|
|
|
|
Genelkurmay Başkanı Org. ÖZKÖK'ün Yıllık Değerlendirme Konuşması (20 Nisan 2005)
Değerli Komutan Arkadaşlarım, Harp Akademilerinin değerli komutan, öğretmen, müdavim ve öğrenci subayları, Sözlerime sizlerle tekrar bir araya gelmekten duyduğum memnuniyeti ifade ederek başlamak istiyorum.
Harp Akademileri TSK'nin en üst düzey eğitim-öğretim veren kuruluşudur. Bu nedenle Genelkurmay Başkanı olarak burası benim bilimsel karargahımdır. Sizler de yeteneklerinizle temayüz etmiş, ileride bizlerin yerini alacak genç arkadaşlarımızsınız. Bu nedenle, önemli görevlere aday olan sizlere mesleki açıdan katkı sağlayacak bazı konularda düşüncelerimi açıklamak üzere buradayım. Yapacağım konuşmada önce genel olarak dünyaya, daha sonra yakın çevremize ait değerlendirmelerde bulunacağım. Daha sonra Türkiye'nin küresel aktörlerle ilişkilerine ve değişen güvenlik stratejilerinin Türkiye üzerindeki etkilerine kısaca değineceğim. Konuşmamı ülkemizin iç gündemini oluşturan çeşitli konular hakkındaki görüşlerimi açıklayarak bitireceğim.
BÖLÜM 1 : 21. YÜZYILA GİRERKEN DÜNYA?
Değerli Arkadaşlarım,
20nci Yüzyılın sonunda ve 21nci Yüzyılın hemen başında, dünya iki etkileyici büyük olay yaşadı. Bu iki olaydan ilki Berlin Duvarı'nın yıkılışı, diğeri ise 11 Eylül ikiz kuleler saldırısıdır. Bu olaylar uluslararası ilişkileri, ittifakları, stratejik düşünceleri, "tehdit" ve buna bağlı olarak "güvenlik" gibi kavramları temelden sarsmış ve büyük oranda değişime zorlamıştır. Şu anda bu iki büyük olayın ortaya çıkardığı sonuçlarla yoğrulan bir ortamda yaşamaktayız. Bu iki olay sonrası yeniden şekillenmekte olan dünya, eskisinden çok farklı özellikler içerecektir. Günümüz dünyasında;
- Büyük güçler arasında büyük zayiat ve tahribata neden olabilecek savaş ihtimalinin ortadan kalktığını söylemek mümkündür, ancak;
- Bölgesel ve etnik kökenli savaşlar hala önemini korumaktadır.
- En önemlisi de öldürücü terorist örgütler herhangi bir zamanda dünyanın herhangi bir yerinde ortaya çıkarak saldırıda bulunabilme olanak ve yeteneğine ulaşmışlardır.
Diğer taraftan güvenlik kavramının değişmesiyle birlikte, güvenliğin boyutları da değişmiştir. Güvenlik de bir yerde küreselleşmiştir. Çünkü küresel ekonomi ve küresel güvenlik birbirini tamamlayan iki önemli kavram olarak ortaya çıkmıştır. Dünyadaki büyük finans çevreleri konunun ekonomik boyutuyla ilgilenirken, büyük devletler güvenlik boyutu üzerinde yoğunlaşmışlardır. Günümüzde küreselleşmeyle ulusal egemenlik arasında bir mücadele olduğu doğrudur. Özellikle, egemenliği kendi açısından yorumlayıp; "Ben egemenim, kendi ülkemde ne istersem onu yaparım. Başkası bana karışamaz" şeklinde düşünen devletlere karşı, küresel güvenliğin önemini savunan ülkeler; "Sen her istediğini yapamazsın, çünkü senin yaptığın şeyler bir başkasına zarar verebilir" şeklinde düşünmektedirler. Nitekim, Avrupa'da, özellikle soğuk savaş dönemini 1990 yılında sona erdiren 1975 Helsinki Nihai Belgesinin kabulünden sonra geçen süreçte, bloklar ve ülkeler arası gerginliğin azaltılması yönünde önemli ve ciddi adımlar atılmıştır. "Güvenlik boyutu", ülke güvenliği kavramından uluslararası güvenlik şeklinde tanımlanan bölgesel ve küresel güvenlik anlayışına kaymıştır. Bu bağlamda, güven ve güvenliğin artırılmasına ve silahsızlanmaya yönelik olarak; Viyana Belgesi ve Avrupa Konvansiyonel Silahlı Kuvvetler Antlaşması (AKKA), Açık Semalar Antlaşması ve Güneydoğu Avrupa İstikrar Paktı gibi düzenlemeler hayata geçirilmiştir. Nitekim, bu anlayışın bir sonucu olarak günümüzün küresel güçleri, bu sistemin dışında kalan devletlerin, özellikle terörü amaçları için bir vasıta olarak kullanmasına şiddetle tepki göstermektedirler. ABD'nin oluşturduğu yeni "Ulusal Güvenlik Stratejisinin" temeli de bu yeni anlayışa dayandırılmıştır. Bu stratejiye göre ABD Silahlı Kuvvetlerinin gelecekte klasik bir harpten ziyade, isyancılarla, terör şebekeleriyle, yönetim etkinliği kaybolmakta olan devletlerle ve diğer geleneksel olmayan tehditlerle mücadele edeceği ve kuvvetlerin bu yeni risk ve tehditlere göre yapılandırılacağı ifade edilmektedir.
|
|
|
|
|