Büyük kulak
Kimsesiz Dalyan plajlarıyla, ıssız Köyceğiz gölü, Ekincik koyu ve Gökova körfezi kıyılarından hem Türkiye çok daha iyi görünüyor, hem Arz yuvarlağı, hem de Başkan Clinton'un -Türkiye ile ilgili olarak- kafasının içi...
Evet, Başkan Clinton'un kafasının içi çok iyi görünüyor buralardan.
Türkiye Cumhuriyeti'nin globalleşme sürecinin hızına vites uydurmasını engelleyen psiko-sosyolojik takıntıların listesi duruyor orada.
Bu takıntılar şunlar:
1- Hamaset babalanması.
2- Afur tafur ve gösteriş.
3- En az bedelle en çoğu elde etme hırsı.
4- Rum ve Yunan düşmanlığı.
5- DGM, Apo ve Kürt sorunu.
6- Şeriat'cılık çalkantıları.
* * *
Başkan Clinton, bunları tek tek çözüp Türkiye'yi globalleşme sürecinin hızıyla bütünleştirmek zorunda..
En geçerli formül, T.C.'yi ekonomik bir mengene içine almak önce.
O kolay...
Ondan sonra iş, başka mekanizmaların nasıl kullanılması gerektiğine geliyor.
Yine önce, özellikle insan hakları açısından tüm Dünya'nın dikkatini Apo davası üstüne çekmeli...
Sonra da tam o sırada Kıbrıs konusunu belirli bir çözüm formülüyle getirmeli Dünya gündemine...
Ama durun... Kıbrıs konusu daha önce Dünya'nın en zengin "8 Büyükler" zirvesine getirilirse, Türkiye'nin ekonomik sıkışıklığıyla da aynı gergefe yerleştirilmiş olur.
Bir yanda ekonomik sıkışıklık, bir yanda Kıbrıs...
Bu formül iyi, ama yetmeyebilir...
Biraz da göz korkutmakta yarar var. Örneğin hamaset nutku atmaya kalkan bir kaç önemli kişinin, illegal kazançları çıkartılabilir manşetlere...
Bunların listeleri zaten hazır duruyor özel servislerde...
Kürt sorunu konusunu Kuzey Irak'da çözümlemek daha rahat olacak...
Türkiye gerek Kürt, gerek Yunan ilişkilerinde ılıman bir tutuma yaklaştıkça; ekonomik cendereyi gevşetmeye, övgülü demeçlerle de gönüllerini almaya başlarsın...
* * *
O kadar da zor değil Türkler'i globalleşme sürecinin hızıyla eşdeğer bir uyum içine sokmak...
Şeriat akımlarını da zaten en iyi biz kontrol ediyoruz, bir de Almanya..
Ankara'nın bir algılama katılığı ortaya çıkarsa, Şeriat'çı bir hareketlenme yaratır, sonra da NATO olarak el koyarız kargaşaya..
Türkiye ekonomisinde bir de savunma harcamalarının rahatlamasını yarattık mı; yeniden tüketime dönük, azınlıklarıyla hemhal olmuş bir Kostantaniye demokratik İslamı'nda; tüm İslam dünyasının imreneceği küçük bir ABD kopyesini gerçekleştirmiş oluruz..
Şimdilik her şey tutarlı bir ray üstünde gelişmede...
Tam zamanında verdik şu APO'yu Ankara'ya... Turizm gelirleri sıfırlandı, ekonomik mengeneler sıkıştırıldı... Türkiye'deki insan hakları sorunu ön plana çıkarıldı.
Bu arada hamaset nutukları patlatılsa da, illegal kazançlar manşetlere taşınınca, mum gibi olur herkes..
* * *
Önceki günkü Sabah gazetesi, ABD'nin tüm dünyayı nasıl dinlediğini şöyle açıklıyordu:
"Dikkat-Kapsama alanı tüm dünya olan 8 dev kulak 6 milyar insanın haberleşmesini gece gündüz kontrol altında tutuyor. Kulakların 2'şer tanesi Amerika, İngiltere ve Avusturalya, 1'er tanesi Kanada ve Yeni Zelanda'da bulunuyor."
Demek ki "ulus-devlet" modelinin aşınması biraz da böyle bir şey...
* * *
Kimsesiz Dalyan plajlarıyla, ıssız Köyceğiz gölü, Ekincik koyu ve Gökova körfezi kıyılarından, hem Türkiye çok daha iyi görünüyor, hem Arz yuvarlağı, hem de Başkan Clinton'un -Türkiye ile ilgili olarak- kafasının içi...
