Çocukluk yıllarında İstanbul Radyosu Çocuk Tiyatrosu'nda görev alan Cem Davran: "Misket oynarken, komşumuz misafirlerine 'Bakın şu çocuk' diye beni gösterirdi. Mahallede 'Şöhret Cem' diye çağırılırdım"..
Cem Davran yaz aylarını oldukça yoğun geçiriyor. Hem TRT'nin yeni bilgi yarışması 'Büyük Hedef'i sunuyor hem de Show TV'de ekrana gelen 'Hayat Güzeldir' adlı dizide başrol oynuyor. Cannes Film Festivali'nde yarışacak olan 'Melekler ve Kumarbazlar' adlı sinema filmi için de hazırlık yapan Davran, TRT Radyo
Televizyon Dergisi'nin Temmuz sayısına verdiği röportajda meslek yaşamı ve ailesiyle ilgili samimi açıklamalarda bulundu.
FENA ADAM DEĞİLİMDİR*
Cem Davran kimdir? Kendi ağzınızdan dinleyebilir miyiz?
Belki de en zor sorudur bu... Hem kendini olanca samimiyetiyle dinleyeceksin, hem de sanki cenazendeymiş gibi ne olursa olsun 'iyi bilirdik' diyerek hikayeni sonlandıracaksın. Cem Davran fena bir adam değildir, aktördür, sunucudur, okuyan, düşünen, çelişen, gelişen, iki çocuk babası, hayatının neredeyse tamamını Şehir Tiyatroları'nda geçirmiş, mahallemizin şık delikanlılarından biridir. Kendimi anlatmayı oldum olası pek sevmem.
*
İstanbul Çocuk Tiyatrosu'nda başlayan serüveninizden başlayarak, geride bıraktığınız duraklarda sizin için en önemli dönüm noktaları nelerdir?
Yaklaşık 30-35 yıl önce İstanbul Radyosu Çocuk Tiyatrosu'nda, 'Arkası Yarın'larda görev alırdım. O yıllarda insanlar bu yayınları büyük bir heyecanla takip ederdi. Aynen şimdiki diziler gibi... Mahallede misket oynarken, komşumuzun Adana'dan gelen misafirlerine 'Bakın şu çocuk' diye beni göstermişliği vardır. İşte bu gibi durumlar mahallede 'Şöhret Cem' diye çağırılmama neden oluyordu. 1979'daki ilk başrolümü 'Yusuf ile Kenan' filminde oynadım. Rahmetli Ömer Kavur'un ikinci filmidir. Bir yıl sonra, 16 yaşındayken Şehir Tiyatroları'nın kadrosuna girdim. Bu iki olay da benim hayatımda dönüm noktalarıdır. 18 yıl önce evlenmem, çocuklarımın doğumu ve hayatımın anlamı dediğim babamı yitirmem de koca parantezin baş köşeleridir.
*
Şu anda 'Büyük Hedef' yarışmasını sunuyorsunuz. Yarışmalar hakkında genel düşünceniz nedir?
Televizyonun yoğunlukla stüdyo formatıyla donanmasını daha uygun buluyorum. Bu formatların içinde de bence en önemlisi yarışmalar...
*
'Büyük Hedef'ten biraz bahseder misiniz?
Orjinal ismi 'Ring' olan bir bilgi yarışması... Kesinlikle bilgiye ve hatta 'içi dolu bilgi'ye dayanan heyecanlı bir yarışma... Her zamanki gibi zirvede büyük ödülün olduğu ve kazanmanın sadece bilgiye dayandığı, yüksek ritimli bir yarışma...
*
Ekrandaki yarışmalarda farklı sunumlarla karşılaşıyoruz: Tatlısert, babacan, agresif... Siz nasıl olacaksınız?
Sunuculuk elbette bir açıdan teatral bir durum. Ama Cem Davran'ın insanlardaki resmine olumlu bir fırça darbesi daha atmak benim için yeterli olacak. Elbette ki şu ana kadar fark edilmeyen ya da kullanmadığım malzemelerden bir kısmını iç cebimden çıkaracağım.
SİNEMA SEKTÖRÜ YENİ OLUŞUYOR*
Sinema hakkında neler söylersiniz? Sizce sektörün gidişi nasıl?
Sinema konusunda hala acemi bir heyecanım var. Henüz istediğim sinemamı bulamadığımı hissediyorum.
Türkiye'de sinema sektörü yeni yeni oluşuyor. Fakat sinemayı tüketen kitlenin estetik-beğeni seviyesi çok düşük. Bu, ülkemizin koskoca bir problemi ve tek başına günlerce tartışılacak bir konu. Bence yumuşak karnımız.
*
Tiyatro, sinema, televizyon dünyası, seslendirme... Bunlardan hangisini kendiniz için yapıyorsunuz?
Tartışmasız hepsini... Bunların hepsi oyunculuk donanımıyla beslenen, birbirinin türevi işler. Her tiyatrocudan sunucu çıkmaz ama her sunucunun tiyatro altyapısı olmalı. Seslendirme ve diğerleri için de aynı şey söz konusu.
(TRT Dergisi)