|
|
|
|
|
Belgeseller
Bu yılki yenilik, geçtiğimiz aylarda gösterildiği tüm ülkelerde ses getiren üç ilginç belgeselin ilk kez programda yer alması. Bunlar, günümüzde kurmaca filmler kadar ilgi toplamaya başlayan belgesel sinemacılığın yüzakı, en yeni yapıtlar.
Hazır yemek kültürünü eleştirirken McDonald's'a savaş açan "Şişir Beni / Super Size Me", eğlenceli olduğu kadar da düşündürücü ve biraz da korkutucu bir film. Tarzı sık sık Michael Moore'a benzetilen yönetmen Morgan Spurlock, abur cubur yemenin, ortalama vatandaşın cebine, ruhuna ve bedenine nelere malolduğunu, tam 30 gün boyunca üç öğün McDonald's'dan yiyerek araştırıyor.
Katıldığı uluslararası festivallerde seyirci ödüllerini toplayan "Ağlayan Devenin Öyküsü / The Story of the Weeping Camel", aslında bir yarı-belgesel. Moğolistan'daki Gobi Çölü'nde, göçebe bir ailenin, beyaz yavrusunu reddeden bir anne deveyi, geleneklere uyarak müzikle iknâ etme çabalarını işleyen bu ilginç film, aslında başarılı bir mezuniyet projesinden doğmuş.
Yıllar önce kaybettiği, dünyaca ünlü bir mimar olan babasının izini süren Nathaniel Kahn'ın filmi "Mimar Babam: Bir Oğlun Yolculuğu / My Architect: A Son's Journey" geçen yıl En İyi Belgesel dalında Oscar'a aday gösterilmişti. Yale'de profesörlük yapan, çağının en ünlü ve etkin mimarlarından Louis Kahn, öldüğünde ardında yalnızca anıt niteliğinde birkaç bina, birkaç metres, borca batmış bir şirket ve evlilik dışı iki çocuk bırakmıştı. Bu çocuklardan biri olan yönetmen, babasının bu ikili yaşamını mercek altına yatırırken sıradışı bir film yaratmış
| |
|
|
|
|
|
|
|