|
|
|
|
Türkiye'nin ulusal kimlik meselesi
Bunlardan dini, dilsel ve etnik nitelik taşıyanlar, bugün azınlık statüsü talep ediyorlar. Bu, toplum içinde toplum (cemaat) olmayı aşan, millet içinde millet yaratma çabasından başka bir şey değildir. Daha liberal olduğu söylenen Almanya'nın Başbakanı "Biz ülkemizde paralel toplumlar yaratılmasına izin vermeyiz" diyor. Hanı liberal toplum? Yok öyle bir şey. Fransızlar tek ulus, üstüne üstlük "cumhuriyetin ulusu ve yurtdışı" kavramını vurguluyorlar. ABD'de bundan farklı değil. Orada bireyci olunduğu halde toplumsal kategoriler hukuk düzeninde kendine yer bulmuyor. Türkiye çok eleştirilir: Böyle bir cumhuriyet ulusu yaratıyorsunuz, azınlıklara falan filan yer vermiyorsunuz eleştirisi yapılır. Oysa Amerika'da da azınlıkların hukuksal güvenceleri grup kimliğine dayanmıyor. Bireyden devlete yönelik bir ilişki var, yine ara kategorilerin reddi var. Sonuç şu: Anayasamız ve anayasa hukuku bakımından da, sonuçta devleti oluşturan bireylerdir, toplumlar değil. Toplum sosyolojik bir kavhukuksal olarak tanımlaması çok zor. Hukuksal olarak tanımlanmayınca tescil edilmesi de mümkün değil. Cemaatleri nasıl tescil edeceğiz? Tek tek mezhepler, etnik veya unsurları için mi tutacağız? Anayasa hukuku bakımından bunlar çok zor şeyler. Anayasacıların işi zordur. Çünkü, her anayasa kültürel bir üründür ve anayasacı, toplumun kültürel özünden asli (anayasal) kurallar keşfederek ortaya çıkarmak yanında, temel hak ve özgürlüklerin korunması için, toplumda yerleşik iktidarların biri diğerini yok etmeyecek derece de bir uzlaşma içinde yaşamasını sağlamak iddiasındadır. Ancak bunun için hem kültürel hem de politik söylem içinde kullanılan kavramların anlamlarını açıklamak ve sonra da bunları hukuki biçime sokmak gerekir. Bu geniş etkinlik içinde geçerli olacak normların tespitinin zorluğu ortadadır. Anayasacılar, parasal karşılığı olmayan ama asla vazgeçilemeyecek temel değerlere ulaşmak için uğraşıyorlar. Böyle olunca, uzlaşın hukuk dışında gerçekleşmesi gerekiyor ama bir uzlaşmayı hukuka olduğu gibi yansıtkolay değildir. Nüfus cüzdanlarından din hanesinin çıkarılmaya çalışıldığı bir hukuk düzeninde, dilsel ya da etnik aidiyetleri hukuka aktarmak paradoks değil mi?
|
|
|
|
|