Cavalli'nin Milano'daki defilesinden.
Milano Moda Haftası güncesi
Yaprak Aras ŞAHİNBAŞ
01.03.2008
Yılın bu zamanında, moda sektörüne tamamen teslim oluyor Milano. Gazeteler, meydanlar tek konuşuyor. Yapılacak en iyi şey, o defile senin, bu defile benim gezmek..
'Şık şehir', 'Milano Moda Donna' nedeniyle daha da bir şık. Sokakları, sezonun acımasız trendi kürklerden vazgeçemeyen kadınlar ve yine "Hepsi mi bu kadar hoş giyimli olur?" diye hayret ettiğimiz adamlar arşınlıyor. Şıklık katsayısı ve topuk yükseklikleri, ünlü markaların butiklerinin sıralandığı Via Montenapoleone'ye yaklaştıkça artıyor. Caddeler daha bir kalabalık; bunda bir defileden diğerine yetişmeye çalışan modelleri taşıyan Vespa'lı çocukların yanı sıra üzerlerinde 'Top Model Inside' (İçeride Top Model Var) yazan arabaların da payı var. Sam McKnight'la olan randevumuz uzadığı için Roberto Cavalli'nin şovunu kaçırıyoruz. Oysa son iki sezondur yaptığı işleri beğenmeye başlamıştım. Sonraki durağımız Krizia defilesi. Kapıda bekleyenler daha çok moda tasarımı öğrencileri ve 'beginner level fashionista' tabir edilen yeniyetme moda meraklılarından oluşuyor. Belli ki davetiye bulabildikleri yegane defile bu olmuş. Derken uzun bekleyişimiz, sıradan bir şovla sona eriyor. "Neyse ki sırada Gucci var," diye düşünüyor, koşar adım diğer moda mahalline geçiyoruz.
DEFİLE BİR SAAT GECİKTİ
Gucci defilesinin yapıldığı salona girdiğimde, tanıdık bir sima gözüme çarpıyor. Villa Moda zincirinin kurucusu, Kuveyt şeyhi Macit El Sabah. "Biz de tam Türkiye'den konuşuyorduk," diyor ama içeriğini inatla söylemiyor. Zincirine yakında yeni mağazalar ekleniyormuş. Beni açılışlarına davet ederken yanındaki arkadaşı, şeyhin soyismine gönderme yaparak "Türkiye'de bir gazeten mi var yoksa?" diye çok 'zeki' bir espri yapıyor! İçeri geçtiğimizde gözüme ilk çarpan, komik saçı ve devasa kürküyle en ön sırada oturan, Suzy Menkes oluyor. Marc Jacobs defilesi bir saat geciktiği için tasarımcıya savaş açan bu kült moda eleştirmenini umarım çok bekletmezler diye düşünüyor, bir de fotoğrafını çekiyorum. Ama şansıma flaş gözünde patlıyor. Menkes çığlık atarken "Sorry!" diyebilerek uzaklaşıyorum. Benim çok beğendiğim defileyi ertesi günkü köşesinde 'klişe' olarak nitelendirmesini de, sebep olduğum geçici görme kaybına bağlıyorum! Bu arada ilk işim, kendime bir kilim çanta almak olacak. Demedi demeyin! Ertesi gün, 'yetişebildiğimiz' defilelere gitmekle geçti. MaxMara, Laura Biagiotti ve derken Moskova dururken neden Milano'da defile yaptığına anlam veremediğim John Richmond! O beyaz kürkler, taşlı gece elbiseleri... Yanımda oturan kadın, defileyi çok güzel özetledi: "Yine çok kötüydü. Her geçen yıl daha da fenalaşıyor!" Richmond'ın tek eğlenceli tarafı, 'B list' İtalyan ünlülerinin hal ve tavır olarak bizim Televole güruhuna ne kadar benzediklerini görmek ve Zidane'ın kafa attığı Materazzi ile karısını incelemek oldu. Geri kalan zamanda da klasik turistik gezintimizi tekrarladık. Büyük Armani'ye uğramadan olmazdı. Reçel, çay ve çikolatalarıyla bilinen Armani Dolci'nin bu yılki Paskalya için özel olarak ürettiği yumurta şeklindeki çikolatalardan yoktu ne yazık ki. Bana da alışveriş niyetine tonlarca gazete ve dergi almak düştü.
Yayın tarihi: 8 Mart 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/03/08/ct/haber,954B44D3947B4725B0139EE2D8375D49.html
Tüm hakları saklıdır.