Merkez üssü Kocaeli'nin Gölcük ilçesi olan ve 17 Ağustos 1999'da meydana gelen 7,4 büyüklüğündeki depremde hayatını kaybedenler, Adapazarı'nda, felaketin yaşandığı saat 03.02'de anıldı.Atatürk Bulvarı'ndaki saatin önünde toplanan yaklaşık 50 kişilik grup, saat 03.02'de depremde hayatını kaybedenler anısına saygı duruşunda bulundu. Moloz yığınlarının arasında kalan 12 yaşındaki kızı Tuğba'yı yitiren acılı anne Firdevs Akgül (45), kızının fotoğrafına ve oğluna sarılarak ağladı.
Akgül, depremin üzerinden 9 yıl geçmesine rağmen, acılarının taze olduğunu söyledi. Depremde kızını kaybettiğini belirten Akgül, şunları kaydetti:
''Depremde kaybedilen herkes için aynı üzüntüyü yaşıyoruz. Benim oğlum o zaman 8 yaşındaydı ve ablasını kaybetmişti. Şu anda 17 yaşında. Kızım yaşasaydı, şu anda 20 yaşını bitirmiş olacaktı. Çok üzgünüm. Bu, çarpık yapılaşmadan kaynaklanan bir şey zaten. Biz iki katlı bir evde otururken yolun karşısındaki 5 katlı apartman yıkıldı üzerimize. Hep birilerinin çıkarları için yapılan yapılara birilerinin 'dur' demesi lazım. Depremin üzerinden 9 yıl geçmesine rağmen, bina korkusu nedeniyle halen prefabrikede yaşıyorum. Benim devletim bana bir konut vermedi.''
Grup, saygı duruşunun ardından dağıldı.
YALOVA DEPREM ANITI ÖNÜNDE DÜZENLENEN TÖRENDE, DEPREMDE ÖLEN VATANDAŞLAR ANILDI
Marmara Depremi'nde hayatını kaybeden Yalovalılar, Yalova Deprem Anıtı önünde düzenlenen törenle anıldı.
Marmara Depremi'nde ölenler için, Yalova sahilinde, 17 Ağustos Parkı'ndaki Deprem Anıtı'nda Yalova Belediyesi ile Müftülük tarafından anma etkinliği düzenlendi.
Etkinliğe katılan yaklaşık bin kişilik grup, dualar okuyup gözyaşı döktü. Gece boyunca Deprem Anıtı'nda bekleyen Yalovalılar, kaybettikleri yakınlarının adlarının yazılı olduğu anıtın mermer kaidelerinin üzerine çiçekler bıraktı. İlahilerin dinlendiği gecede, Yalova Müftülüğü görevlileri mevlit okudu.
Yalova Mahalle Afet Gönüllüleri Derneği (MAG) üyeleri de Deprem Anıtı'na ellerinde meşalelerle geldi. Dernek Başkanı Sabri Karaçam, olası afetlerde ilk müdahaleyi her zaman vatandaşın yaptığını anımsatarak, vatandaşlardan MAG'a katılmalarını istedi.
Depremin meydana geldiği saat 03.02'ye kadar gözyaşları içinde okunan dualara eşlik eden Yalovalılar, bir dakikalık saygı duruşunun ardından dağıldılar.
KAT ARTIRIMI KONUSUNDA HALA BİZLERE BAŞVURANLAR VAR
Yalova Belediye Başkanı Barbaros Binicioğlu, yaptığı konuşmada, depremde hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet ve yakınlarına baş sağlığı diledi.
Bazı kesimlerin, depremden hala ders çıkarmadığını ifade eden Binicioğlu, ''Depremi Allah yaratır ama onu felaket yapan biz insanlarız. Kat artırımı konusunda hala bizlere başvuranlar var. Bu da depremi felaket haline getirenlerin biz insanlar olduğunu, hala depremden bazı dersler çıkarmadığımızı gözler önüne koyuyor'' dedi.
