Orhan Aksoy (sağda), 1993 Antalya Festivali jürisinde oyuncu Engin Cezzar (solda) ve Nedim Otyam'la...
Güle güle, Orhan Abi...
Orhan Aksoy öldü. 78 yaşındaydı, uzun zamandır evinden çıkmıyordu ve ben onu birkaç yıldır hiç görmemiştim. Ama ne kadar severdim!... Eleştirmenliğimin ilk yıllarında filmleri üzerine en sert yazıları yazdığım birkaç yönetmenden biriydi. Ama 70'lerin ikinci yarısındaki kimi filmlerini sever gibi olmuşluğum da vardır: Baraj, Dila Hanım, Altın Şehir gibi. 80'lerde de öyle: İstanbul 79, Renkli Dünya, Gazap Rüzgârı, vs. Sonra onu bizzat tanıdım. Türk sinemasının melodram ustası olması şaşırtıcı değildi: Bu türü gerçekten seviyordu ve Hollywood melodramlarını çok iyi biliyordu. Ah, o Bette Davis, Joan Crawford, Lana Turner filmleri, başlı başına bir tür olan 'kadın sineması!'... Ah, o hep meşum bir kadın karakteri olan kara filmler!... Video, sonra DVD döneminde ortak zevklerimizi paylaştık. Son filmlerinden Yumuşak Ten'i de çok sevmiştim. Son derece kibar bir adam, gerçek bir İstanbul beyefendisi ve tam bir sinema hastasıydı. Eşini, kız ve erkek yetişkin çocuklarını da tanıdım. Son dönemde SİYAD olarak ona bir onur ödülü vermemiz, bizim için de bir onur olmuştu. Bundan çok mutlu olduğunu da biliyorum. Orhan Abi'nin cenazesine bile gidemedim: Üst üste iki filmin basın gösterimi vardı. Ama o anlamıştır: Değil mi ki o sinema tutkusunu öylesine paylaşıyorduk, eminim ki anlamış ve bağışlamıştır...
Yayın tarihi: 23 Şubat 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/02/27/ct/haber,91403A1465374F1A8CA73B845AE1C453.html
Tüm hakları saklıdır.