İLİŞKİLİ HABERLER
Uçağa az binin, yalıtımlı evde oturun, kışın çilek yemeyin, kömür yakmayın!
Uçağa az binin, yalıtımlı evde oturun, kışın çilek yemeyin, kömür yakmayın!
Ömer Madra'ya göre kuzey kutbundaki buzlar hızla eriyor ve denizler hızla yükseliyor. Bu da yaşadığımız medeniyetin son bulması anlamına geliyor. Yani felakat tam kapımızda. Eğer hükümetler acil önlem alırsa yüzde 80 ihtimalle gidişatı değiştirebiliriz. Yoksa, yanıp kavrulacağız!..
Bu hafta pazar röportajını düşünürken... "Yaz nasıl geçecek, yine susuz mu kalacağız, küresel ısınmadan yeni haber var mı, bir bilene sorsana" diye bir fikir atıldı ortaya... Tabii ya; ancak yaz gelince, susuz kalınca aklımıza geliyor küresel ısınma! Peki kimdir bu işin duayeni? Tabii ki yıllardır hiç üzerine vazife değilken, 'küresel ısınmaya dikkat' diye bas bas bağıran, bu konuda kitaplar yazan, bizim üşenip okumaya vakit ayırmadığımız bilimsel raporları bıkmadan usanmadan bize özetleyen, kimi zaman 'felaket tellalı' gibi görünse de kendini sorumlu hissettiği için işin peşini bırakmayan, beş yıl önce kurduğu Açık Radyo ile de bu işin bayraktarlığını yapan akademisyen Ömer Madra'dır. Aradık, "Yaz geliyor, yine ocağına düştük," dedik; fal bakmasını istedik yaza dair... Ama o "Bırakın bunları, sorun çok daha büyük," diyerek global bir fotoğraf çekti bize. İnsan bazen böyle şeyler dinleyince silkelenip kendine geliyor, iyi oluyor. Siz de artık 'Küresel ısınma mini eteklere yaradı' geyiklerini bırakın bi' zahmet. Çünkü küresel ısınma demek, yeni savaşlar demek...
- Küresel ısınma haberleri bir kulağımızdan giriyor, öbüründen çıkıyor. Suyumuz ısındı mı?
- Evet, böyle beklenmiyor herhalde ama çok memnun kalmayacaksınız vereceğim cevaplardan.
- Hemen sorayım; susuzluk bu yaz daha vahim boyutlarda mı olacak?
- İstanbul'u susuz günler bekliyor evet; İstanbul'a günde bilmem ne kadar bin metreküp su basan Kırklareli'nin Pabuçdere Barajı kuruma noktasına gelmiş haberlere göre. Kırsal bölgede çok ciddi kuraklık problemi var ve böyle de olmaya devam edecek! Yani bunu artık inkar etmenin, 'acaba periyodik midir, gelip geçer mi bu kuraklıklar' diye düşünmenin faydası yok. Siyasi şeylerle uğraşmak istemiyorum artık, 'Melen suyu İstanbul'u bilmem kaç yıl kurtarır' gibi tartışmaların çok ötesine geçtiğimizi söylemeliyim.
- Hâlâ "Sorun küresel, beni aşar" noktasında mıyız toplum olarak, daha duyarlı hale gelebildik mi?
- Bilmiyorum, henüz tam duyarlı hale gelmedik ama o kadar büyük boyutlu bir olaydan bahsediyoruz ki! Yani medeniyetin sonu olacak bir şey! İklimbilimci Brian Fagan tarafından yazılan bir kitapta çok net olarak ortaya konuyor ki; dünyada gelmiş geçmiş binlerce yıllık bütün büyük medeniyetler kuraklıktan dolayı ve çok beklenmedik derecede kısa süreler içinde yok olmuşlar, izleri bile kalmamış.
- Yaşadığımız medeniyetin sonuna ne kadar var peki?
- Böyle devam edersek belki de 10 yıl! Yani birdenbire kavrulup gidecek, yok olacak bir dünyadan, gezegenden bahsetmiyoruz elbette ama bütün söylenenler oluyor... Sonuç olarak ortaya konuldu ki, bu şekilde tüketmeye, uçmaya, fabrikaları fosil yakıtla çalıştırmaya, bu kadar çok yeni yollar, köprüler yapıp, çimento kullanarak yaşamaya, kömür yakmaya devam edersek kontrol edilmez felaketler kapımızda. Al Gore'un ünlü filmi Uygunsuz Gerçek'te Grönland'ın erimesi için 2070 tarihi veriliyordu. Bir sene sonra tarih 2040'a indi. Hemen arkasından 2012. Yani benim yedi yaşındaki torunum, dört yıl sonra 12 yaşına geldiği zaman artık tek kutuplu bir dünya olacak, bambaşka bir gezegenden, ne olacağını bilmeyeceği bir gezegenden bahsedecek.
