kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 31 Mayıs 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Michael Haneke 11 yıl sonra yeniden çektiği Ölümcül Oyunlar'da oyuncuların giydiği spor ayakkabıları bile aynı bırakmış

Ölümcül de olsa oyuna devam

Kaya GENÇ
Michael Haneke, Ölümcül Oyunlar'ı 1997'de Avusturya'da yaşarken ve sadece sinema meraklılarının tanıdığı bir isimken çekmişti. Bu filmi 2008'de bu sefer Hollywood'da, Naomi Watts'a başrol oynatarak yeniden beyazperdeye taşıyan Haneke, iki filmi karşılaştırdı..
Bugün sinema dünyasının en yaratıcı ve heyecan verici isimlerinden biri olan Michael Haneke, ilk İngilizce filmi Ölümcül Oyunlar'la bu hafta karşımızda. Daha önce Almanca ve Fransızca filmlerini izlediğimiz Avusturya asıllı yönetmen, Daniel Auteuil ve Juliette Binoche'un başrollerde oynadığı, Fransa'nın vakti zamanında Cezayir'de giriştiği katliamların psikolojisini gündeme getiren Saklı (Cache), rahatsız edici bir gerilim olan Piyanist (La Pianiste) ve Ölümcül Oyunlar'ın ilk versiyonuyla geniş kitlelerin ilgisini çekti. 1997 yılında gösterime giren, Almanca çektiği 'orjinal' Ölümcül Oyunlar'da Amerikan sinemasının şiddete bağımlılığını eleştirdi. İki genç adamın tatil yapmak için yazlık evlerine gelmiş bir aileye yaptığı işkenceleri anlatan bu filmi 10 yıl sonra bu sefer Hollywood'da, sahne sahne yeniden çeken Haneke, neden böyle bir işe kalkıştığını İngiliz Observer gazetesine anlattı.

-Ölümcül Oyunlar'ı yeniden çekmek fikri nasıl ortaya çıktı?
-Filmin ilk versiyonu Almanca olduğu için maalesef asıl hedeflediği seyirciye ulaşmadı, ben de filmin hedeflediği asıl seyirci kitlesine ulaşabilmesi için bunun bir fırsat olduğunu düşündüm.

-Filmi kare kare yeniden çekeceğinizi en baştan biliyor muydunuz?
-İlk başta değilse bile, kısa zamanda buna karar verdim çünkü film güncelliğini yitirmemişti. Bir şey eklemeye gerek duymadım. Filmim şiddetin medyadaki temsili üzerine. İşin aslı şu ki, medyada şiddetin pornografisi daha da arttı, o yüzden konunun güncelliği de arttı.

-Oyuncular ilk filmi incelediler mi?
-Görmüşlerdi filmi, nasıl bir işe girdiklerini bilmek için seyretmişlerdi, ama onlara bir daha izlememelerini söyledim, çünkü aksi takdirde paralize olabilirlerdi. Farklı olmak için kasabilirlerdi ya da bile isteye aynı performansı sergilemeye çalışabilirlerdi.

SİNİK DEĞİLİM
-Çeviriyle bizzat siz mi uğraştınız? Birkaç ufak değişiklik var. Mesela bir dizüstü bilgisayardan bahsediliyor, 1997 versiyonunda bu yoktu.
-Evet evet, doğru. Çeşitli çevirmenler film için çalıştı, ilk çevirmen kaba bir çeviri yaptı, sonra bir ikincisi geldi, ayrıntılar üzerinde çalıştı. Amerikalı bir yönetmen ve senaristle üzerinden geçtik, bazı ufak ayrıntıları değiştirdik. Mesela Avusturya versiyonunda kadın polisin telefon numarasını bilmiyor. Amerika'da böyle bir şeyin mümkün olamayacağını söylediler. Herkes 911'i bilir dediler.

-Bu filmi çekmek için Naomi Watts'ı şart koştuğunuz söyleniyor.
-Piyanist'i çekmek için nasıl illa Isabelle Huppert'i istediysem, bu film için de Naomi Watts'ın varlığını şart koştum. Bence kendi yaş grubunda İngilizce konuşan en iyi kadın oyuncu o. Onu Mulholland Drive ve 21 Grams'te de izlemiştim. İki filmde de çok iyi olduğunu düşünmüştüm.

- Anna'yı Naomi Watts canlandırdığı için karakterin daha güçlü olduğuna, özellikle kocasıyla ilişkilerinde daha güçlü olduğuna katılır mısınız?
-Karakter aynı karakter, ama aralarındaki kimya farklı, doğru. Filmi heyecanlı kılan da tam da bu. Öyle olmasa film, bir matematik problemini yeniden çözmekten farksız ve daha da sıkıcı olurdu.

-Hollywood'da çalışmış biri olarak artık Amerikan sineması hakkındaki fikriniz değişti mi?
-Hayır... Orada sevdiğim ve sevmediğim filmler var. Daha önce de böyleydi, bir şey değişmiş değil (gülüyor).

-Ölümcül Oyunlar'ın eleştirdiği türden filmleri seyrediyor musunuz?
-Pek nadiren. Ama sonuçta insan hayattan kopmamalı. Arada sırada o tür şiddet filmlerini izlerim. Ama genel olarak izlemem, midemi bulandırıyorlar. Sonuçta mazoşist değilim.

-Mazoşist değil, ama ahlakçısınız galiba?
-Ahlakçı derken ne kastettiğinize bağlı. Eğer vaiz diyorsanız, umarım öyle biri değilimdir. Ama estetik ahlak diye bir şey vardır, onu da söyleyeyim. Bence seyirciye saygı göstermek bir ahlak sorunudur, seyirciye yetişkin muamelesi yapmak da öyle. Seyircilere kendimden daha aptalmışlar gibi davranmak istemem. Buna ahlaki duruş da diyebilirsiniz. En azından sinik bir duruş değil benimkisi.
Haberin fotoğrafları