Muhteşem olacak mı bilmiyorum. Bekleyip göreceğiz. Gerçek olan şu: Yıllardır ortalıkta görmediğimiz iki isim bir süredir yeniden kadrajımızda. Son olarak el ele geri dönme planları yapıyor ve hatta televizyona çıkıp sürekli bunu nasıl yapacaklarını anlatıyorlar. Benim bildiğim, bir şeyi yaptıktan, başardıktan sonra televizyona çıkılır, anlatılır. Ama bu da Ahmet San'ın bir iletişim taktiği herhalde. Yoksa bunu bilmemesine imkân yok. Bakalım cebinden daha neler çıkaracak... Ahmet San'ın sektörün ciğerini bilen, dünyada olan biteni iyi takip eden, sistemin kodlarını çözmüş biri olarak ne yaptığını bildiğine eminim. Yol arkadaşı olarak Burak Kut'u seçtiyse bir bildiği muhakkak vardır. Ben yine de şu soruları sormadan geçemiyorum. Neden Burak Kut? Neden Ahmet San sanki bu hayattaki son şansıymış gibi davranıyor? San Türkiye'deki sektörü eleştirmekte sonuna kadar haklı. Menajerler ve sanatçılar genellikle hep küçük düşünen, "Bu faturayı ödeyeyim de gerisi kolay," mantığında iş yapan, stratejisi, vizyonu olmayan insanlar. Çoğunluk için albüm çıkarmak bir CV ya da kartvizit görevi görüyor. Albüm için promosyon değil, promosyon için albüm yapılıyor. Ekstralardan para almak için ya da bir diziye kapağı atmak için. Sunuculuk da olursa ne ala... Vizyonu bu kadar dar olan birinden bırakın dünyaya açılmayı, iyi bir müzisyen, sanatçı olmasını bile bekleyemeyiz.
KUT'UN YOLU VAR...
Peki San'ın haklılığı, Burak Kut ile ilgili hislerinin ve yöntemimin doğru olduğunu gösterir mi? Ben, açıkçası Ahmet San'dan daha iyi bir proje beklerdim. 'Dünyaya açılmayı başarabilen ilk Türkü yaratma' hayalini, eleştirdiği menajer ve sanatçılardan daha ötede bir konumda, uzun soluklu, belki de bir hayat boyu sürecek bir proje olarak belirlemesini dilerdim. Oysa Ahmet San, söylediklerine bakılırsa Burak Kut'u Jose Carreras ile düet yaptırarak dünyaya açmayı düşünüyor. Yani bu onun adımlarından biriymiş. Burak Kut'un sesi güzel ama daha çok yol var yürüyecek. Bir kere Burak Kut'un dünyaya açılması için, önce dünyaya açılması lazım. Gidip oralarda yaşaması lazım. Her çağıran programa koşa koşa gitmemesi lazım. Biraz müzik dinlemesi lazım. Film izlemesi lazım. Yeni insanlar tanıması, arkadaşlar edinmesi lazım. Kendine bir hayat görüşü, bir vizyon edinmesi lazım. İnsanlar birbirlerine nasıl davranıyor, nasıl espriler yapıyor, ne yiyor, ne içiyor, nelere önem veriyor, nelere ağlıyor, nelere gülüyor, neler okuyor, neler dinliyor, neler izliyor görmesi lazım. Ezberini bozması lazım. Bunu dünyaya açılmak için falan değil, kendisi için yapması lazım. Yoksa "Gündüz Carreras'la düet yapayım, akşam eve gidip
Avrupa Yakası'nı seyredeyim,"le dünyaya açılan biri yok hayatta. İşin aslı şu ki Türkiye dünyaya ne kadar açılıyorsa, sanatçılarımız da o kadar açılıyor. Sen dünyayı önemsemezsen, dünya seni neden önemsesin ki? Bir yanım "Ah Ahmet San şu işi başarsa," diyor. Diğer yanım maalesef gerçekçi...
Bugünkü Tüm Yazıları
Haftanın geri dönenleri: Ahmet San ve Burak Kut
Yayın tarihi: 18 Nisan 2008, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/04/18/cm/tez.html
Tüm hakları saklıdır.