İLİŞKİLİ HABERLER
İstesem hayatım boyunca çalışmaz yan yatarım!
İstesem hayatım boyunca çalışmaz yan yatarım!
BUGE CANKAT GÜNAYDIN-Fotoğraf: Korkut KALAYCI
'Binbir Gece' dizisindeki 'Ali Kemal' karakteriyle ünlenen Ergün Demir için şan ve şöhretin önemi yok: 38 yaşındayım, Paris'te iki, burada dört evim var. Hepsini 'Binbir Gece'den önce aldım. İstesem hayatım boyunca hiç çalışmadan yan yatabilirim!..
Son günlerde 'Binbir Gece' dizisinin 'Ali Kemal'li sahneleri çok ses getirir oldu. Herkes dizinin 'en karaktersiz karakteri' Ali Kemal'in kadınlar konusunda yaşadığı talihsizliklere gülmeye başladı. Biz de bu kadar gündemdeyken, Ali Kemal'i canlandıran Ergün Demir'i merak ettik ve kendisiyle bir röportaj yapmak istedik... Ergün Demir'in hayat öyküsü hayli ilginç... Fransa'da sefalet içinde bir çocukluk dönemi geçiren, 20'li yaşlara kadar lisanslı futbolcu olan oyuncunun hayatı; Fransa'da tiyatro ve klasik gitar eğitimi aldıktan sonra değiştmiş. 25 yaşında Fransa'da 'Devlet Sanatçısı' olan Demir, 'Hamlet'ten 'Moliere'e pek çok oyunda rol almış, sayısız gitar resitali vermiş. Ve dört yıl önce tesadüfen geldiği Türkiye'de kalmış. Ekol Drama Evi'nde doğaçlama dersleri verirken de, karşısına 'Binbir Gece' projesi çıkmış.
BİTLENDİK, UYUZ BİLE OLDUK
Ergün Demir büyük sefalet çektiği çocukluk yıllarından, 'Binbir Gece'deki Ali Kemal karakterine kadar uzanan şöhret öyküsünü ilk kez GÜNAYDIN'a anlattı.
* İlginç bir hayat hikayeniz var... Yedi nüfuslu bir ailenin ikinci çocuğuyum. Giresun'un bir köyünde doğdum. 1972'de babam Fransa'ya işçi olarak gitti. Bizi de 1974'te yanına aldı.
* Nasıl dönemlerdi o yıllar? 4-5 yaşındaydım Fransa'ya gittiğimizde. Çok zor koşullarda yaşadık. Kaloriferimiz yoktu, saçımızda bit vardı. Üstelik uyuz bile olmuştuk. Noel'de herkes birbirine hediye alırdı, biz alamazdık. Komşular bize çuval çuval pantolon çorap getirirdi. Ayakkabımız olmadığı için yazın ortasında hâlâ bot giyerdik...
* Çocukken sanata yatkın mıydınız? Söylediğim gibi sefalet içindeydik... Dolayısıyla kendimi avutmak için bir şeyler bulmak zorundaydım. Kitap okumayı, şiirler yazmayı çok severdim. Farklı bir çocuktum. Sanata meyilliydim. Herkes oyun oynarken, ben şiir kitabı okurdum.
ECEVİT'İN BAKIŞINI TAKLİT EDERDİM
* Oyunculukla ilk tanışmanız nasıl oldu? Okul kulübünde tiyatro vardı, 9 yaşındayken 'Küçük Prens'i sahneledik. Sahnedeki o duyguyu yaşadıktan sonra bir daha kopamıyorsunuz tiyatrodan... 'Küçük Prens'ten önce Bülent Ecevit'in gazete kupürlerinden fotoğraflarını görüp, bakışlarını taklit ederdim.
* O yıllarda futbola da merak sardınız sanırım. Lisanslı futbolcu olduğunuz doğru mu? Babam Metin Oktay hayranıydı ve futbola çok merakı vardı. Benim de futbolcu olmamı istedi. Bu maceram 20'li yaşlara kadar sürdü. Karagümrük, Kocaelispor, Giresunspor gibi takımlar beni transfer etmek istemişti. Maddi olarak anlaşamayınca, futbolu bırakmaya karar verdim.
* Bu noktada sanat devreye girdi anladığım kadarıyla... Peki tiyatro eğitimi aldınız mı? Öncelikle futbol oynadığım dönemde de tiyatrodan ve müzikten asla kopmadım. Fransa'da sanat eğitimi almak Türkiye'deki gibi pahalı değil. Ve futbolu bırakıp 'tiyatro ve müzikten ekmek parası kazanmak istiyorum' dediğimde o alt yapı vardı. 23 yaşımda EPGA (Genç Yetenekler Enstitüsü) adı verilen konservatuvarla eşdeğer bir okulda, 4 yıl eğitim aldım. 20'den fazla oyunda önemli rollerde yer aldım.
