kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 16 Mart 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

TÜSİAD'da neden başörtülü olmasın?

27.01.2008
- 13 İslam ülkesine gittiniz ve 200'ün üzerinde kadınla konuştunuz bu belgesel ve kitap için. Bu İslam ülkeleriyle Türkiye arasında belirgin bir fark var mı?
- Yola çıkarken her ülkenin kendine ait, coğrafi, kültürel farklılıklarını görmek için yola çıktık. Yani topyekûn bir Müslüman dünyası yok, topyekûn bir Müslüman kadın profili, Müslüman erkek profili yok. Yani Endonezya'da başka bir insan kimliği var, Sudan'da başka... Bu farkı ortaya koymak istedik. Tezimizi de doğrular şeylerle karşılaştık; hiçbir ülkeyi diğeriyle kıyaslayacak koşullar yok.

- İslam ülkelerinde kadınların gelişmişlik düzeyi nasıl, bu anlamda en parlak ülke hangisi?
- Her birinde çok farklı. Malezya'da kadınların eğitim oranı yüzde 100, Pakistan'da yüzde 30. Pakistan çok erkek egemen bir toplum, Malezya hiç değil. Mesela Sudan'da son derece anaerkil bir İslam modeli görüyorsunuz. Kadın iş yapmaz, toplumsal hiyerarşi içinde etkin ama aynı coğrafyada başka bir İslam ülkesine mesela Yemen'e gittiğinizde, kadının sokağa çıkması bile zor.

- Peki Türkiye'nin diğer İslam ülkelerinden şanslı olduğunu söyleyebilir misiniz?
- Elbette Türkiye daha şanslı. Birçok ülke İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra kurulmuş, birçoğu çok uzun bir sömürge geçmişine sahip. Mesela Türkiye Pakistan'la karşılaştırılıyor ama öyle bir geçmişi yok. Türkiye 1923'te kurulan bir devlet ve geçmişinde de 600 yıllık bir imparatorluk var, hiç sömürge olmamışız. Bütün bunların getirdiği kendine özgüven, başka bir medeniyet olgusu var.

- Kadınların açısından baktığımızda?
- Türkiye medeniyet olma noktasında, köprü olma noktasında hepsinden farklı yerde. 1923'te kadınlar medeni haklarını almaya başlıyor; bu çok erken bir tarih bu coğrafyaya baktığımızda. Bugün özellikle Körfez'de yeni kurulan birçok devlette kadınlar daha yeni yeni birtakım siyasal haklar alıyor.

- Diğer İslam ülkeleri de laikliği ve türbanı tartışıyor mu? Hayatlarının ne kadar merkezinde örtünme meselesi?
- Cumhuriyet'in kuruluş sürecinde İslam geçmişini reddeden bir yaklaşım da var. Tabii İslam geçmişini reddetmek, modernleşmeyi de sadece kadın kıyafetiyle sınırlı tutmak, kadın üzerindeki bir kıyafet baskısını beraberinde getiriyor. Çünkü devletin resmi ideolojik kimliği şekillenirken; modern bir devlet, çağdaş bir devlet kurulurken 20'lerde, kadının modern görünümü üzerinden modernlik algılanmış. Oysa günümüzde modernleşmenin sadece görünüm üzerinden algılanmasını gerektiren bir dünya yok artık!


- Başörtüsü ve kariyer birbiriyle çatışan şeyler değil mi?
- Başörtüsü; başörtülü kadınların kariyerlerini, geçmişlerini, mesleklerini de örten bir şey! Önce baş örtünüz algılanıyor, sonra siz algılanıyorsunuz.

- Bu ne kadar zor bir şey örtünen için?
- Sürekli bir yere tırmanıp sonra düşmek gibi. Hep aynı sorulara cevap veriyorsunuz.

- Şimdi olduğu gibi mi?
- Şimdi olduğu gibi evet (gülüyor), hep benzer şeyler. Aslında ben de kendimden çok yoruldum, kendimi çok tekrar ettiğimi, aynı şeyleri söylemekten kendi maceramda da ilerlemediğimi falan düşünmeye başladım. Sürekli kendinizi anlatmak ve savunmak durumundasınız, bir suçluymuş gibi ve 'İşlediğim suç ne?' sorusunun cevabı saçma! Yani bir dine inanmak mı, bu dinin gereği olarak başörtüsü örtmek mi? Nedir suç, onu algılamakta zorlanıyor insan. Kimi size bakmakta zorlanır, kimi sizi görmekten hoşlanmaz, kimi görür görmezlikten gelir, kimi görür küçümser, kimi görür aşağılar...

- Ne yapıyorsunuz böyle durumlarda?
- Hoşgörü sınırımızı çok geniş tutuyoruz! Şöyle de bir durum var; özellikle cumhurbaşkanlığı tartışmalarıyla gündeme gelen başörtü tartışmaları Türkiye gündemini, siyaseti, başörtüsüne kilitledi. Bu tartışmaların halk üzerinde de olumsuz yansımaları var. Şunu görmüyor birçok insan; eşlerin başörtülü olması, Türkiye'de başörtülülere getirilen bir özgürlüğün sonucu değil. Yani böyle bir değişim yok. Gene aynı ailelerin kızları üniversite kapılarından geri dönüyor, yurtdışında okumak zorunda kalıyor ya da eğitimini bırakıyor, yine çalışma hayatında yer alamıyor ve bu sürecin içerisinde hiçbir mevkiye gelmiş, bir statü sahibi başörtülü figürü yok ortada.

- Nerede olmalı sizce?
- Mesela TÜSİAD'ın başkan yardımcısı veya herhangi bir sivil toplum örgütünün başkanı niye başörtülü değil?

- Değişimi bu mu gösterecek?
- Elbette! Nerede mesleklerini icra edebiliyor başörtülü kadınlar? Üniversitelerde nerede görüyorsunuz onları? O kızların başörtüyle okumak için verdikleri mücadeleyi yakından görmek lazım aslında. Okul girişinde hademeler tarafından kovalanıyorlar başlarını açmadılar diye, başlarına tuhaf birtakım peruklar takıyorlar. Kolay şeyler değil bunlar.

- TÜSİAD'da başörtülü bir kadın olsa, daha çok gerilim olmayacağını mı düşünüyorsunuz?
- Niçin gerilim olsun? İşte o zaman gerilim çözülür! Ne giyindiğiniz değil, ne düşündüğünüz, ne söylediğiniz, ne yaptığınız önemli. Neden ekonomik perspektifi olan bir başörtülü kadın, ki var iş dünyasında biliyorum, Arzuhan Yalçındağ'la ortak konsensusta buluşamasın, niçin ortak bir çalışma sergilemesin?