|
|
|
|
Türkiye'nin ulusal kimlik meselesi
Bunu şöyle görmek mümkün: Belki Türkiye'nin bir uluslararası antlaşma ile yükümlülük altına girdiği azınlıkların korunması rejimi, evet Lozan Barış Antlaşmasında vardır. 1925 yılında akdedilen Türkiye Cumhuriyeti ve Bulgaristan arasındaki ikili anlaşmada da bu yönde hükümler vardır: Türkiye'deki Bulgar azınlık ve Bulgaristan'da yaşayan Türk azınlık için hukuki koruma düzeni öngörülür.
Lozan Antlaşması'nın bu hükümleri, sadece Türkiye'deki Rum-Ortodoks, Ermeni ve Musevi cemaatleri bakımından mı bir azınlık rejimi öngörmektedir? Lozan Antlaşması'nda, bu açıklıkta bir azınlık tanımına ilişkin bir çerçeve çizilmiş değildir. Sadece dini (gayrimüslim) azınlıklar için getirilmiş genel bir yükümlülük vardır. Ancak öte yandan, kadim kilise mensupları olarak da anılan Yezidiler, Keldaniler, Süryaniler vs gibi Hıristiyan cemaatleri ve bu kapsamda değerlendirilmesi yükümlülüğü Türkiye açısından var mıdır, yok mudur? Başlangıçta bu yoktu, yani Lozan Konferansı tutanaklarına baktığınız zaman, Türkiye delegasyonu temsilcilerinin azınlık hakları konusundaki yükümlülüğün kapsamında dar tutulması yönünde çaba sarf ettiği görülür. Ancak bugün bunu nasıl yorumlamamız gerektiğini sorulduğunda, bu konuya ilişkin hukuki yaklaşım önem kazanır. Hukuki bakımdan, bu cemaatlerin de bir azınlık statüsü kapsamında değerlendirilmesi mümkündür. Bunun kamu düzeni vb kavramlarla açıklanmaya çalışılan bir gelişme olarak tanımlanması da isabetsizdir. Tam aksi, bu azınlık ve çoğunluk parametresi içinde, görece daha güçsüz kabul edilebilecek sayıca az belli dini toplulukların hukuken korunmasıı, bu topluluklara mensup kişilerin haklarıyla korunması sonucunu doğuracağı için, bunun kamu düzeninin sağlanması konusunda da yararı olduğunu düşünüyorum. Ancak din esası dışında, dolayısıyla etnik veya dil bakımından azınlık veya çoğunluk ilişkisini nasıl kurmamız gerekir? Bu konuda, Lozan Antlaşması'ndan hareket etmemiz mümkün değil bence. Çünkü Lozan'ın kurduğu azınlıklar rejimi, din temelinde kurulmuş bir azınlık rejimidir. Son yıllarda, bu konuya ilişkin bazı yorumlar var.
|
|
|
|
|