Bu arada, Binicioğlu'nun konuşması bazı vatandaşlar tarafından alkışlanırken, bir grup vatandaş da ''Niye alkışlıyorsunuz? Burası propaganda yeri mi?'' şeklinde tepki gösterdi.
Marmara Depremi'nde Yalova'da 2 bin 567 kişi hayatını kaybetmiş, 4 bin 505 kişi yaralanmıştı. Depremde binaların 13 bin 951'i ağır, 14 bin 529'u orta hasar görmüştü.
VALİ GÜLER: AFET UNUTULDUĞU AN MEYDANA GELİR
İstanbul Valisi Muammer Güler, 17 Ağustos Marmara depreminin unutulmaması gerektiğini söyledi. Güler, "Afet unutulduğu an meydana gelir. Bunun için unutmayacağız, unutturmayacağız." dedi.
İstanbul Valiliği Afet Yönetim Merkezinde depreme hazırlık ve acil müdahale konusunda halkı bilinçlendirmek için düzenlenen toplantının açış konuşmasını yapan İstanbul Valisi Muammer Güler, 17 Ağustos ve 12 Kasım depremleri sonrası İstanbul'un deprem riski altında olduğu gerçeğinin sürekli dile getirildiğini belirterek, bunun, bilim adamlarınca da vurgulandığını söyledi.
Güler, depremin en az zararla atlatılabilmesi için gerekli çalışmaların öncelikli olarak yürütülmesinin kaçınılmaz olduğunu, göreve başladıklarından bu yana afete hazırlık çalışmalarına özel bir önem verdiklerini ifade etti.
Valiliğin deprem bilgilendirme çalışmaları hakkında da bilgi veren Vali Güler, kentin çeşitli yerlerinde depreme hazırlık konusunda halkı bilgilendirici broşürler, bilgi kartları dağıttıklarını söyledi. Güler, İstanbullular'a ''Güvenli yaşam için 1 adım atalım'' kampanyası çerçevesinde afete hazırlık eğitimi, okul, hastane ve iş yerlerinde afete hazırlık planlaması, psikolojik ilk yardım eğitim gibi 12 ayrı konuda eğitim verdiklerini anlattı.
''Afet unutulduğu an meydana gelir. Bunun için unutmayacağız, unutturmayacağız'' diyen Güler, depreme hazırlıkla ilgili eğitim çalışmalarına devam edeceklerini, okullar açıldıktan sonra yoğun bir eğitim kampanyasına başlayacaklarını sözlerine ekledi.
TBMM BAŞKANI TOPTAN: BU DEPREMİN BİZE ÖĞRETTİĞİ, ÜLKEMİZİN DEPREM KUŞAĞINDA OLDUĞUNU GÖZ ARDI ETMEMEKTİR
TBMM Başkanı Köksal Toptan, ''Bu depremin bize öğrettiği, ülkemizin deprem kuşağında olduğunu gözardı etmemek ve gerekli tedbirler konusunda hassasiyet göstermektir'' dedi.
Toptan, yayımladığı mesajda, 17 Ağustos Marmara Depreminin 9. yıl dönümünde yakınlarını kaybeden vatandaşlara tekrar başsağlığı diledi, hayatını kaybeden vatandaşları da rahmetle andı. Böylesi büyük acıların bir daha yaşanmamasını dileyen Toptan, mesajında şunları kaydetti:
''Bu depremin bize öğrettiği, ülkemizin deprem kuşağında olduğunu göz ardı etmemek ve gerekli tedbirler konusunda hassasiyet göstermektir. Alınacak önlemler, deprem ve doğal afetler konusundaki bilinçlenme böylesi durumlardaki zararı azaltacaktır.
Milletimizin gösterdiği büyük kardeşlik ve dayanışma duygusu depremin acılarını hafifletmiştir. Milletimiz gurur duyduğumuz yardımlaşma ve dayanışma özelliğini zor durumlarda tekrar gösterecektir.
