|
|
|
|
Türkiye'nin ulusal kimlik meselesi
Üniversiteler bu konuya diğer idari kurumlardan daha duyarsız. Yine ÖSYM bize dava açtı. Yıllardan beri devam eden sınavlar var, özellikle yabancı dil ve devlet memurluğu sınavı gibi. ÖSYM bunların sorulan üzerinde telif hakkı olduğunu iddia ediyor. Biz burada telif hakkının söz konusu olamayacağına, ücretli olan bu sınavlarda zaten soru kitapçıklarının satılmasıyla bunun alındığına, öğrencinin bundan ticari kazanç sağlamak için satamayacağına ama bundan edinme hakkı olduğuna karar verdik. Bunun üzerine bize dava açtılar. Bir gerekçeleri de yabancı dil sınav sorularının hazırlanmasının zor olduğu yönünde. Buna inanmıyorum. Çünkü ülkemizde ÖSYM'nin zannettiğinden daha fazla bu konuda ÖSYM'ye yardımcı olacak iyi yabancı dil bilen kimseler var. Üstelik, ÖSYM'nin bazı soru kalıplarının örneğin Fransa'da uzun yıllardır terk edilmiş olduğunu, kendi girdiğim bir sınav da gördüm.
ADEM SÖZÜER MİT ve TSK kapalıdır, bilgi vermez diye düşünürken karşımıza Ziraat Bankası ve YÖK çıktı. Tarhanlı hocama soracağım: Acaba bizim sorunlarımız nerede, belli klişelerde mi?
H. NURİ YAŞAR Bir şey daha söyleyeceğim, hocanın hoşuna gidecek: Türkiye'de çok önemli bir üniversite YÖK'ten izin almadan bilgi edinme birimi kuramayacağını ve bilgi veremeyeceğini söyledi mesela. Bu durum ülkemizin bırakın hukuk devletini, kanun devleti statüsüne bile varamadığını gösteriyor. Üstelik muhatap da bir üniversite...
ADEM SÖZÜER Ama aynı önemli üniversite işine geldiği konuda, "Bizim yetkilerimiz var, YÖK e bağlı değiliz" de diyor. Asıl mesele nedir hocam? Kuralları koyunca MİT de yanıt veriyor, TSK da...
TURGUT TARHANLI Zihniyet tabii. Oraya varmış oluyor ama doğrular da belirsiz değil. Sosyal konular konusunda, belki tam bir laboratuar testi mümkün değil ama nasıl bir sonuca varacağı konusunda bazı değerlendirmeler yapılabileceğini de biliyoruz. Önemli olan bunların etkili biçimde uygulanma iradesinin varlığı. Türkiye'nin şu anda içinde bulunduğu çizgi, bunu geliştirmeye uygun görünüyor. Bu çizgide kararlı bir şekilde yürümek istikran da yaratacaktır ama taviz vermeksizin..
ADEM SÖZÜER Yeni Ceza Kanunu'nda bazı önemli düzenlemeler var. Mesela dilekçe hakkının engellenmesi suç olarak tanımlanıyor. Memurlar öğle saatlerinde alkışlı protesto ederler; binlerce, onbinlerce kişi adına soruşturmalar açılırdı. Bu da değiştirildi. Bu tür gösteriler, suç olmaktan çıkarıldı. Ceza Muhakeme Kanunu'nda, devlet sırrı gerekçesiyle mahkemeden bilgi saklanamaz, diye bir düzenleme getirildi. Bu devlet sırrıyla ilgili nasıl bir kriter getirilebilir? Türkiye'deki uygulama şöyle -ki bizim fakültede de böyleydi- sekreter dahi her şeyin üstüne gizli damgası vurdu mu, bu devlet sırrı olurdu. Böyle mi olmalı?
TURGUT TARHANLI Her sektör için bir şey söyleyemem ama hesap verilebilirliği objektif biçimde sağlayabilecek kriterlerin yasada yer alması önemlidir. Bir anlamda bulanık, karanlık, gri alanlar yaratıp buradan da hesap verebilirlik ilkesini bertaraf edecek düzenlemelere yer verimemesi lazım. Birçok alan açısından bunu dile getirmek mümkün olabilir. Askeri faaliyetler konusunda bile bu yaklaşımın etkili olabileceğini düşünüyorum. Bu alanda yetkili idarelerin işbirliği yaparak belirli kriterler getirilmesi mümkündür. Ülkenin savunması, elbette önemli bir husus. Dolayısıyla bununla ilgili gizli kalması gereken faaliyetler varsa, idare içindeki işbirliğini sağlamak mümkün. Diğer güvenlikle ilgili alanlar için de aynı şekilde belirlenebilir. Önemli olan idarenin hesap verebilirliği güçlü bir biçimde uygulayacağı mesajını vermesi ve buna paralel bir uygulama yapması.
|
|
|
|
|