|
|
|
|
Türkiye'nin ulusal kimlik meselesi
H. NURİ YAŞAR Bununla ilgili tecrübeleri var devletin. Böyle düşünebilmesi belki yanlış ama bununla birlikte, bunun altında siyasal gerçekler var. Türkiye böyle yaşadı. Bugün de bundan çok bağımsız bir şey değildir. Demin çok güzel bir şey söylediniz: "Tasada ve kıvançta birlik..." Ama şöyle şüpheler vardı: Kürtler Kürtçe konuşacak ama ya bizim tasa ve kıvançlarımızı anlatmaz da başka bir şeyler anlatırsa... Adam mecbur mudur senin tasada ve kıvançta birliğini söylemeye; dilini kullanmayı buraya bağlamasana. Sanki adam garanti verse, "Tasada ve kıvançta birliğimizi her gün Kürtçe söyleyeceğim" dese, her şey tamam olacak. Devletin çok eskiden beri, 300 yıllık geleneği var. Batılılar tarafından kullanılan unsurlarıyla ilgili sorunları var Türkiye'nin, bu çok basit bir mesele değildir. ADEM SÖZÜER Burada paranoyamız mı var, yoksa gerçeklik mi? H. NURİ YAŞAR Burada hem paranoya hem gerçeklik iç içe geçmiş durumdadır bence. Öyle kolay bir mesele değil bu. Dolayısıyla ne azınlık talebinde bulunanları ne de devleti haklı bulmak mümkün. Ancak bardağın dolu ve boş tarafları var. Şu belki olabilir: Türkiye'nin son 20-30 yılda yaşadığı tecrübeler, kargaşa, gürültü patırtı belki sağlıklı biçimde ve konuya güvenlik tedbirleri dışında bakabilmesine imkan vermedi. Yeniden geçmişini analiz etmeli. Belki bunlara Avrupa'dan daha iyi çözümler bile bulabilir Türkiye. Mesela görüyoruz ki Avrupa sıkıştığında, azınlık haklan ile ilgili sorununu bir tarafa bırakabiliyor. Terörle mücadelede öyle... Örneğin türban sorununda Fransa birden vazgeçti özgürlük işlerinden ve hatta Türkiye ile dayanışıyor bu konuda. Başka konularda da olacaktır bu ve böyle de devam edecektir. Çünkü Avrupa'nın desteklediği talepler, kendilerini rahatsız ettiği zaman, desteklenmeyen taleplere dönüşüyor. Türkiye'nin bürokratları da bunu görüyor, burada sıkıntı var.
|
|
|
|
|