Böylesi felaketler bina güvenliğinden diğer tedbirlere kadar vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğiyle ilgili her türlü önlemin hassasiyetini bize göstermektedir. İlgililerin ve görevlilerin de muhtemel bir depreme karşı hazırlıklı olması ve tedbirlerin alınmasının gereği açıktır.
Bu düşüncelerle 17 Ağustos Marmara depremi ve diğer tüm doğal afetlerde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, milletimize de tekrar başsağlığı diliyorum.''
TÜRK KIZILAYI GENEL BAŞKANI KÜÇÜKALİ: 'TÜRK KIZILAYI OLARAK ÜLKEMİZ VE İNSANLARIMIZIN GELECEĞİNE KAYITSIZ KALMIYORUZ
Türk Kızılayı Genel Başkanı Tekin Küçükali, ''Türk Kızılayı olarak ülkemiz ve insanlarımızın geleceğine kayıtsız kalmıyoruz, kalmadık ve kalmamakta da kararlıyız'' dedi.
Küçükali, ''Felaketlere Dayanıklı Bir Ülke İçin Ulusal Seferberlik Çağrısı''nda bulundu. Küçükali, 7.4 büyüklüğündeki Marmara Depremi'nin, sebep olduğu can ve mal kaybıyla yüzyılın en büyük depremlerinden biri olarak kabul edildiğini belirterek, resmi rakamlara göre, 18 bini aşkın can kaybı, 43 bini aşkın yaralının olduğunu, 600 bin kişinin evsiz kaldığını, 16 milyon insanın bir şekilde depremden etkilendiğini söyledi.
Çeşitli yasal düzenlemeler ve deprem yönetmeliğiyle standartlar geliştirmeye çalışıldığına değinen Küçükali, depreme hazırlık konusunda yapılan çalışmaların, gerek Türk toplumu, gerekse
Türkiye'de ziyaretçi olan diğer ülke vatandaşlarının kendilerini güven içinde hissetmesi konusunda yeterli olmadığını üzülerek söylemek zorunda olduğunu kaydetti. Küçükali, şöyle konuştu:
''Yağmurun yağacağını, rüzgarın eseceğini bildiğimiz gibi biliriz ki depremlerin kaçınılmaz olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Bu, önümüzde bir gerçek olarak duruyor. Sıklıkla unuttuğumuz bir başka gerçek de felaketlerin kaçınılmaz olmadığıdır. Depremleri felaket haline getiren olay, depremin kendisi değil, bu gerçeği umursamayarak depreme dayanıksız binalar, fabrikalar, köprüler, şehirler inşa edilmesine ses çıkarmamaktır. Depremin sebep olabileceği felaketleri sineye çekenler, sanki hiç deprem olmayacakmış gibi bu binaların içinde yaşayanlar, bu fabrikalarda üretim yapanlar, bu köprülerden geçenler, bu şehirleri dolduranlar yine bizleriz.
Bu topraklarda yaşayan gencinden yaşlısına herkesin kaderini bu derece birbirine bağlayarak, hepimizi hükmü altına alacak bir felakete hangi vicdan muhasebesi sonucunda 'doğaldır', 'olabilir' diyebileceğiz. Depremin yol açabileceği felaketlere hangimiz yüzümüzü çevirebileceğiz. Türk Kızılayı olarak ülkemiz ve insanlarımızın geleceğine kayıtsız kalmıyoruz, kalmadık ve kalmamakta da kararlıyız.''
Büyük depremin 9. yılında 17 Ağustos 2008 günü tüm ulusunun tek bir amaç etrafında birleşmesi için Türk Kızılayı olarak ilk adımı atıklarını ifade eden Küçükali, ''Ülkemizin gencinden yaşlısına, akademisyeninden iş adamına 'depreme hazırız' diyebilmesi için Türk Kızılayının toplum liderlerini teşkilatlandırma projesiyle ulusal bir seferberlik başlatıyoruz'' diye konuştu.
