dvd ekranı

I am Legend / Ben Efsaneyim (Tiglon)
Film: * * * / Ekstralar:
Her nedense Bob Marley müziğiyle donatılmış bu ürkütücü gelecek vizyonlu filmde Will Smith, rolüyle tam bütünleşmiş. Aklıevvel bir uzman, virüslerle deney yaparken olay kontrolden çıkar ve insanlığın büyük kısmı telef olur. Canlı kalan virüs uzmanı Robert Neville, bomboş Manhattan'da bağışıklı kan üzerinde çalışarak anti-virüs üretmeye çabalamaktadır. En büyük tehlike, mutasyona uğramış zombilerdir. Ve bir gün Manhattan'a iki 'normal' insan gelir. Sona kadar izlenen, ama sonra herhalde hatıralardan çıkacak bir film.

Io Non Ho Paura / Hiç Korkmuyorum (Sony)
Film: * * * * / Ekstralar: *
Daha ilk sahnelerden itibaren sizi ilk çarpacak şey, muhteşem şiirsellikteki görüntüler. İtalya'nın güneyinde, kırlar. 10 yaşındaki Michele, burada tasasız bir hayat yaşamaktadır. Ama bir gün, köy yakınlarında, bir kuyunun ağzına gelince garip bir şeyler görür. Gördüğünden dehşete kapılır, ama merakı da büyür. Dipte bir yaratık vardır. Ama nasıl bir yaratıktır bu? Mediterraneo ile sinemaya damgasını vuran Gabriele Salvatores, çok satan bir kitaptan esinlenerek çocukların dupduru dünyasından yetişkinlerin kötülük dolu evrenine bakmış.

Before the Devil Knows You Are Dead / Şeytan Duymadan Önce (Tiglon)
Film: * * * * / Ekstralar: * * *
Sydney Lumet, 83 yaşında, herhalde kariyerinin en önemli filmini yaptı. Bunu çarpıcı, sapasağlam bir suç öyküsüne borçlu. İşinden iyi para kazanan ama aynı zamanda eroin müptelası olan Andy, zekâca biraz geri olan kardeşi Hank'e, anne ve babasının mücevher dükkânını soymayı önerir. Kimsenin burnu kanamayacak, soygundan sonra anne ve babaları sigortadan parayı geri alacaklardır. Ama her suçta olduğu gibi hiçbir şey kusursuz yürümez ve çark tersine işlemeye başlar. Solgun renklerle bezediği filminde Lumet adım adım bir ailenin derinliğine indiriyor bizi. Philip Seymour Hoffman, inanılmaz bir oyun sergilemekte.

An American Crime / Bir Amerikan Suçu (D Home)
Film: * * * / Ekstralar:
Indianapolis, 1965. Gezgin oyuncu bir aile kızlarını çok çocuklu Gertrude Baniszewski'ye emanet eder. Bunu izleyen üç-dört ay, Amerika suç tarihinin en korkunç kesitlerinden birini oluşturacaktır. Dengesiz Gertrude, Sylvia'ya bir şey için kızar ve 'akıllanması' için bodruma kilitler. Ama kızcağız serbest kalamaz. Gertrude ile çocukları ve onların arkadaşları Sylvia'ya akla gelmeyecek işkenceler yaparlar. Sylvia ölür. Film, bu korkunç olayın ardından mahkeme sürecini geri dönüşlerle anlatıyor. İnsanın içindeki canavarı anlatan bu yürek paralayıcı öyküde Catherine Keener, Gertrude rolünde her türlü övgüye şayan.