|
|
|
|
Türkiye'nin ulusal kimlik meselesi
H. NURİ YAŞAR Bu anlamda yurttaşlar da kendilerini gruplar içerisine atıyorlar. Bakıyorlar ki devlet tek tek bireyleri tehlike olarak görmeye başlıyor, her türlü ilerlemeye karşı bir sürü tedbir alıyor... Burada devletin sadece işleyişinde değil, anlayışında da bir başarısızlık olduğu kesindir. Ancak bunu kolaylıkla saklamayı başardığından eleştiriden kurtuluyor. Oysa, bireyler bu yanlışlığın sonunda gözü kapalı olarak bir aidiyet içerisine dalıyorlar. Çoğu zaman bu davranışlarının gerçek saiklerinden habersiz olarak tabii. Birey acaba bu aidiyetle güçlenir, daha güçlü mücadele edebilir miyim diye düşünüyor. Böylece aslında sonradan başa çıkmakta daha çok zorlanacağı bir kimliğin kendine giydirilmede boyun eğmiş oluyor. Azınlık sorunu da buradan da kaynaklanıyor.
ADEM SÖZÜER Çok soru var ama Sayın Narlı'ya döneceğim... Daha somuta gidelim hocam, biraz da endişelerimizden söz edelim... Türk milleti kavramına ne olacak? Gelecekte herkesi kapsayacak bir kimlik olacak mı? 1924 Anayasası "Türklerin haklarıyla..." başlardı, ondan sonra 1961 ve 1982 anayasalarında " vatandaş olan herkes Türktür" denildi, AB süreci ile "azınlıklar" denmeye başlandı, İnsan Haklan Danışma Kurulu da dedi ki "Türk milleti kavramı, herkesi kapsayacak çadır olamaz. Türkiyelilik koyalım bunun yerine..." Acaba bir hukuki düzenlemeyle bir toplumun kimliği bu şekilde değiştirilebilir mi? "Türk ulusu kavramı bütünüyle devreden çıkarılsın; Türkler, Çerkezler, Kürtler gibi etnisitelerinin üst kimliği Türkiyelilik olsun" deniliyor. Bu sosyolojik açıdan, mümkün müdür, doğru mudur? Hukuki düzenleme yaparsak herkes kendini Türkiyeli hissedebilir mi?
NİLÜFER NARLI O soruyu cevaplamadan önce arkadaşımızın değindiği çok önemli bir konu vardı; bu konu üzerinde durmak istiyorum: "Birey'den söz ettiniz; birey, kendini devlete karşı korumak ve sosyal mobilite kazanmak için kendini bir cemaatin içine atıyor ve kendini o cemaat kimliği içinde eritmeye çalışıyor. Türkiye'de yaşandığı şekliyle hemşehri dernekleri, tarikatlar ve her türlü ilksel bağlara ve duygulara dayalı cemaat örgütlenmeleri, 1980'li yılların sonundan günümüze, başat örgütler olarak kentlerdeki bireyin yaşamını kuşatıyor. Bu bireyin aleyhine. Bireyin bir cemaatin elemanı olmasından ziyade, temel hak ve hürriyetlerine sahip çıkabilen bir insan olarak güçlenmesi ve devletin de yalnız bireyin haklarını koruyucu şekilde düzenlemelere gitmesinin önemli olduğunu ve demokrasi güçlenmesi için gerekli olduğunu düşünüyorum. AB'ye uyum sürecinde, bireyin her türlü devlet baskısına karşı korunması için gerekli çok sayıda hukuksal düzenlemeler yapıldı. Bireyin güçlenmesi, insan hakları ve onuru açısından olduğu kadar güçlü bir devletin gereği olan, güçlü vatandaşlık bağının oluşması için de önemli. Şimdi "Türkiyelilik" kimliği üzerine görüşlerimi aktarmak istiyorum: "Türkiyelilik" son derece suni bir kavram. Bu kavramın ortaya çıkmasında siyasi-psikolojık nedenler başattır. Belli bir etnik kimliğin yok sayılması ve bunun getirdiği travmalar ve kompleksler, "Türk" ulusal kimliğine alternatif arama çabalarını doğurdu. "Türkiye Cumhuriyeti Devleti" ve 'Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı" niçin rahatsızlık yaratıyor? Türkiye Cumhuriyeti'nin yurttaşları son derece kapsayıcı bir kavram ve bir etnik ve dini kimliğe vurgu yapmıyor. Üstelik bir üst kimlik tanımlıyor. Üst kimliği "Türkiyelilik" olarak tanımlamak ve buna göre hukuki düzenleme yapmanın çok anlamlı olmadığını düşünüyorum. Karşılaştırmalı bir çalışma yapılarak sorulara cevap aranabilir. Hemen aklıma ABD Anayasası geliyor: "Biz, yurttaşlar veya biz halk" diye giriş yapılır.
|
|
|
|
|