Bill Clinton başkan seçildiğinde, bir zavallı
"Amerika'da sosyaldemokratlar iktidara geldi" yazmıştı...
Sovyetler Birliği'nin yıkılmasını, yirminci yüzyılın son bulmasını
"manşet yanından iki sütuna görmekle yetinen" gazetede! Hani şu karikatürcü kovan gazete canım...
Şimdi de ülkemizde
"Hillary ya da Hüseyin kazanırsa Amerika emperyalizmden vazgeçecek" sanan zavallılar var.
Hüseyin
"solcuymuş" ya, onu çok seviyorlar. Öteki bayan da, eh işte,
"eski cumhurreisinin eski refikası", avukat mavukat, herhalde o da solcudur.
Bunlar yalnızca Amerikan ordusunun Irak'tan çekilmesini beklemiyorlar, Amerika'nın
"stratejik petrol bölgelerinden hepten elini ayağını çekeceğini" de umuyorlar.
"Herifin adı Hüseyin ya, herhalde bize iyi davranır" diye düşünenler var aramızda.
Bir başka Hüseyin'i,
"bayram sabahını görmemesi için arife günü asılan" Saddam Hüseyin'i de,
"sırf Amerikan karşıtı olduğu için" seviyorlar, Kuveyt'e saldırmış olmasını
"kendi açısından anlayışla" karşılıyorlardı bunlar...
Türkiye, ahmak darlığı çekilen bir ülke değildir.
Herkes kendi ahmaklığını kendince yaşamakta özgürdür, bir şartla, halkı aldatmamak koşuluyla!
Dolayısıyla, Obama ile Clinton arasındaki
"adaylık" yarışını
"başkanlık" yarışı olarak sunmaya da kimsenin hakkı yoktur.
Söz konusu olan, Demokrat Parti'nin kendi iç yarışıdır, yani Deniz Baykal ile Mustafa Sarıgül kavgası gibi bir şey.
Kazanan, Amerika'ya başkan olmayacaktır, bu partinin başkan adayı olacaktır yalnızca.
Karşı tarafta da koskoca bir Cumhuriyetçi Parti var, orada da bir yarış oldu, McCain kazandı, Huckabee bitti.
Herkes seçimin Demokrat Parti için
"çantada keklik" olduğunu sanıyor ama kazın ayağı öyle değil.
Kasım ayında yeni başkan olarak McCain de seçilebilir! Bu arada derin devletleri, Obama ya da Clinton'a
"birtakım iyilikler" de düşünebilir. Kennedy'yi öldürenler garibim Hüseyin'i mi yok edemeyecekler?
Nitekim Hüseyin'e
"Usame gibi Müslüman", Clinton'a da
"ablacı karı" çamurları atılıyor bir yandan...
Hiç bu kadar
"basit" bir dış politika yazısı okumamıştınız, değil mi dostlarım?
Çünkü mesele bu kadar basittir ve de
"falanca aday Albuquerque kasabasında şu kadar oy aldı, buna karşılık filanca da Abilene kasabasında şu kadar oy topladı, acaba Kulver Kalesi'nde kim öne geçecek" ayrıntıları, yalnızca bu işin
"esnafını" ilgilendiriyor. (Ben olsam oyumu Konyakçı'ya verirdim, siz isterseniz Suzy'nin babası Albay Brown'u seçiniz.)
Bu konuda Recep İvedik de ne mi düşünüyor?
Amerika hakkında, okurların bana ısrarla sordukları soru şu olmuştur ve de yalnızca şu olmuştur:
"Abi, sen bu işleri bilirsin, şu Bill Clinton, Monica'ya hakikaten saksofon çaldırmış mı yahu?" Siz de oturun okuyun, işiniz gücünüz yoksa ya da boş vaktiniz bolsa, Ohio, Texas, Vermont ve Rhode Island'da yapılan ön seçimlerde delege sayısını 1451'e çıkaran, buna karşılık Pennsylvania'da... Falan filan. Sanki babanızın memleketi.
Yayın tarihi: 7 Mart 2008, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/03/07//haber,43CC1D0F3758442B99EF3CE47D286646.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.