- Bu kadar hızlı mı eriyor buzlar gerçekten?
- Evet, sürekli ısınıyoruz çünkü. NASA'ya göre temmuz, ağustos gibi Kuzey Kutbu'ndaki bütün buzlar eriyecek
- Yani diyorsunuz ki 'Tüm insanlığın asıl dertlenmesi gereken ne kuraklık, ne susuzluktur, buzların nasıl davranacağıdır önemli olan!'
- Ben değil, NASA söylüyor!
- Buzların erimesi nelere yol açacak, anlatır mısınız?
- Büyük orman yangınları artacak, seller basacak ortalığı, çok büyük fırtınalar, kuraklık, çölleşme, çok büyük iklim göçleri, göçmenleri gibi sorunlar ve kaçınılmaz olarak çatışmalar çıkacak. Mesela kimsenin önemsemediği Sudan'ın Darfur bölgesinde korkunç şeyler oluyor; milyonlarca insan göç ediyor. Sebep aslında küresel ısınma ve kuraklık! Çünkü göçerler artık yerleşiklerin topraklarını kullanmak zorunda kalıyor kuraklıktan, onlar da bunu istemiyorlar...
- Olası felaketlerle ilgili yeni raporlar var mı peki elinizde?
- Yani, 'sıcaklık şu kadar artarsa buz da şu kadar metreküp erir' diye bir hesap yapılmıyor. Buz birdenbire nitelik değiştiriyor ve çok büyük buz parçaları kopup eriyor, denize dökülüyor ve bu da gezegenin önündeki en büyük tehlikelerden birini oluşturuyor: Yani denizler yükseliyor! Hatta bugün bir haber vardı; barajlar bunu kamufle ediyormuş. Yani barajlar yüzünden denizlerdeki gerçek yükselme oranı hesaplanamıyormuş. Şimdi, buzların erimesi demek denizlerin yüzyılın sonunda 6 metre yükselmesi demek...
- Bu yükselme sonucunda ne olacak?
- Medeniyetlerin sonu olacak!
- New York'un sulara gömüldüğü The Day After Tomorrow filmi ütopik değildi o zaman?
- Öyle, bir günde olacak bir şey değil ama tabii ki bilimsel temeli vardı anlatılanların... Biliyorsunuz ki insanların yüzde 70'i deniz ve büyük sulara yakın oturuyor. Mesela Bangladeş gibi 150 milyonluk bir ülkenin üçte biri sular altında kalacak.
- Bu gidişatı değiştirmenin bir yolu var mı peki?
- Kömür yakmamak! Bunu yaparsak yüzde 80 önleyebiliriz!
- Bunu kim kabul eder?
- Bilmiyorum ama kömür kullanmak intihardır ve kömür yakıtlı santrallere teşvik veriliyor Türkiye'de maalesef.
- Yapılacak başka ne var?
- Bir, fosil yakıt kullanımını azaltacaksınız. Yani otomobile, uçağa çok daha az bineceksiniz, kömürle çalışan termik santralleri durduracaksınız. İki, enerji tasarrufuna gideceksiniz. Üç, yenilenebilir enerjiye gitmek durumundasınız. Yani rüzgar ve güneş enerjisi. Ki, Türkiye bunlar için son derece elverişli.
- 'Az tüketin, az alışveriş yapın, az seyahat edin, gerekirse Maldivler'de tatil yapmayı unutun,' diyorsunuz da bu tüketim toplumunda bunlar gerçekçi mi?
- Çok güzel soru! Hemen cevap vereyim; pazarlık edebilecek durumda değiliz. 'İnsanları ikna edemeyiz, böyle yaşamak istiyoruz,' derseniz; o zaman doğa kendi gerçekliğini yaşayacak, Yani devam ederiz her şeye, yanar, kavrulur ve ölürüz. Politikacıların ve insanların düşündükleri gerçek değil.
- Zaman zaman kendinizi felaket tellalı gibi gördüğünüz oluyor mu peki?
- Hayır çünkü felaket tellallığı günlerini geçtik artık, bilim söylüyor bunları.
İLİŞKİLİ HABERLER
Uçağa az binin, yalıtımlı evde oturun, kışın çilek yemeyin, kömür yakmayın!
Yayın tarihi: 30 Mart 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/03/30/pz/haber,9659937C1EF7465F8866C8271C43DFBA.html
Tüm hakları saklıdır.