DEPREM BİLİNCİYLE DONATILMIŞ GENÇLİKUlusal seferberlik süresince, Türk Kızılayı olarak depreme hazırlık konusunda bilinç ve bilinilik yaratmak üzere,
Türkiye'deki tüm sosyal paydaşların desteğiyle farklı hedef kitlelerini içine alacak bilgilendirme ve eğitim amaçlı çalışmalar yürütüleceğini dile getiren Küçükali, başlatılan ulusal seferberlik çerçevesinde yurt çapında verilecek eğitimlerle tüm halkın, depremin yarattığı tehditlere karşı bilgili ve hazırlıklı hale getirilmesinin hedeflendiğini dile getirdi. Küçükali, şöyle devam etti:
''Ulusal seferberliğin ilgili tüm kişi ve kurumlarca benimsenmesi ve toplumun tüm kesimlerine yaygınlaşması planlanmaktadır. Depreme hazırlıkta nihai hedefimiz, sağlam binalarda yaşamayı seçecek, felaketlere dayanıklı ve bilinçli bir toplum yaratmaktır.
Deprem bilinciyle donatılmış bir gençlik yetiştiriyor olmak hepimizin sorumluluğunda olmalıdır. Sadece kendimize karşı değil, evlatlarımıza karşı sahip olduğumuz sorumluluğun bilinciyle hareket etmek, depreme hazırlanmak konusunda toplumsal bir bilinç yaratmayı, seferberliğin vazgeçilmez hedefleri arasında kabul etmekteyiz. Geleceğimizi sağlam temeller üzerine kurarken, tüm ulusumuzun yürekli insanlarını bu seferberliği sahiplenmeye ve depreme hazırlıklı olması konusunda gerekli hassasiyeti göstermeye çağırıyoruz.''
MARMARA DEPREMİNDE 27 SAAT ENKAZ ALTINDA KALAN SAMİ DÜNDAR'IN YAŞADIKLARI FİLM OLUYORMarmara Depreminde 27 saat enkaz altında kalan Sami Dündar'ın yaşadıklarından esinlenerek, Ezel Akay'ın yöneteceği, başrolünü Okan Bayülgen'in oynayacağı, Türk-Yunan ortak yapımı ''Her Şeyin Bittiği Yerden'' adlı sinema filminin çekimlerine başlandı.
Çekimler öncesi film için eski SEKA İzmit İşletmesi alanında hazırlanan platoda düzenlenen basın toplantısında konuşan yönetmen Ezel Akay, depreme hazır olmadığını, evindeki dolapların duvara monte edilmediğini söyledi.
İkna olabilmesinin tek yolunun, tekrarlarla ''bir daha, bir daha, bir daha'' çeşitli mecralarda ''Hazır olun, başınıza çok kötü şeyler gelecek'' demek olduğunu ifade eden Akay, sete giren herkesin korkuya kapıldığını, sağa sola bakmaya pek cesaret edemediğini, oysa bakılması gerektiğini dile getirdi.
''Başımıza geldi ve gelecek, üstelik hazırlık süresi yetmeyecek'' diyen Akay, şöyle konuştu:
''Biz ne kadar çok insanı, ne kadar çok hayatı kurtarırsak kendimizi o kadar karlı sayacağız. Filmin hikayelerine çalışırken pek çok okuma yaptık, hikayeler dinledik, her hikaye dinleyişimizde bir küçük 'ağlama', 'üzülme' arası verip öyle devam etmek zorunda kaldık. 'Bunlarla nasıl başa çıkacağız, okuyup yazacağız' dedik ama bir süre sonra içimizdeki korkuyu, ürpertiyi yenip, meselelere analiz gücüyle bakmaya başladığımızda yapılabilir, anlatılabilir ve etkili olabilecek bir hikayeyle karşı karşıya olduğumuzu gördük.
