|
|
|
|
Türkiye'nin ulusal kimlik meselesi
Radikal İslamcıların 2004 yılında İngiliz bayrağını Londra'da bir cami önünde yakmaları, Hollanda'da 2004 yılında "kışkırtıcı" bir film yaptığı için Teo Van Gogh'un bir Faslı tarafından öldürülmesiyle birlikte, bir anda Avrupa'da çok kültürlülük modelinin yeniden gözden geçirmesi gündeme geldi. Siyasi çevreler ve entelektüellerden yükselen sesler, mekansal ve kültürel bölmelerde yaşayan farklı dini ve etnik gruba mensup vatandaşların yaşamlarının daha iyi anlaşılması ve mercek altına alınmasını dile getirdiler. Fransa'da hükümet, gettolarda yaşayanları entegre etmek için yeni politikalar ve kaynaklar ayırmaya karar verdi. Türkiye'de de bazı gruplar etnik kimliklerini öne çıkararak çok kültürlülük projesine tutunmaya çalışıyor ve kültürel farklılıklardan farklı hukuki uygulamalar, hatta siyasi talepler üretme çabası içine giriyorlar. Bu çabalar hem siyasi hem hukuki ihtilaf yaratabilir.
ADEM SÖZÜER Hocam burada biraz duralım. Sayın Tarhanlı'ya geçmek istiyorum. Narlı hocam çok kültürlülük projesinde farklı kültürel kimliklerin, farklı hukuk uygulaması taleplerine dönüştüğünü söyledi. Bunları birer azınlık olarak mı kabul etmeliyiz? Uluslararası hukuk bağlamında azınlık nasıl tanımlanıyor? Türkiye'de azınlıkların hukuksal statüsü nasıl belirlenştir? AB'ye giderken bizden talep edilen nedir? Konuya aslında insan haklan sorunu olarak mı bakmalıyız? "Türkiye'de Kürt sorunu vardır" veya "Kürt kimliğini kabul etmeliyiz" denirken, bundan hareketle devletin biçimiyle ilgili değişiklerde mi getirilmek isteniyor? Yani bir etnik dini kimliğin kabulünden, zorunlu olarak siyasal sonuçlar da doğmalı mıdır? Yoksa, bir kimliğin kabulü sorununun sadece kültürel haklar çerçevesinde çözülmesi, doğru ve yeterlidir mi demeliyiz?
TURGUT TARHANLI Sosyolojik bakışın dışında, hukuk açısından baktığınız zaman, belli yükümlülükler ve haklar ekseni ön plana çıkabiliyor. Ancak toplumsal ilişkileri ve dolayısıyla sosyolojik perspektifi korumanın öneminin göz ardı edilmesi de, hukuk bakımından epey sorunlu bir duruma yol açabiliyor. O yüzden, hukukun, olanı yansıtması ve bunu nasıl ele alacağı bunu nasıl değerlendireceği hususu çok önemli. Azınlık ya da genel olarak kültürel kimlik konusunda, hukuki bakımdan şöyle bir gelişim süreci var -ki bunu insan hakları bağlamında değerlendirerek açıklamak isterim: Azınlık haklarını, insan hakları ve hukuk içinde tanımlamak, aslında çok eski bir çaba değil. Burada da tabii ki yüzyıllar boyu hüküm sürmüş olan sömürgeciliğin büyük etkisi olduğunu göz önünde tutmamız lazım. Sömürgeci anlayışta, aslında sömürge haklarına mensup olan insanın haklarıyla ilgili bir kaygı yoktur, bilakis bunun aksi bir olgudur söz konusu olan. Sömürgeciliğin kendi insan tanımı vardır. Bu, yakın zamana kadar da etkisini korumuş bir gerçektir.
|
|
|
|
|