|
|
|
|
Türkiye'nin ulusal kimlik meselesi
ADEM SÖZÜER Yurtdışına farklı aralıklarla gitmiştim. Bir dönem. Şah rejiminden kaçanlar o ülkelerde karşılanır, çok itibar edilirdi. Şah rejiminden kaçanlar sonra gittiler İran'da yeni bir rejim kurdular. Bu sefer Humeyni rejiminden kaçanlar geldi, şimdi Halkın Mücahitleri Avrupa'da karşılanıyor vs. Şimdi belki bunlar da bir gün ülkelerine gidip rejimi değiştirecekler. Avrupa'ya geliyor insanlar, orada bir süreçten geçip tekrar gidiyorlar, sonra başkaları kaçıp geliyor. Bizim insanlarımızdan da Avrupa'ya mülteci olarak gidenler çok; bir kısmı da ekonomik nedenlerle gidiyor. Şöyle bir görüş de var: Türkiye'den giden sığınmacılara, o ülkeler olanak sağladı, oralarda bir şekilde örgütledi, daha sonra da o ülkeler bu insanlarımızı bize karşı kendi devlet politikaları için kullandı diye... Şimdi sosyolojik açıdan yorumlamanız için size soruyorum: 15 yıllık "çatışma" ortamı deniyor ama bu 15 yıllık sürede Kürtler'le bir etnik çatışma olmadı. Evliliklere, alışverişe, komşuluğa devam edildi. Bu çatışma ortamı büyük bir travma yarattı, bu kesinlikle doğru ama bu, sözünü ettiğim ilişkileri de koparmadı. O halde biz ne yapmalıyız? NİLÜFER NARLI Çok doğru söylediniz. Çatışmanın belli bir bölgenin dışına çıkmadığı ve Türkler ve Kürtler'in komşuluk, arkadaşlık ilişkilerinin bozulmadığını Avrupa'daki tartışmalarda söyledim. Güneydoğu'da çatışmalar sürerken, komşusuyla etnik bir çatışma nedeniyle kavga eden bir Türk-Kürt çatışması vukuatına rastlamadık. Halbuki Bosna'daki çatışmalara baktığımızda, insanların yüzüne maske takıp komşusunu Boşnak olduğu için veya Sırp olduğu için öldürdüğünü görüyoruz. Türkiye'ye özgün diğer bir farklılık ise çok sayıda Kürt kökenli vatandaşın Türkler'le yüzyıllardır kız alıp vermesi. Üçüncü husus, Kürt nüfusun tek bir bölgede konsantre olmaması. Bu üç husus şimdiye kadar bölünme olmamasında önemli rol oynadı. Ayrı devlet yapısının oluşturulması talebi tarihi ve sosyolojik koşullar açısından oldukça yapay görunuyor.
|
|
|
|
|