Kaçılacak bir durum yoktu, biz kaçmıyoruz, bu film için ve seferberlik kampanyası için çalışıyoruz. Bu işi ne için yaptığımızı gerçek bir sözle anlatmak istiyorum. Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesinde görevli, deprem döneminde sağlıkçı olarak görev yapan Dr. Gülcan Türker'in sözü; (Büyük bir acı duyarak, deliler gibi dolaşıyor, sürekli çalışmak istiyordum. Sanki sürekli çalışırsam kıyamet günü buralara bir daha hiç uğramayacaktı.)''
FİLM MART AYINDA VİZYONDAFilm hakkında bilgi veren Akay, başrolde Okan Bayülgen'in olduğu filmde, Işın Karaca ve 50'ye yakın diyaloglu oyuncunun rol alacağını bildirdi. Akay, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Kalabalık bir dünyayı anlatıyoruz. Aramızda bu hikayeleri gerçekten yaşamış insanlar var. Bunlardan birisi o dönemde Gölcük'te Sami ile birlikte çalışan astsubay Suat Ay... Ay, danışmanlığımızı ve kurumsal ilişkilerimizi yürütüyor. Bandırmalı Erol (Çakır), yani Sami'yi bir ceset torbasında bulup, canlı olduğunu fark eden kişi aramızda. Bunlar gibi pek çok karakter, kendisini oynayacak kişilerle yüzleşmeyi bekliyor. Filmin bittiği yerden başlayacağız. Bir final sahnemiz var ve bugünde geçiyor.
Filmin sonunda 17 Ağustos 2008 gecesine geliniyor. Onunla ilgili bir final sahnemiz var. Daha sonra çeşitli efekt sahneleriyle çalışmalarımız devam edecek, oyunculu sahnelere 1 Ekim'de başlanacak. Filmin mart ayında vizyona girmesi planlanıyor.''
GÖÇÜK ALTINDA 27 SAAT
Filmin yapımcısı Sami Dündar, olayları ve filmi herkesten farklı algıladığını dile getirerek, ''O göçüğün altında kaldım, 27 saat can çekiştim'' dedi.
Çok korktuğunu ifade eden Dündar, şunları kaydetti:
''Bir an önce kurtulmak istiyorum. Burada bulunma sebebim, bir filmi yapmak ya da kampanyanın içinde bir parça haline dönüşmekten ziyade, göçükten hala çıkamayan ruhları temsil etmektir. Onlardan birisi de benim, ben hala göçükten çıkamadım. Eminim ki canlı olarak kurtulan kimse hala göçükten çıkamamıştır.
Göçükten çıktıktan sonra balkonda (Okan Bayülgen'in balkonunda) otururken Bayülgen, 'Sami, biz bu işi film yapacağız' dedi ve bu günlere geldik. Önce denedik olmadı, bir kaç kişi yazmak istedi, bir türlü olmadı, her halde kendimizi ifade edemedik. Sonra da 'Madem kimse yazamıyor. Sen kitap yaz' dedi ve kitabı yazdırdı. Gene olmadı, senarist gene ortaya çıkmadı. Senarist çıkabilmesi için galiba Ezel Akay gibi muhteşem bir yönetmene ihtiyaç duyuluyordu. Artık o filmi yapabiliyoruz.''
Okan Bayülgen de toplumların başlarına gelen felaketleri ve iyi şeyleri yorumladığını dile getirerek, bu yorumlamanın destanlarla, kitaplarla, kayıt altına alınarak yapıldığını, Marmara Depreminde ise utanç duyulurcasına o günlerde bulunan pek çok hikayenin kaybolduğunu bildirdi.
''Bunlardan neredeyse hiç film çıkmış, hiç hikaye çıkmıştır'' diyen Bayülgen, hikayelerin yorumlanması, uyarı filmi yapmak ve 'hazır olun' demekten öte, sanatçıların bunları anlatması gerektiğini vurguladı.
Bayülgen, ''Yapılacak film, üzücü, seyredilemeyecek, hatırlanamayacak kadar uyarıcı ya da utanç verici iş olmayacaktır. Yapılacak film, kendimizi izlememizi sağlayacak ve gelecek nesillere burada neler olduğunu aktaracaktır'' diye konuştu.
(AA)