Kadıköy Müzik'ten çıkan albüm, grupla aynı ismi taşıyor.
Jamaika'nın reggae'si Ankara'nın misketi
Adları, Hariçten Gazelciler. Gerçekten de hariçten gazel okuyup; Neşet Ertaş, Erkin Koray ve reggae müziği yan yana diziyor, binlerce kez seyredip gülünecek yeni şeyler bulduğunuz Kemal Sunal filmlerinin hissini uyandırıyor, yani 'bize dair' bir müzik icra ediyorlar.....
İLİŞKİLİ HABERLER
Jamaika'nın reggae'si Ankara'nın misketi
Gazel'in sözlük anlamı, "Belli bir kaideye bağlı olmadan, türlü makamlarda dolaşarak sesle yapılan taksim" demekmiş. Tabii hayat sözlüklerde tarif edildiği gibi net olmaz. Ne demiş zamanında Doğu Batı Divanı'nın yazarı Goethe; "Yaşam ağacı her daim yeşildir, teorisi ise gri". Hariçten Gazelciler grubuyla 'yeşil' bir röportaj yapacağımız baştan belliydi. Uzaktan reggae'ye, hip-hop'a selam gönderen, Neşet Ertaş'la, Orhan Gencebay'ı aynı yerde buluşturan, damardan arabeski ihmal etmeyen, dahası 'hariçten gazel okuduklarının' da farkında olan bir grupla karşı karşı karşıyayız. En çok kendi icatları 'çağlama'yı çalan, davudi sesli vokalist Ömür (Kılıçarslan) konuşuyor. Grubun sözcüsü olduğundan değil de, konuşmayı şehvetle sevdiğinden, belki biraz da yaşına hürmeten. Söze Oğuz Atay'la giriyoruz. Atay, Tutunamayanlar'ın bir yerinde, (Süleyman Kargı'nın Aydınlar Destanı'nı eleştirdiği bölüm) kahramanı Selim Işık'ın 'hariçten gazel' okur durumundan dem vuruyordu. Ömür, Hariçten Gazelciler'in de ruh hali olarak Oğuz Atay'a yakın durduğunu ve bunun anılmasından ancak gurur duyabileceklerini söylüyor ve Atay'ın 'bize dair' bir hikâye anlattığını, yaptıkları müziğin de bu hissi yansıttığını vurguluyor. Durum şu: Yıllardır dinlemediğiniz Fidayda'yı tekrar dinlediğinizde, bin defa seyredip aynı şeylere güldüğümüz Kemal Sunal filmini hep yeni baştan seyrediyor gibi hissediyorsun. Ömür ise "Bu toprakların müziğini yapıyoruz," diyor ama vurgusu ne yerel olmaya, ne de Batı kompleksine...
HANGİ RAFA KOYSAK
Reggea, blues, rock'a yabancı değiller ama ruhları bir şekilde Neşet Ertaş türkülerine, Gencebay arabeskine kaymış. Ömür, Esengül'ü de hatırlıyor, Mine Koşan'ın Kahire'de konser vermesini (Bir rivayete göre John Coltrane şarkıları söylediği konser) müzik ruhunun buluşması olarak görüyor. Peki onların buluşması nasıl olmuş? İzmit'te rock barlarda Deep Purple çalarken bar sahibi bir proje geliştirir ve davulcu Turgay'la (Çetin) buluşurlar. O buluşma Türkiye'ye 'Çamur' gibi farklı bir sound'un yayılmasına vesile oldu. Çamur grubu yola devam edememiş ama Turgay ve Ömür çocukluklarından kulaklarında kalan şeyleri dökmeye başlamış bir kere. Ömür'ün Kadıköy Müzik içerisinde çalışması bir albüm hazırlamanın yollarını açmış. Stüdyoya girip bir albüm kaydetseler suni bir şey çıkacağından çekindikleri için, biraz sahaya çıkıp top koşturmayı tercih etmişler. Asıl saha İzmit değil, Peyote olmuş, yani memlekette Ayyuka'nın Replikas'ın tanınmasına vesile olan mekân. Tam bu noktada Ayyuka, Replikas, Baba Zula'nın ortaklığını soruyoruz. Bahsi geçen gruplar aynı müziği yaptıklarından değil, belki en fazla müzik raflarında aynı yeri paylaşabileceklerinden dolayı yan yana anılıyor. Zaten Hariçten Gazelciler'in albümünü hangi rafa yerleştireceği konusunda kafası karışan bir tezgâhtara, tesadüfen orada olan bir tanıdıklarının, "Nev-i şahsına münhasır bölümüne," dediği rivayet ediliyor. Nev-i şahsına münhasır bir müzik icra edip, kafalarına göre takılıyorlar ama bu, 'Canımız ne çekerse onu yaparız' ukalalığı da değil, daha çok kulaklarına dolan şeyleri ortaya dökmekten ibaret. Ömür yukarıda bahsi geçen gruplarla kendi aralarındaki farkı da şöyle özetliyor: "Biz ne Doğu'ya Batı'dan bakıyoruz ne de Batı'ya Doğu'dan... Biz biraz daha yukardan bakıyoruz meseleye." Bu söz Erkin Koray'ın bir zamanlar Ankara Havası'nı söylediği günlerde zikrettiği söze çok benziyor. Ömür, Erkin Koray'ın Ankara Havası'nın kendi albümlerine sirayet ettiğini, ayrıca şarkı söylemeye başladıklarında bir anda, söylediklerinin 1970'li yıllarda bolca söylendiğini fark ettiklerini anlatıyor. Bahsettiği, Moğollar, Cem Karaca gibi Anadolu-pop içinde sayabileceğimiz müzisyenler. Peki yaşları o günleri görmeye el vermeyen (Grubun ağabeyi Ömür 35 yaşında) birinin, o dönemin havasını yansıtan müzikler icra etmesi nasıl bir şey?
