|
|
|
|
Türkiye'nin ulusal kimlik meselesi
Anayasamızda, kanaatimce bireylerin tek tek et-nik kimliklerinden kaynaklanan farklılıklarını ortaya koymalarına bir engel yok; tabii hukuk düzeniyle bağdaşmayan yanları hariç. Dini olan için de aslında belli ölçülerde bu mümkün. Bununla ilgili, örneğin türban sorunu var ama esas itibariyle kişinin kendi dini aidiyetini öne çıkarmasını sağlayacak şeyler mümkün. Diyanet İşleri Başkanlığı'nı ele alalım: Bu kurum aslında kuruluş itibariyle bir toplum yapısını tescil anlamına geliyor. Ancak öyle oluşmuş ki sanki Sünni hatta Hanefi mezhebinin koruyucusu gibi görünüyor. Oysa kurumun hukuksal yapısı aslında böyle değil. Türkler'in yani Lozan azınlıklarının dışında kalan Müslüman çoğunluğun dini ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlıyor. Bunun içerisinde kendiliklerinden başlayıp da azınlıkların veya azınlık demek istemiyorum ama Aleviler'in ihtiyaçlarını karşılamaya yönelmelerini engelleyecek bir düzenleme yok; ayrıca düzenleme yapmaya da gerek yok. Bu biraz siyasal ve hukuksal çekişmelerin ayrışması, öncelik sonralık sıralamasının değişmesi anlamına geliyor. Bir şey daha söyleyeceğim: Çok hukukluluk meselesi var bir de... Çok hukukluluk meselesi yeterince tartışılmış, içi doldurulmuş bir şey değil-Tartışma bazı ülkelerde, örneğin Fransa örneğinde Alsace-Lorraine (Napolyon'dan kalma Concordat rejimi) bölgesinde lokal olarak görünüyor. Bu da doğal olarak Fransız tipi laik cumhuriyetçilik için de fazla acayip bir durum. Türkiye'de geçmişte çok hukukluluk hakkında yapılan tartışmaların büyük ölçüde hukuk dışı politik tercihlere dayandığını zannediyorum, öyle düşünüyorum. Bir başka şey de, Turgut beyin söylediği hususa ilişkin: Tabii azınlık sayıca az olan ama kadın erkek eşitliği meşelisine gelince durum böyle değil. Kadınlar sayıca az değil belki daha bile fazla. Burada da kadınların pozitif ayrımcılıktan yararlanarak korunması, hakların daha fazla garanti altına alınması, yani hakların daha fazla korunması; fiziksell zayıflık, toplumsal bastırılmışlık veyahut başka nedenlerle savısal azınlık olmayan bir aidiyeti, belli bir biçimde desteklemek anlamına geliyor. Bu dla yine bireysel destek olarak ortaya çıkıyor. Kadın grup ya da özelliklerine ilişkin genellemeler yapılmıyor. Annelik durumu hariç. Bu durumda, etnik ya da dilsel aidiyet içinde benzer çözümün kabul edilmesi gerekir. Nitekim, anayasa hukuku bakımından diğer batılı ülkelerde olduğu gibi bizim anayasamızın tanıdığı tek hukuki ilişki -idare hukuku bakımından da böyledir- devletten bireye bir ilişkidir. Devlet, bireyin en iyi biçimde ortaya çıkmasına sağlayacak olan koşullan getirmek yükümlülüğündedir. Bunu getirmemesinden doğan sıkıntılar bireylen hır aidiyet arayışına sürüklemektedir Burada hukuk düzenin alması gereken bireyi güçlendirecek tedbirler vardır...
|
|
|
|
|