|
|
|
|
Türkiye'nin ulusal kimlik meselesi
Bu, son tahlilde nedir diye sorulabilir. Bu çok basit bir anlatımla ifade edilmesi gerekiyorsa, bireyin idare karşısında hukuka uygun bir idarenin faaliyetlerinden yararlanabilmesi, yararlanamıyorsa da bunun hesabını sorabilmesi mesele. Dolayısıyla bunu yerleştirmemiz, ilişkileri hukuken tanımlamamız ama güce bağlı bir üstünlüğün gölgesinde tanımlamamamız; hukuken tanımlayabilme çabalarına da olabildiğince yaratıcılık ve üretkenlik içinde, cesaret verici çerçeveyi çizen bir ortam içinde bakabilmemi: gerekir. ADEM SÖZÜER Bunu biraz somutlaştırabilır miyiz? TURGUT TARHANLI Guç ilişkilerinden benim kastım şu: Gücü birçok alanda belirlemek lazım; siyasal güç olabilir, yani bir iktidar ilişkisi veya sosyal olabilir, ekonomik olabilir. Örnek vereyim, her biri için somut bir örnek vermek mümkün olabilirse: Siyasi güç olarak yıllar yılı karşıştığımız ilişki biçimi... Siyasi iktidarın şu veya bu görüşü dayattığı ve birtakım menfaat tanımı çerçevesinde, onunla bağdaşmadığını söylediği çok geniş sınırlamalarla toplumu yüz yüze bıraktığı uygulamalar... Bu bir güç ilişkisi biçimidir, güce bağlı ilişki kurma mekanizmasıdır, hukuken tanımlanabilmiş, yani özgürlükleri geliştirici ilerletici bir zemin değildir. Veyahut sosyal anlamda gücün belirleyici olması... Bununda çok örneğini bulmak mümkün halen, hatta Kürt sorunu tartışılırken. Bence çok önemli bir yer işgal eden ilişkilerin daha pre-modern bir çerçeve yani yerel birtakım iktidarların da nüfuzu alında belirlendiği feodal ilişki biçimi; aile yapısı, aşiret yapısı gibi ilişki biçimleri ve buna bağlı bir hukuk ve hak tanımını belirleyici kılmada ısrarcı olunması... Gerçekten, özellikle bu konuya ilişkin çözüm çabalan içerisinde, sorunun bu geri planının öncelikle dikkate alınması lazım. ADEM SÖZÜER Bu noktada bir şey söyleyeceğim: Güneydoğu'da mesela aşiret yapılanmaları söz konusu. Töre cinayetlerine de en çok bu bölgede rastlanıyor. Töre cinayetleriyle ilgili Avrupa'da "Türkiye'de Türkler'in cinayeti" şeklinde algılanıyor. Oysa işkence gibi başka bir olay söz konusu olduğunda, Kürtler'in ezilmesi şeklinde algılanıyor. Tabii Avrupa'da nasıl algılandığından ziyade güç ilişkileri bağlamında bir entegrasyon politikasından söz edebilir miyiz? Entegrasyon söz konusu olacaksa, artık Türkiye'nin, politikası belli grupları asimile etmek yerine entegre etmesi gerekmiyor mu?.. Türkiye'nin ne eksikleri var? Nasıl adımlar atmalı? Kürt sorunu olarak mı koymalıyız bunun adını? Yoksa aslında etnisiteden bağımsız olarak insan hakları sorunu olarak mı ele alalım?
|
|
|
|
|