Eğitim olayının, kişi ve ülke yönünden ne ölçüde önemli olduğunu belirtmeye gerek yok. Eğitim konusu, halen ülkemizin temel sorunlarından biridir. Çocukların, daha iyi bir eğitim yapabilmek ve okul kazanabilmek için, ilkokuldan itibaren, adeta bir "yarış atı" gibi sınavlara hazırlandığı bu ortamda, bir de olanakları yetersiz olduğu için, öğrenim yapma zorluğu içinde olanlar vardır. Bu çocuklara öğrenimleriyle ilgili olarak yardımda bulunulması ya da bunların okutulması vergi yasalarıyla da teşvik edilmiş ve bazı avantajlar sağlanmıştır.
Bu açıklamaya göre, ücret ödemesi olarak nitelendirilen sözkonusu ödemeler, gelir vergisi mükelleflerince, Gelir Vergisi Kanunu'nun 40/1. maddesine göre, genel gider kapsamında gider olarak indirilecektir. Kurumlar vergisi mükellefi olan şirketler ise, Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 13.maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, bu ödemeleri, safi kurum kazancının tespitinde gider olarak indirebileceklerdir.
Ancak yukarıda sözü edilen ödemelerin "tahsil ödemesi" olarak kabul edilip gider yazılabilmesi için;
- Öğrencinin Türkiye'de tahsilde bulunması,
- Kendisine yeme ve yatma giderleri ile tahsil giderlerinin karşılanması amacına yönelik bir ödemede bulunulması,
- Ödemenin yalnızca öğrenciye yapılması,
- Ödeme yapan şirket ya da şahıslar ile öğrenci arasında hizmet erbabı işveren ilişkisi bulunmaması, gerekmektedir.
Şahıs ya da şirketlerin, okuttuğu öğrencilere yapacakları vergiden istisna ödemelerin azami tutarı konusunda, Gelir Vergisi Yasası'nda herhangi bir sınırlama yeralmaktadır.
Maliye Bakanlığı'nın, böylesine önemli bir konuya ilişkin uygulama esaslarını, yurt içinde ve yurt dışında okutulan öğrenciler yönünden ayrı ayrı ele alarak, bir genel tebliğ halinde açıklamasında yarar vardır.