SUAT SAYIN'DAN MOĞOLLARA
Ömür, kulaklarının o müzikle dolduğundan bahsediyor. Ama o günlere öykündüklerinden ya da sıkça tüketildiği üzere nostalji merakından değil, tamamen o müziklerle büyüdüklerinden... Ama yine de havada bir soru asılı kalıyor: "Nasıl oluyor da 1980'li yıllarda doğan çocuklar, birden bire bu toprakların müziğini yeniden keşfediyor?" Ömür, politik bir cevap veriyor ve 1980'li yılların, gençliği, yaşadıkları dünyadan izole ettiğini ve bir zaman sonra 'ne dünyalar varmış' duygusunu keşfettiklerini söylüyor. Hatta kendisinin Mavi Işıklar'ı ve de Suat Sayın'ı nasıl keşfettiğini anlatıyor: "Suat Sayın, arabeskle Türk sanat müziğini harmanlayan ve musikiye sahne üslubu kazandıran insandı. 50 yıl sonra yeniden keşfedilmesi çok tuhaf." Zaten Hariçten Gazelciler'in müziği de çok tuhaf, ne tarifi ne de hazmı kolay değil. Bir yandan da fazlasıyla tanıdık, hani otobüsle Ankara'ya girdiğinizde birden Misket çalar da hiç Türk halk müziği dinlemeseniz de o müziği bir yerde duymuş olduğunuzu hissedersiniz, işte öyle bir duygunun ifadesi. Ömür de 'asıl olarak hissi müzik icra ettiklerini' söylüyor ve 'çağlama' adını verdikleri kendilerine has enstrümanın da o yaptıkları müziği çok iyi yansıttığını belirtiyor.
ÇAĞLAMANIN SIRRI
Çağlama ne gitar ne de bağlama, belki bağlamanın gövdesine gitar telleri monte etmek olarak tanınabilir. Farklı enstrümanlar kullanmakla icra edilen müzik arasındaki bağ üzerine konuşuyoruz. "Mesela," diyor Ömür, "Ankara müziğinden (Sincan sound da diyebilirsiniz) elektro-bağlamayı çıkarırsanız geriye bir şey kalmaz, ruh kaybolur." Ömür hiç elektro-bağlama çalmamış, ama Sincan sound'unu bu toprakların hip-hop'ı olarak tanımlıyor. Şimdilik, 'çağlama'ya yeni teller ekleyerek Türk musikisini icra etme üzerine çalışıyor, belki bir sonraki albümde Suat Sayın'ın havasını hissetme ihtimalimiz var. Grubun az konuşan diğer üyeleri hallerinden memnun, Ömür'ün söylediklerini tasdik etmekle yetiniyorlar. Hariçten Gazelciler'in albümü, bir eser hariç bütünlük taşıyor. Drama Köprüsü, albüm içinde sanki bağımsızlığını ilan etmiş gibi. Ömür bunu onaylıyor hatta, davudi sesinin öne çıkması için bu türküyü seçtiklerini söylüyor.
İLİŞKİLİ HABERLER
Jamaika'nın reggae'si Ankara'nın misketi
Yayın tarihi: 23 Şubat 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/02/29/ct/haber,7931F0F0BF6B4EEA93E4E622CD9A0F80.html
Tüm hakları saklıdır.