Avrupa kültürünü daha çok beğeniyoruz

- Sizin kişisel zevkleriniz nasıldır, neleri seversiniz?
- T.H: Yemeyi içmeyi sevdiğimi bütün Türkiye biliyor zaten. Ama mesela balık sevmem. İçkide viski, bira, şarap üçlüsünü çok severim. Seyahat etmeyi çok severiz ailece. Bu tip işleri zaten gezip görmeden yapmanıza imkan yok. Biz hâlâ gittiğimiz yerlerde restoranları, barları inceleriz.

- Nerelere gidersiniz?
- T.H: Farklı yerlere gitmeyi severiz. İşlerimiz çok yoğun olduğu için genelde iki-üç günlük kaçamaklar yaparız. Avrupa'nın herhangi bir şehrine.

- Seda Hünal: Tayland, Hindistan gibi uzak yerlere de gidiyoruz. Aslında her şeyden biraz görüp uygulama gibi bir şey.
- T.H: Bir yerlerde gördüğünüz bazı şeyler siz farkında olmadan bilinçaltınıza yerleşiyor, sonra siz onu mesela kendi mönünüzde kullanıyorsunuz ama neden kullandığınızı fark etmeden... Eğitilmiş göz diyorlar işte ona.

- Lale Hanım, siz bu işin daha çok hangi tarafına katkıda bulunuyorsunuz?
- L.H: Ben yemek tarafındayım. Pubları ilk açtığımızda hep ben yapıyordum. Bir gün kuru fasulye, bir gün gulaş, bir gün beefstrogonof, bir gün biralı et sote...
- E.H: Ben dört yaşımdaydım, annem kocaman gastronomlarla yemek taşırdı

- Siz de annenizin yolunda gitmeyi tercih etmişsiniz...
- E.H: Ben bu bölümü seçmeden önce de evde yemek yapmayı çok severdim. Bir de onun içinde büyüyünce... Zaten devam edecektim babamlarla çalışmaya üniversite sonrası ama en azından tam bir eğitimini almak istedim.

- Hangi okulda okumuştunuz?
- E.H: Leiths School of Food and Wine.