kapat

07.07.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
intermerkez
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Ailem olmadan asla!
Meltem Cumbul ile röportaja giderken, olabildiğince enerji toplamaya çalıştım. Çünkü benim için -ve birçok kişi için- Meltem Cumbul, hiperaktif, "on parmağında on marifet" denilen türden biri idi. Görüştüm ve fikrim değişmedi.

Aktifliği konusunda inancım sağlamlaştı ama buna bir de son derece profesyonel olduğu görüşü eklendi. Ama profesyonelliği "en sevdikleri" sıralamasını değiştirmemiş. Onun en sevdikleri ne şan, ne şöhret; sadece ailesi ve işi...

Meltem Cumbul'la görüşmeye giderken nedense içimden hep "içim içime sığmaz benim" diye tekrarlayıp duruyordum. Bir kere daha reklamların insanların hayatında ne kadar derin hisler bıraktığını düşündüm sonra. Bir de yaşananların... Onun için gittiğim yer de beni çok etkiledi. En sevdiğim mekânlardan, geçmişin mistisizmini yansıtan, kendini prensesler gibi hissetmeni sağlayan bir yer. Karşılaşıp, biraz sarayın içinde dolaştıktan sonra ilk sorduğum da haliyle neden Çırağan Sarayı'nı tercih ettiği oldu. Çünkü bu kadar sevmeme rağmen tercih eden ben değil de o idi.

Denizi ve İstanbul...
"Yaşamış bir yer, çok uzun bir geçmişi var. Yanmış, restore edilmiş... Ben attığım her adımda yaşanmışlığın izlerini hissediyorum. Bu beni çok etkiliyor. Yeniyi severim ama daha çok geçmişi olan, tarihi olan şeyleri tercih ederim. Belki onun için İstanbul'u seviyorum. Çok daha fazla bir yakınlık hissediyorum. Çırağan Sarayı'nı da (otel kısmı değil, saray kısmı) bu saydığım özelliklerden dolayı çok seviyorum. Ayrıca denizin dibi. Denizi çok seviyorum. Girmesem bile görmek, yakınımda olduğunu bilmek yetiyor. Bana huzur veriyor ve beni sakinleştiriyor. Ayrıca burası İstanbul'u en iyi görebileceğim yerlerdir biri. Barı olsun, yemekleri olsun, benim çok sevdiğim bir mekân."

Peki hep böyle biraz nostaljik, biraz sessiz ve şaşaalı mekânlardan mı hoşlanıyorsun?

Tamamen mood'uma göre değişiyor. Yalnızlık istiyorsam, gittiğim mekânlar da yalnız kalabileceğim mekânlar oluyor ama hareket istiyorsam, insanlarla birlikte olmak istediğimde, bunu bulabileceğim yerlere gidiyorum. Hayatta tek tip açım hiçbir zaman olmadı. Benim hayatımda hep renkler, değişiklikler olmalı. Hiçbir seçimim öyle tek düze bir şeyler takip eden şekilde değil.

Seni pek çok dalda görüyoruz; şarkıcılık, radyoculuk, sinema...

Birçok şey var hayatımda ama hepsi oyunculukta odaklanıyor. Başka şeylerden de çok büyük heyecanlar duyabiliyorum. Zamanında radyoculuktan, televizyon şovlarından duyduğum gibi. Hayatın renklerinin hepsine sahip olmayı seviyorum.

Ama şu aralar daha az göz önündesin, ne televizyon programı, ne klip, ne de başka bir şey var, sadece sinema. Bu hep böyle mi olacak?

Televizyon ve radyoya iki yıl önce ara verdim. Şu anda sadece sinema yapıyorum. Çünkü eskiden çok fazla sinema filmi yapılamıyor, teklif geldiği zaman seçebileceğim çok fazla seçenek olmuyordu. Şu an elimde altı senaryo var. İkisine karar verdim bile... Bu inanılmaz güzel bir şey, bir oyuncu için. Daha önce böyle bir olanağım yoktu. Çalışmayı çok sevdiğimden ve böyle imkânlar olmadığından maddi ve manevi beni tatmin edecek arayışlar içine giriyordum. Bu kimi zaman televizyon şovu oluyordu, kimi zaman da radyo.

Sinema ağırlık kazanmış durumda yani...

İki yıl içinde üçüncü filmimi çekiyorum. Diğer oyunculara nazaran şanslıyım. Bu yedinci filmim olacak benim. 28 yaşındayım ve şimdiye kadar 35mm'lik, sesli, teknik olanaklar bakımından üst kalitede filmlerde oynamış olmak inanılmaz güzel. Bu gidişattan çok memnunum. Eskiden çok fazla bölünüyordum. Bu beni çok fazla rahatsız etmiyordu. Beden olarak çok yoruluyordum ama her şeye koşturmak gibi bir açlığım varmış demek ki... Şimdi hiç öyle bir açlığım yok, filme başlamadan önce senaryo üzerinde uzun uzun çalışalım istiyorum. Çok daha planlı programlı gidiyorum.

Karakterim çok renkli
Göründüğün gibi hareketli, canlı, "içi içine sığmayan" biri misin, yoksa???

Çok renkli bir karaktere sahip olduğum bir gerçek. Kimi zaman çok duygusalım, kimi zaman acımasız olabiliyorum. Çok merhametliyim, ama acımasız olabiliyorum. Yani pek belli olmuyor. Yaşadığım zaman, dönem, olaylar ve insanlara göre değişiyor duygularım... İyi ve dürüst olmaya, bu şekilde ilerlemeye çalışıyor, hiç kimsenin ekmek parasıyla oynamadan, hiç kimsenin üstüne basmadan, hep kendimi dert edinerek devam ediyorum yoluma. Eskiden fazlaca alıngandım artık o kadar alıngan değilim. Çünkü herkesin kendi sorumlulukları, kendi hayatı ve kendi karmaşası olduğunu anlıyorum. Ve insanların beni arayıp sormalarını beklemiyorum, çünkü kendim de yapamıyorum. Beni her zaman renkli karaterler çekiyor.

"Büyüyünce ne olmayı istiyorsun" sorusu vardır ya... Peki sen ne yapmak ve nereye gelmek istiyorsun?

En başta evrensel bir oyuncu olmaya, uluslararası çapta işler yapmaya çalışıyorum. Bunların ilk adımını Avusturya'da yaptığım "Doğum Yeri Abzurtistan" isimli filmle attım. Film, 5 Kasım'da Avusturya'da ve Almanya'da vizyona giriyor. Filmin yarısını Almanca oynamış olmam ve Avusturya'nın en önemli oyuncuları ve en önemli İranlı yönetmeniyle bir arada bulunmam çok önemli. Gerçekten bu bir başlangıç. Umarım bu en iyi şekilde ilerler. Burda, Türkiye'de yaptığım filmler de festivallerde iyi ödüller, güzel aşamalar, başarılar kazanır ki şimdiye kadar iyi gitti. En büyük idealim bu. Tüm odaklanmam bunun üzerine.

Çocuk için evlenirim

Peki ya müzik?
Müzik yaparken çok eğleniyor, çok zevk alıyorum. Ama bir idealim olduğu için o ikinci sırada geliyor. Ama her ne kadar ikinci sırada da gelse, yine de çok iyi olsun istiyorum. Yaptığım hiçbir işin vasat olmasına tahammül edemem. En iyi şekilde yapmayı tercih ederim. Onun için de zaman gerekiyor. Bu zamanı sağlayabildiğimde ise onu da yapmaya çalışacağım.

* Bu yoğun tempoda evlilik düşüncesi var mı?

Evlilik benim için hiçbir zaman bir amaç olmadı. Ancak bir aile kurmak için bir araç olabilir. Bir aile kurmanın ne kadar hoş ve güzel bir şey olduğunu biliyorum. Bunun için de tabii ki doğru zaman, doğru insan olmalı ve gerçekten kendimi buna istekli hissetiğim zaman yapacağım. Şu anda benim için hayata geçebilecek gibi görünmüyor. Biraz daha zamana ihtiyacım var. Çünkü yeterince sorumluluğum var, her şeyin daha fazla oturduğu bir zamanda öyle bir şey yapmak daha doğru olacak. Zaten aile demek çocukla olan bir şey bence onun için çoçuk yapmayı düşünmeden evlenmem.

Geniş bir aile dedin, sen tekne kazıntısısın bildiğim kadarıyla. İki ablan var. Ablalarınla ilişkilerin nasıl?

Kardeş sahibi olmak, hele abla sabi olmak çok güzel bir şey. Ailenin en küçüğü olmak da inanılmaz keyifli, çünkü herkes sana gösterebileceği en çok sevgiyi gösteriyor ve sen çok bir kıymetli oluyorsun.

Dediğin her şey oluyor, haliyle birazcık şımarık da oluyorsun. Kimse hayır diyemiyor ki sana. Biri derse, öbürü diyemiyor çünkü. Tabii sen de bunları sonuna kadar kullanıyorsun. Bir ablam 7, bir ablam 13 yaş büyük benden. Onlara ikinci annelerim diyorum. Her şeyini paylaşabileceğim, çok medeni, çok çağdaş ve inanılmaz çılgın kızlar ve çok iyi anlaşıyorum onlarla.

Seni hep spor görüyoruz, içinde biraz frapanlık yok mu?

Gündüzleri jean, tişört, altına bir terlik, kışın bir bot ile çok rahat ediyorum. Geceleri ise daha kadınsı şeyleri; dekolteyi ve vücut hatlarımı saran şeyleri giymeyi seviyorum. Ama sadece gecenin karanlığında böyle giyinmeyi seviyorum. Takı kullanmam, belki çok ince bir zincir veya bir yüzük. Hepsi o kadar. Aksusuar ve ağır makyaj sevmem.

Hayatının olmazsa olmazları neler?

Ailemin olmamasına asla dayanamam. Onlar mutlaka olmalı. Her şey elimden alındığında bir şekilde tolare edebiliyorum, ama sevdiklerim olmadan olmaz. Bir de beynindekileri kimse senden alamaz. Sevdiklerimin ölmesi ya da sağlıklarının bozulması gibi durumlar herhalde benim için en önemli şeyler. Hiçbir şeyin çok önemi yok. İşimde çok hırslıyım ama bir gün her şeye yeniden başlamam gerekirse yapabilirim, hiçbir şekilde de bunları "off başıma neler geldi" diye dert ederek yapmam. Sevdiklerime bir şey olması dışında hayatta hiçbir korkum yok.

Bu korku hayatını etkilemiyor mu?

Etkilemez olur mu? Annemin sesini duymadığımda ya da biraz kötü geldiğinde paranoya oluyorum. Bir şey var da benden saklıyor gibi geliyor. Abimin vefatı, bir ölüm yaşamış olmam, hep sanki ailemin, sevdiklerimin başına böyle bir şey geleceği korkusunu bana aşılıyor.


Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır