Jet hızıyla yaşıyoruz, jet hızıyla!

Bir yandan koşarken, diğer yandan bebeğinin altını pudralayan bir kadın... Kilisede dua ederken spor yapan bir adam... Bir müzeyi son sürat gezip, fotoğraf çeken turistler... Koşarken rujunu tazelemeye çalışan bir başkası... Bu ironik kareler, Diesel'in yeni reklam kampanyası 'Hızlı Yaşa'dan bazı örnekler... Her ne kadar ilk bakışta absürd gibi gelseler de, şehir hayatından gerçeklerin biraz abartılmış hallerinden başka bir şey değiller aslında. Aynı anda iki işi birden yapmaya ne kadar da alıştık... TV izlerken spor yapmak, yemek yerken gazeteleri okumak, e-postalara cevap verirken telefonla konuşmak, deniz kenarında güneşlenirken sunum hazırlamak... Liste böyle uzar gider. "Keşke gün 24 saatten daha uzun olsaydı," değil mi? Ne kadar çok iş halledebilir; sonra da kendimize, sevdiklerimize zaman ayırabilirdik. Siz öyle sanın! Aynı gelir ve gider 'dengesi' gibi bu; kazandığımız para çoğaldıkça, hayat standartlarımızı yükseltiyor, ekonomi yapmayı yine beceremiyoruz. Zaman arttıkça, yapacağımız işi de ona göre yaymayı, artırmayı yine başarırız; merak etmeyin.

STRES BAĞIMLILIĞI
21. yüzyıl, 'zaman' kavramını çok değiştirdi. Teknolojideki ilerlemelerle beraber aşklar, işler, seyahatler, yemekler ve hatta kıyafetler bile çok hızlandı. Çünkü 'yapabilmek' kendimizi iyi hissettiriyor. Yaparken yaşadığımız stres de zamanla bağımlılığa dönüşüyor. Özellikle kadınlar bu durumdan daha çok mustarip. Psikologlar, hıza alışan kadınların 'yavaşlayınca' kendilerini yenik düşmüş gördüklerini söylüyor. Daha çok yapmalı, daha çok başarmalılar. 'Stres junkie'leri de denen bu kesimin asıl sorunu ise özgüven eksikliği. "Kendilerini işe yarar ve önemli hissetmek için daha çok iş yapmaları, daha çok sorumluluk almaları gerekiyor," diyor stres yönetimi uzmanları. İşte tüm bunlara gönderme yapan kampanyasıyla Diesel, "Yaşamak için doğru yol bu mu? Hızlı yaşam gerçekten doğru bir hayat tarzı mı?" diye soruyor ve ekliyor: "Biraz daha yavaş bir yaşam tarzına geçmenin zamanı gelmedi mi?"