|
|
|
|
Türkiye'nin ulusal kimlik meselesi
Ülke genelindeki çoğunluğun o bölgedeki azınlık konumunda olması, o ilişkinin, yani yerel çoğunlukla yerel azınlık ilişkisinin de yeniden göz önünde tutulması ve oradaki genel azınlığın da korunı sonucunu doğuruyor; o yerel azınlık aslında ülke genelinde çoğunluğu oluştursa bile. Dolayısıyla demek istediğim burada tamamen bir güçlendirme motifidir söz konusu olan; hukuk bakımından haklarıyla ve burada da bireysel irade ön plandadır. Hatta mesela yer ve sokak adlarının kullanılması konusu var: Avrupa hukuku bağlamında, burada eğer böyle bir genel talep varsa, genel bir ihtiyaç söz konusu ise dikkate alınabilir deniyor. Yani mutlakiyet burada çok vurucu ve vurgulayıcı bir motif değil hiçbir zaman. Zaten aksi takdirde yine güce prim vermiş olursunuz. Bu bireysel temeldeki dinamizmini görmemiz lazım. ADEM SÖZÜER 1980 darbesi sonrası Türkiye'deki yerel dillerin kullanılması önemli ölçüde yasaklandı. Bu önemli bir kültürel yasaktı. Türkiye'de de genel olarak bilim adamları arasında şöyle bir kanaat var: Türkiye'deki etnik gruplar arasındaki beraberlik ırksal bir kan bağına dayanmaz. Tasada, kıvançta birlikte olmak, davranış normları ve kültürel normlar gibi ortak değerler vardır. Türkçe dışında, bazı grupların kullandığı başka dillerin varlığı ve bunun her biçimde kullanılması, ortak bir kimliğe sahip olunmasına engel değildir. Ortak kimlik duygusunu zedeleyen, 1980 sonrasındaki gibi yasaklanır... Bildiğiniz gibi daha sonra birtakım tartışmalarla bu yasak kaldırıldı. Önce Türkçe'den başka dillerin kullanılması hakkında kanun kaldırıldı; şimdi ise sınırlı da olsa yerel dillerde yayın yapma hakkı getirildi: Artık isteyen istediği müziği dinleyebiliyor; Kürtçe yayın yapan radyolar var. Bu bireysel ve kültürel haklar tanınırsa, isteyen çocuğuna dilediği ismi verirse, kendi dilinde türkü söylerse, yayın yaparsa ve hukuksal olarak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı çerçevesinde, anayasada Türkiye'de yaşayan insanların Türk milleti olarak tanımlanması, bir karşı tepkiye yol açar mı? Türkiye'deki diğer insanlar da şunu diyebilir mi: "Ben Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım, annemden babamdan öğrendiğim bir dil var, bu dilde konuşabiliyorum, gazete çıkarabiliyorum, müziğimi dinleyebiliyorum, çocuğuma başka isim verebiliyorum. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım ama anayasada da Türk milleti olarak bir ulus kimliğimi içinde de yer alırım." Acaba bu Türkiye'yi rahatlatır mı? NİLÜFER NARLI Bireyin kendisini Kürt, Türk, Çerkez veya kadın, erkek olarak tanımlaması son derece doğaldır. Kendisini bu şekilde tanımlayan bir insan, bu tanımın temsil edilmesini de isteyebilir. Ancak temsiliyetin sınırları ne olacak? Anayasada bu tür kimliklerin tanımına yer verilmesini istemek mantıklı bir tavır mı? Bu tür tartışmaların nedeni "Türk ulusu", "Türk milleti" gibi kavramlara, 1980 Anayasası'nın getirdiği kısıtlamalar ile tepkilerin oluşması. Türkçe dışındaki dillerin yasaklanması, bir etnik grubun yok sayılması hatta böyle bir etnik grubun kesinlikle olmadığının iddia edilmesi, bugün sert tepkilere yol açtı. Uzlaşma ortamı ve kültürü henüz çok genç.
|
|
|
|
|