kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 24 Mayıs 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Zeynep Oral

Boğaz'da gül yetiştirmek isterdi

Figen YANIK
Leyla Gencer'in küllerini Dolmabahçe'den Boğaz'a bırakan gazeteci-yazar Zeynep Oral, büyük bir üzüntüyle o günü anlatırken, "Çocukken Boğaz'da yüzmeyi çok severmiş. Ona İtalya'da 'Boğaz'ın kızı' derlerdi," diyor..
"En büyük arzusu Boğaz'da güller yetiştirip, gül reçeli yapmaktı,'' diye başlıyor Zeynep Oral, Leyla Gencer'i anlatmaya... Dolmabahçe'deki o alışılmadık veda gününü konuşurken sanki o da aramızda gibiydi... Belki o yüzden Boğaz'a bakan evde, gözüm ne zaman denize doğru uzansa onu görür gibi oldum. Leyla Gencer'in Boğaz'ın sularına serpilmesini istediği küllerini, Melahat Behlil'le birlikte denize bırakan gazeteci-yazar Zeynep Oral'la o anı konuşmak için buluştuk, ama sıradan bir vedalaşma olmadığı için Oral, o anı tekrar yaşar gibiydi. Ölümünden birkaç gün önce telefonla konuşmuşlardı ve Gencer, "Gelme, beni böyle görmeni istemem,'' demişti. Kendi geldi... İstediği gibi ve yine kusursuzca...

- "Ölümünde bile kusursuzluğu aradı,'' diye yazdınız ardından... Nasıl bir mükemmeliyetçilikti bu?
- Leyla Gencer'in profesyonel mesleki ahlakından doğan bir şey, mükemmeliyetçiliğiydi. Bir opera temsilinde, yalnız kendisinin iyi olması yeterli değildi; mizansen, kostüm, dekor, orkestra, şef çok iyi olacaktı. Sıradan bir şefin teklifini kabul etmezdi. Son yaşlarına kadar bir seminer için, defterlerini açar, notlar çıkarırdı... "Leyla Hanım bunları ezbere biliyorsunuz,'' derdik, "Yok, hayır, hazır olmam lazım,'' derdi. Ölümünden sonraki töreninin mizansenini de kendi hazırlamıştı.

- Bir soprano için erken yaşta başrol oynamamaya karar vermesinin nedeni bu özelliği miydi?
- Evet, kariyerinin en parlak döneminde "Artık operada başrol oynamayacağım,'' dedi. Divaların seslerini yitirdikten sonra da devam etmeye çalıştığını görüyordu. O, bu duruma düşmek istemedi. Veda operası olarak da çok hoş bir eser seçti: Ciddi Bir Operanın Provası, bir primadonnayla dalga geçilen, ironik bir eserdi.

- En son ne zaman görüştünüz?
- Tutkunun Romanı Leyla Gencer kitabım yayımlandığından beri haftada bir, telefonla konuşurduk, her geldiğinde buluşurduk. Çok heyecanlandığı bir oyun ya da Türkiye'ye ilişkin bir haber aldığında, telefona sarılırdı. Politikayı çok yakından takip ediyordu. Hatta Ankara'ya bir seminer için geldiğinde, kültüre ayrılan bütçede kısıtlama yapıldığı için protesto olduğunu öğrenince, o protestoya katılmıştı. Geçen eylülde, Yaşar Kemal'in Teneke eseri Scala'da sahnelendiğinde, o da bir kraliçe edasıyla geldi, her zamanki locasına oturdu, müthiş iftihar etti, "Scala'ya benden sonra bir Türk daha gümbür gümbür geldi,'' diye çok mutluydu. En son o zaman görüştük.

- 80 yaşındaydı ama dinçti..
- Yaş konusunda konuşmaktan çok hoşlanmazdı. Ölümünden dört gün önce, salı günü "Geliyorum Leyla Hanım,'' diye aradım, "Zeynepciğim beni böyle görmeni istemiyorum, gelme,'' dedi, cumartesi öldü.

- İstanbul'da da bir evi var mıydı?
- Evet, Nişantaşı'nda, eşi İbrahim Gencer'le aldıkları bir evleri vardı. Yazları gelirdi, yüzmeyi çok severdi. Gençliğinde de Boğaz'da yüzermiş. Ona İtalya'da "Boğaz'ın kızı," derlerdi. Bütün divalar gibi arada sırada çok sinirlenince, "Tamam artık operayı bırakacağım,'' dediğinde, "Nasıl bırakırsın, ne yaparsın bırakınca?'' sorusuna, "Boğaz'da bir gül bahçesi alıp, gül reçeli yapacağım,'' dermiş. Bütün ideali gül yetiştirip, gül reçelleri yapmaktı.

- Yaşamının son dönemini İstanbul'da geçirmek ister miydi?
- Hep İstanbul'da yaşamak isterdi, ama zannediyorum onun bilgi ve kültür birikimini, Milano daha iyi besliyordu. Evin İlyasoğlu da Cumhuriyet'teki yazısında, "Leyla Gencer'i kaybettik, dünya basınında onun şancılığı, plakları, yorumculuğu tartışılıyor. Bizde ise 'Küller nereye gitti, dini neydi?' tartışıldı,'' diyor. İstanbul'da niye yaşamadığının en güzel yanıtı bence budur.

- Siz onun ölümünü beklemezken, küllerini Boğaz'a serpme görevini üstlenmeye hazır mıydınız?
- Ben üstlenmedim, bu görevi bana verdiler. Ben de yerine getirmeye çalıştım.

- Neler hissettiniz o anda?
- Dolmabahçe'deki herkesle tek tek sarılıp kucaklaşıyordum o anda... Leyla Hanım'la değil, oradaki insanlarla... En güçlü duygu oydu. Oradaki insanların hepsini tanıyordum, onlara sarıldım. Belki azdık, ama sahiciydik.

- Onun adını yaşatmak için neler yapılacak?
- İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından müzesi yapılacak, Leyla Gencer Şan Yarışması sürdürülecek. Huşber Akyürek'in yaptığı bir heykel eskizi hazırlandı. Şişli Belediyesi, Maçka Parkı'nın önünde bir yer verdi, tamamlanınca oraya koyulacak. Gencer de Akyürek'in eserine hayran kalmıştı. O heykel, rüzgâr ve denizle bütünleşmiş bir Leyla Gencer figürü...

- Plaklarının, kayıtlarının bulunamadığı söylentileri ne derece gerçek?
- 100'ü aşkın plağı var, bunlar kaçak değil. Bugün internet diye de bir şey var, girin hepsine ulaşabiliyorsunuz.
Haberin fotoğrafları