Genelkurmay Başkanı Org. ÖZKÖK'ün Yıllık Değerlendirme Konuşması (20 Nisan 2005)
Değerli Arkadaşlarım,
Ülkemizin iç güvenliğine yönelik bir diğer önemli tehdit de Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren sürekli var olan irticai faaliyetlerdir.
Öncelikle, TSK'nin dine düşman gibi gösterilmeye çalışıldığı bir ortamda, dine saygılı olduğumuzu ancak irticaya karşı olduğumuzun altını bir kez daha çizmek isterim. Unutmayınız ki Büyük Önder Atatürk, Cumhuriyeti kurarken tespit ettiği altı ilkenin merkezine laikliği koymuştur. Çünkü Atatürk çok erken yaşlarda görmüştür ki, bütün çağdaş ve uygar ülkeler laikliğe sıkı sıkıya bağlı olan ülkelerdir. Nitekim, bu düşüncesini hemen her fırsatta dile getirmiştir. Atatürk'ün şu ifadeleri, bizler için laikliğin anlamını gayet net bir şekilde ortaya koymaktadır;
- "Türkiye Cumhuriyeti'nin resmi dini yoktur. Devlet idaresinde bütün kanunlar, nizamlar ilmin çağdaş medeniyete temin ettiği esas ve şekillere, dünya ihtiyaçlarına göre yapılır ve tatbik edilir. Din telakkisi vicdani olduğundan, Cumhuriyet, din fikirlerini devlet ve dünya işlerinden ve siyasetten ayrı tutmayı, milletimizin çağdaş ilerlemesinde başlıca muvaffakiyet etkeni görür."
Kubilay'ın şehit edilmesinden sonra, günümüze kadar faaliyetlerine aralıksız devam eden irticai unsurlar son yıllarda, terörle ya da doğrudan devletin temel niteliklerini değiştirmenin mümkün olmadığı gerçeğini görmüşler, toplum ve devletle barışık bir görüntü içerisine girmişlerdir. Ancak bunun anlamı, irticai faaliyetlerin artık sona erdiği değildir. Bunun anlamı yeni bir yol ve yaklaşımdır. Nitekim, laiklik, milliyetçilik, din-devlet ilişkisi, din-toplum ilişkisi, din-birey ilişkisi, birey-devlet ilişkisi gibi kavramlar üzerinde yeni tanımlar ve yorumlar getirmek suretiyle, laiklik kavramının içerisini boşaltma gayretine girişmişlerdir.
Bu gelişmeler çerçevesinde irticai unsurların; irticai terör örgütleri, radikal dini gruplar, dini motifli siyasal gruplar, dini gruplar, tarikatlar ve cemaatler adı altında legal ve illegal oluşumlar halinde geniş bir yelpazede yapılanarak ve Cumhuriyet rejiminin ve demokrasinin hoşgörülerini ustalıkla kullanarak bir aldatma içerisinde oldukları görülmektedir.
15 - 20 Kasım 2003 tarihinde, İstanbul'da sinagoglara ve konsolosluklara yönelik meydana gelen terörist saldırı sonrasında, irticai terör örgütleri, kendilerine karşı oluşan tepki ve baskıların da etkisiyle, faaliyetlerini yeniden gözden geçirmek zorunda kalmışlar ve toplumda hoşgörü ile karşılanan taban genişletmeye yönelik faaliyetlere ağırlık vermişlerdir.
Bugün gelinen noktada, irticai terör örgütlerine karşı yürütülen başarılı mücadele sonucu silahlı eylemlerin büyük ölçüde azaldığı, irticai nitelikli toplumsal olaylarda geçmiş dönemlere göre gerek eylem gerekse katılım bazında büyük düşüşler yaşandığı gözlenmektedir.
Ancak irticai hareket, dini bireysellikten çıkararak onu toplumun talepleri olarak siyasete yansıtma gayretlerini yoğunlaştırmıştır. Bu gayretlerde; demokrasinin tüm meşru vasıtaları, bu kapsamda; okul, yurt, şirket, dernek, vakıf, yazılı ve görsel medya, toplumu örgütleme ve yönlendirmede etkili olarak kullanılmaktadır.
Bu dönemde irticai örgütler; kamu kurumlarında kadrolaşma gayretlerini artırmış, bu yönde önemli mesafeler kaydetmişlerdir. Basın - yayın organları vasıtasıyla propaganda faaliyetlerini hızlandırmışlardır.
|