* Bu arada Fransız vatandaşı oldunuz mu? Hayır... 35 yaşıma kadar olmadım. 'Kilisede Bach ve Vivaldi'yi çalıyorsun, Moliere'i oynuyorsun. Neden Fransız vatandaşı olmuyorsun?' diye sorup durdular bana. 'Hayır istemiyorum. Fransa'da başarılı olan bir Türk sanatçısı olarak tanınmak istiyorum' diyordum onlara...
FRANSA'DA SİNEMA YAPMAK ZOR
* Aileniz oyuncu ve müzisyen olmanız için size destek oldu mu? Babam 25 yaşında Fransa'da Devlet Sanatçısı olduğum zaman; 'oğlum seni adam edemedim' demişti. Dünyanın en büyük tiyatrolarından birinde gitar resitali veriyordum ve beni bir tek babam dinlemiyordu.
* Orada bir de lokanta açmışsınız. Neden? Kendimi ispatlamak için farklı evrelerden geçtim. Bir mekan açmaya karar verdim; orada döner satıyordum. Ve her akşam kendimi biraz daha tanıtmak için konser veriyordum, şiir dinletileri düzenliyordum.
* Tiyatro ve müzik hayatınızda hep bir arada gitmiş. Peki hiç Fransa'da bir sinema filminde rol aldınız mı? Hayır, sinemada bir varlık gösteremedim. Fransa'da tiyatroda var olabilmek kolay ama sinema sektörü çok farklı. Bir Catherine Denevue'e bir bardak şarap verdiğimi hatırlıyorum, bir de Gerard Depardieu'ya selam verdiğimi biliyorum. Fransa'da eğer bir eşcinsel, bir Yahudi ya da bir yönetmenin akrabası değilseniz; sinema sektöründe hiç şansınız yok.
MADDİ OLARAK ÇOK RAHATIM
* Ve 4 yıl önce Türkiye'ye döndünüz... Hayır, Türkiye'ye tamamen döndüm diye bir şey yok. Evim barkım orada. Dizim bittiği zaman eğer ciddi bir teklif gelmezse Fransa'ya döneceğim.
* Peki nerden çıktı Türkiye macerası? 2004 yılında bir arkadaşım Broadway'e gideceğini ve orada bir oyun kuracağını söyledi; beni davet etti. Bekarım, maddi olarak da rahatım. 'Neden olmasın?' dedim. Türkiye'ye ailemle vedalaşmaya geldim. Yakın dostum Ayla Algan'a da uğradım. Bana 'ABD'ye gitme. Ekol Drama'da doğaçlama dersi ver' dedi; kabul ettim.
* Bir süre sonra da bu 'Binbir Gece' projesi geldi önünüze? Evet Ayla Aygan bir cast arandığından bahsetti ve ben de fotoğraf gönderdim. Bu arada da üç farklı yerden çok cazip teklifler gelmeye başlamıştı. 'Binbir Gece' dizisi uğruna hepsini reddettim. Popomun üstüne de oturabilirdim ama Kudret Sabancı ile çalışmayı çok istemiştim.
* 'Ali Kemal'in artık dizinin en inandırıcı karakteri olmasını neye bağlıyorsunuz? Çünkü Ali Kemal Türk erkeklerinin yüzde 70'inin öyküsü. Erkeklerimize baktığımda; onların bellerindeki silahlar ve 'üçüncü ayak' dediğim cinsel organlarıyla varolma mücadelesi verdiğini görüyorum.
ŞÖHRET HİÇ UMRUMDA DEĞİL
* Şöhret size 'Binbir Gece'den sonra geldi. Peki ne ifade ediyor ünlü olmak sizin için? Önem veriyor musunuz? Hiç umurumda değil. 38 yaşındayım, Paris'te iki, burada dört evim var. Hepsini 'Binbir Gece'den önce aldım. İstesem hayatım boyunca hiç çalışmadan yan yatabilirim.
* Ciddi bir iş teklif edilirse Türkiye'de kalırım diyorsunuz. Ne oynamak istersiniz mesala? 'Machbeth' oynuyorsunuz, 'Hamlet' oynuyorsunuz ve sonra 'Ali Kemal' geliyor. Çok haz alıyorum böyle tezatlıklardan. Bu kez de komedi oynamayı çok isterim mesela. Ben dünyanın en büyük palyaçosuyum. İsterseniz size şu anda flamenko dansı yapabilirim.
* Var mı peki yeni teklifler? Kudret'in (Sabancı) bir sinema filmi var. "Saksı da olsam oynayacağım senin filminde" diyorum ona... Bunun dışında iki tane sinema filmi teklifi var, isim vermek istemiyorum. Yazın çekilecek, ikisi de başrol. Bu arada ayrıca Fransız bir prodüktörün elinde, Bosna Hersek katliamını anlatan bir senaryom var.
İLİŞKİLİ HABERLER
İstesem hayatım boyunca çalışmaz yan yatarım!
Yayın tarihi: 2 Nisan 2008, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/04/02/gny/haber,75A01E5C1EAE4A21A88BCF3F67119CC3.html
Tüm hakları saklıdır.