Kendine 'oriental rock' diye özgün bir müzik türü yaratan ve konserlerinde 12 dilde şarkı söylemesiyle tanınan Adanalı şarkıcı Lal, Bodrum plajlarında bikiniyle poz veren isimlere ateş püskürüyor..
Adana'da yaşayan Arap bir ailenin kızı olan Lal, Haluk Levent sayesinde başladığı müzik hayatını ailesinin tüm karşı çıkmalarına rağmen devam ettirmiş. Beş kez evden kaçıp 'rock'çu olacağım diyen ve şu günlerde üçüncü albümünü çıkarmaya hazırlanan Lal'in şimdi en büyük destekçisi ailesi..
*
İlk gitarınızı Haluk Levent almış, onun sayesinde mi müziğe başladınız?
Evet, ilk gitarımı bana lisedeyken Haluk Levent aldı. Aynı mahalledeydik ve akrabamdır kendisi. Çukurova Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Çello Bölümü'nü bitirdim. Arada da İngilizce öğretmenliği eğitimim var.
RUSLANA İLE ÇALIŞTIM
*
Profesyonel anlamda müziğe nasıl başladınız?
İstanbul'daki müzik hayatım Soner Olgun'un vokalistliğini yaparak başladı. Ruslana'nın Eurovision şampiyonu olduğu yıl onunla birlikte çalıştım.
Nato ile bir düet yaptım, ardından da 'Meyhaneci' adlı ikinci albümümü çıkarttım. Müslüm Gürses'in bir şarkısını rock cover yaptım. Arabeske yatkınlığım var benim. Annem babam Arap. Bizim evde hâlâ aralarında Arapça konuşurlar.
*
Piyasada tutunmaya çalışan yeni bir şarkıcı olmanın zorluğunu yaşıyor musunuz?
Yaşamaz olur muyum... Bodrum'a gidip bikini giymeden bazı şeyler çok zor. Çünkü
Türkiye'de sanatçı olmak, albüm çıkartıp Bodrum'da bikiniyle poz vermekle eş değer sanılıyor. Sanatçılığı halk da böyle biliyor. Dün manken olan bugün sanatçıyım diye çıkıyor. Sanatçı olmak bu kadar kolay mı?
KENDİ GÜCÜM*
Öyle sanatçı olunmazsa nasıl olunur?
Üç yaşında beş yaşında müzik dinleyerek hayallerinizi yönlendirirsiniz. Aynanın karşısına geçip elbisenizi giyip şarkı söyleme ruhuna sahipsinizdir. İlk bestenizi altı yaşınızda yaparsınız. Arkadaşlarınız oje, ruj alırken siz hayalinizdeki gitarı görünce mağazanın penceresine yapışırsınız. Sanatçılık 30 yaşından sonra, "Ben sanatçı oldum. Albüm de yaptım, klip de çektim" demekle olmaz. Sanatçı beste yapandır, müdahale edendir. Kostümüne kendinden bir şey katandır. Doğal olarak sanatçı olmak çok zor. Ben zor yolu seçtim. Arkama patronlarımı, sevgililerimi alarak değil de kendi gücümü aldım.
*
Harcadığınız emeklerin karşılığını alabildiniz mi?
Artık karşılığını alacağıma inanıyorum. Sürünmek değil ama belli yollardan geçmek gerekiyor. Sezen Aksu da böyle yaptı, Orhan Gencebay da. Hiçbiri bir günde ortaya çıkmadı. Hayal ettiğim yere geldiğimde arkamda utanılacak bir şeyimin olmasını asla istemiyorum. Onun için uğraşıyorum. Annesinden utanmayan bir kız çocuğu büyütmek istiyorum.
*
Haluk Levent'in müzik yolundan mı gidiyorsunuz?
Haluk Levent benim ağabeyim ve hocam dediğim biridir. Anadolu rock için çok önemlidir. Yakında yine çok iyi bir albüm yapacağını biliyorum. Benim yapmak istediğim biraz daha farklı; oriental rock. Türk ezgileriyle bezenmiş ama rock müziği enstrümanları çalan onun altyapısıyla güçlenmiş bir müzik. Arap ezgileri de olacak. Anadolu rock'tan daha oriental ve daha sert bir tarz.
BEŞ KERE EVDEN KAÇTIM
*
Sizin de 'senden şarkıcı olmaz' diye yüzünüze kapıyı kapatan prodüktörler oldu mu?
Bana genelde 'senden olur' dediler ama beni para makinesi gibi görüp sömürmeye çalışanlar oldu. İsim veremeyeceğim, onlara sadece teşekkür edeceğim beni olgunlaştırdıkları için. Hayallerimi engelleyemez, sadece erteleyebilirler.
*
Ailenizin şarkıcılığa karşı çıkmasına rağmen nasıl şarkıcı oldunuz?
Beş kere evden kaçtım. Saçlarımı kazıttım. Manyaklık, aykırılık işte. İzin vermezseniz ben de kaçarım, başkaldırısıydı o zaman. İki kere Ankara'ya bir kere Mersin'e bir kere de Eskişehir'e kaçtım. Çukurova Üniversitesi'nden tanıdığım birçok arkadaşım vardı başka başka şehirlerde yaşayan. Müzik yapmak istiyordum, rock'çu gibi giyinmek istiyordum. Bu kaçmalar 15-20 gün sürüyor, param bitince Adana'ya geri dönüyordum, büyük bir azarı göze alarak... Sonunda İstanbul'a kaçtım tam kaçtım. Burada ağabeyim yardımcı oldu. Sonra işte, dönmeyeceğim, başaracağım, düşüncesine girdim.