkadaşlarımızla yolda yürürken üzerimize yönelen bakışlar gerçekten çok rahatsız edici. Bir kızla erkek yanyana yürüyemez mi? Gidip bir cafeye oturduğumuzda sanki uzaylıymışız gibi bakıyorlar, bakışlarıyla rahatsız ediyorlar. Böyle anlarda onlara cevap vermek istesem de kendimi frenliyorum. Çünkü onlar bizden büyükler ve saygısız olmaya hiç gerek yok. Peki biz onları bu kadar düşünüp, kırmamaya çalışırken, neden onlar bizi anlamaya çalışmıyorlar.

Aslında bir bakıma haklı sayılırlar, çünkü onların büyüdüğü ortamla bizimki çok farklı. Bazıları başlarını pencereden bile çıkartamazlarmış, her yere anne babalarıyla gitmek zorundalarmış. Okula bile kontrol altındalarmış. Erkek arkadaş mı! Asla...
O zamanların en büyük ayıbıymış flört etmek. Bu koşullarda büyüyen bir nesilden bizi anlamaları konusunda fazla bir şey beklememeliyiz aslında ama ne yapalım, biz de bıktık artık bize yönelen bakışlardan, eleştirilerden.

Bir anlaşma yapalım; ne onlar bizi eleştirip suçlasınlar ne de biz onları. Çünkü bu tartışmanın sonu yok!

Şebnem ÖZDEMİR


Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır