kapat

20.06.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
micro
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Erken huruç yapmayın
Fettullah Gülen yandaşlarını uyarıyor: Belirli bir noktaya gelinceye kadar hizmete devam edin. Erken huruç diyeceğim çıkışlar yaparsanız, dünya Cezayir'deki gibi başınızı ezer...

Arkadaşlarımızın mevcudiyeti bizim İslami geleceğimiz adına işin garantisidir. Bu açıdan adliyede, mülkiyede veya bir başka hayati bir müessesede bizim arkadaşlarımızın mevcudiyeti böyle ferdi mevcudiyetler şeklinde ele alınıp öyle değerlendirilmemelidir. Bunlar, gelecek adına bizim o ünitelerde garantimizdir. Bunlar bir ölçüde bizim varlığımızın teminatıdır. Şimdiden mevcut olanlar burada mevcudiyetini korumasa da, arkadan gelenlerin mevcudiyetini mutlaka korumalıyız. Yoksa korumada şimdi onları korumaya çalıştığımız gibi zorlanırız ve geleceğe de o müessese olarak yürüyemeyiz.

Mevcut muhafaza edilmeli... Acaba daha bunun neye ihtiyacı var, nasıl takviye edilmeli, bu denmeli. Daha bir takviye edilmeli fakat mevcuttan bir ölçüde taviz verilmemeli derken, katiyyen zayiata gidilmemeli. Bu açıdan bizim ister bu dairede ister diğer dairede arkadaşlarımızın korunması çok önemlidir.

Zıpla, yürür gibi yap
Bu adliye için de aynen söz konusudur. Yani siz hakim değilseniz, başka kuvvetler var bu ülkede. Değişik kuvvetleri hesap ederek öyle dengeli dikkatli tedbirli temkinli yürümekte yarar var ki geriye adım atmayalım. Zıplayacaksın yerinde yürüyor gibi yapacaksın. Çünkü durmak sende durgunluk, paslanma meydana getirir. Bu açıdan hiç durmamalı, işler en kötü duruma göre hesap edilmeli. İyi çıkarsa hızlı yürürüz. İyi bir maratoncu gibi koşarız. Bakarız ki tıkanmalar var bu defa da zıplarız, yerimizde zıplarız öyle durma yok bizde.

Işık evleri, Cezayir örneği
Biz bu imana ve kurana hizmet düşüncesini evlerimizde gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Sizin de aşina olduğunuz ışık evlerinde, ışık komplekslerinde gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Buralarda gerçekleştirilmeye çalışılan bu hizmetin kendine göre, bir sistemi var bir uslübü var. Diyoruz ki müslümanlar, maddi güçleri, kendi ülkelerindeki güç kaynakları, toplumun büyük kesimlerine bu duygu ve düşünce ile ulaşmaları açısından, kıvama gelecekleri ana kadar hizmete devam etmeleri şarttır. Yanlış bir şey yapar erken huruç diyebileceğim çıkışlar yaparlarsa, dünya başlarını ezer. Ve Müslümanlar'a Cezayir'deki hadise gibi yeni bir hadise yaşatırlar. Suriye'deki '82 vakası gibi bir fecaat yaşatırlar. Her sene Mısır'da yaşananlar gibi

Firavunlar dönemi
Dünya firavunlar çağını yaşıyor. Toprak firavun bitirmek için pek mümbit. Böyle bir dönemde tam özünüzü bulacağınız kıvama ereceğiniz ana kadar dünyayı sırtınıza alıp taşıyabileceğiniz güce ulaşacağınızı ana kadar, o kuvvete temsil edeceğiniz şeyler elinizde olacağı ana kadar, Türkiye'deki devlet yapısı ölçüsüne göre bütün anayasal müesselerdeki güç ve kuvveti cephenize çekeceğiniz ana kadar her adım erken sayılır.

Mahremiyet
Böylesine feleğin çemberinden geçenler, inşallah geleceğin fikir işçileri olarak kendi dünyalarını kuracaklar. Fakat feleğin çemberinden geçmeyen insanlar kendi acemiliklerine, toyluklarına takılacaklar ve tabi kendi ülkeleri de kendilerinden zarar görecektir. Bunca kalabalık içinde ben bu duygu ve düşüncemi mahremce anlattım. Ama sizin mahremiyete sadık, mahremiyet mevzunda hassas duygularınıza sığınarak anlattım.

Şarj evleri
İsterseniz frenkçe ifadesiyle bu evlere şarj evleri denebilir. Bu evlerde dolunur, bu evlerde metafizik gerilime geçilir. Bu evlerde planlar projeler üretilir. Ve bu evlerde yetişen yüreği pek, imanı pek veya onun sözüyle diyelim, hakiki imanı elde etmiş, kainata meydan okuyan adamlar bu evlerde yetişitrelr. Ve bunlar dünyanın fethine açılırlar. Bu evler bir doldurma ve boşatma yerleridir. İnsanlar burada dolar ve sonra gider boşluklara boşalırlar. Adeta tezgah gibi işler bu evler.

Tekkenin yerine ev
Geçmişte bu evlerin yaptığı vazifelerin bazılarını medrese yapar, bazıların mektep yapar, bazılarını tekke yapar, bazılarını zaviye yapar. Gel gör ki bu evlerin temeline harç atıldığı zaman, dünyanın o dönem itibarıyla en şereflilerinden birisinin kutlu eliyle harç atıldığı zaman artık medrese yoktu. Tekkenin kapısına kilit vurulmuştu. O kapıları açmak mümkün değildi. Bütün bu çok ağır misyonları, bu ağır vazife ve mükellifiyetleri bu evler götürecekti. Bütün bu işler ona düşüyordu. Ev mektep olacaktı, ev medrese olacaktı ve ulumi islamiyeyi öğretecekti. Ev tekke olacaktı, zaviye olacaktı.

Meçhul evler
Bu evler sizin bildiğiniz gibi minaresi olan öyle ezan okundağu zaman herkesin içine gittiği malum evler değildir. Meçhul evlerdir, belirsiz evlerdir. Bunlar belirli olamazlar. Çünkü o evlere girip çıkanlar yakın takiptedir. Elden geldiğince o evler kamufle edilmelidir.

Röportajda da 'takiyye'
Gülen, kaset patlamadan önce kendi yayın organı Aksiyon'un son sayısında şöyle diyordu: Bunlar kamu vicdanının tiksintiyle reddedeceği boş sözlerden ibarettir.

Sabah ve Atv'nin yayınlamalarıyla Türkiye gündemine bomba gibi düşen şok kasedinde gerçek amacının "hissetirmeden devleti ele geçirerek Türkiye'de bir şeriat devleti kurmak olduğunu" açıkça itiraf eden ve bunun yollarını yandaşlarına anlatan Fethullah Gülen'in, kendi yayın organı Aksiyon dergisinin son sayısında da bu "oyununu" sürdürdüğü ortaya çıktı.

Derginin 19 Haziran tarihli sayısında Mustafa Sungur'un sorularını Amerika'da bir dostunun yanında kaldığı Pennsylvania'dan cevaplayan Gülen, öncelikle kalbindeki rahatsızlığa yönelik tedavisinin uzaması nedeniyle Türkiye'ye dönemediğini iddia etti. Amerika'da dünyanın en pahalı tedavi merkezi Mayo Kliniği'nin uzmanlarının önerdiği ilaç ve egzersiz programı ile, bu ülkede tanıştığı bir Türk doktorun "alternatif tedavi" yöntemlerini uygulayarak sağlığına kavuşmaya çalıştığını söyleyen Gülen'e şok kaset patlamadan önce basılan Aksiyon dergisinin yönelttiği soruların anabaşlıkları ve cevaplar şöyle:

Fethullahçı yapılanma
"Böyle bir etiketlemeyi şiddetle, nefretle reddediyorum; hatta bazı kelimeleri kullanmaya edebim müsaade etseydi, lanetle reddediyorum derdim. Fethullahçı yapılanma ve örgütlenme iddiasına gelince. Bir defa ben, kanun dışı bir insan değilim. Emekli bir memurum. Pekçok kısmı resmi devlet memuru olarak 35 yıla yakın vaaz verdim. Yayınlanmış pekçok kitabım var. Vaazlarımın çoğunun bandrollü kasetleri piyasada. Ne vaazlarımdan ne yazdıklarımdan bırakın soruşturmayı, tek bir ihtar bile almadım. Bazı söylediklerinizden ve yazdıklarınızdan, bizzat suçlamayı yapanların ifadeleriyle 'cımbızla' bazı ifadeler alınacak, bunlara manalarının bilinmediğini, biliniyorsa çarpıtıldığını ortaya koyacak şekilde anlamlar yüklenecek. Bunları da, böyle bir şey görev sahasına girmeyenler yapacak..."

Şeriat ve tarikat meselesi
"Tarikatın imamı, lideri olamaz. Tarikatın şeyhi, mürşidi olur. Onun da şehirlerde temsilcisi olması diye bir kural yoktur; kaldı ki, onların temsilcileri de olmaz; halifeleri olur. Şahsen beni ve böyle çok basit gerçekleri bilmeyenlerin, bu konulardaki iddiaları gülünç olmaktan da öte bir garabet arzetmektedir. Böyle utanacak bir duruma düşmemeleri için tarikat nedir ve ortada bir tarikat var mı; keşke bunları Devlet'in resmi bir dairesi olan Diyanet'e veya bir İlahiyat Fakültesi'ne sorsalardı!.."

Atatürk ve İnönü
"Atatürk'e Deccal demek şöyle dursun, bu tür kelimeleri ağzıma almaktan bile şiddetle kaçınırım. Ayrıca mabede giden yolların kapatıldığı dönemden niye Atatürk ve İnönü dönemi anlaşılıyor. Acaba herhangi bir yerde, yazımda ve sözümde, Atatürk ve İnönü mabedleri kapatmış mı demişim de böyle bir sonuca varılıyor. Böyle bir iddia ile, iddia sahipleri esas Atatürk ve İnönü'yü mabed kapatmakla itham etmiş olmuyorlar mı?"

Evrimde mi? Devrimde mi?
"öyle inanıyorum ki, bizzat bu iddiaları ortaya atanlar da, onlara can simidi gibi sarılanlar da, esasen bu iddialarda hiçbir gerçek payı olmadığını bilmekte, sadece onlardan kendi adlarına nasıl istifade edebiliriz düşüncesini taşımaktadırlar. Bunlar kamu vicdanının tiksintiyle reddedeceği boş sözlerdir. Bir millet böyle şeylerle uğraştırılarak, bu milletin ve bu devletin önemli mevkilerinde bulunanlar böyle şeylerle meşgul olarak enerjileri boşa harcanmakta, zaman akıp gitmekte, olan yine bu millete devlete olmaktadır.

Ve son söz
"Ben sorumlularımızın ve yetkililerimizin böylesi gülünç iddialara iltifat etmeyeceklerine inanıyorum. Bir ülke, o ülke evlatlarının güzel hizmetleri, birkaç kişinin menfaat kavgasına alet edilmemeli ve bu kabil kavgalarla vakit öldürülmemelidir.Bu günler de geçer, geçer ama inşallah bu günlerden ileriye esefler gönderilmesin; yarınlarda da bugünler adına 'Eyvah' denmesin."


Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır