KONUK YAZAR ERHAN DEMİRDİZEN
Odalarda seçim heyecanı
Meslek odalarını kamuoyunda takdir eden kadar eleştiren de var. Kimine göre odalar iktidarları bazı konularda frenleyerek, büyük yanlışlardan dönülmesinde etkili olabiliyor. Kimine göre de Odalar "istemezükçü" ve yapılmak istenen hizmetleri engelliyor. Nasıl görüldüğü bir yana, odalarda bu günlerde heyecanlı seçimler yaşanıyor. Mühendisler, mimarlar ve şehir plancıları, önlerine konulan sandıklarda tercih yaparak, nasıl bir meslek odası istediğini ortaya koyuyor. Odaların 50 yıldan fazla tarihi var ülkemizde. 1970'li yılların siyasi ortamında ön plana çıktılar. Bazılarının "ona da karşı çıkmışlardı" dedikleri birinci Boğaz Köprüsü'ne eleştirileriyle hatırlanıyorlar. Toplu taşım sistemlerini çözüm olarak öneriyorlar ama kendilerini yeterince anlatamadıkları ortada. Bugün de aynı anlaşılamama sorunu devam ediyor. Bu bakımdan, iki hafta önce Mimarlar Odası'nda yaşanan seçimle bu hafta sonu Şehir Plancıları Odası'nda yaşanacak seçimler ön plana çıkıyor. Çünkü, İstanbul'da olan bitenler hakkında mesleki olarak en donanımlı odalar bunlar. Mimarlar ve şehir plancılarının etkin, üretken meslek odası arayışları çeşitli meslek dışı çevrelerde farklı değerlendiriliyor ne yazık ki. Siyasi kadrolar meslek camialarındaki bu arayışları kendi hanelerine yazmaya çalışıyorlar. Şunu unutmamak gerekir ki, mimarlar ve şehir plancılarının meslek odaları bağımsız ve yetkin olduğu sürece, bilimsel ve teknik doğruları temsil ettiği sürece İstanbul ve Türkiye bundan kazançlı çıkacak. Ne zaman odalar belirli bir siyasi görüşün yörüngesine girerse bilimsel ve teknik doğruları da bir kenara itecek. Bunun nasıl bir ahlaki bozulmayı hızlandıracağı ortada. Odaların özerkliği, şu sıralar çokça tartışılan Anayasa'nın güvencesinde. Bir kere mesleğin gelişmesi, meslektaşların toplumla ilişkisinin kurulması, meslek ahlakı ve disiplininin sağlanması gibi yasal yetkileri var. Bunu da kendi içinde seçtiği organlar eliyle gerçekleştiriyor. Dolayısıyla odaların özerkliğiyle mesleklerin bağımsızlığı birbirine sıkıca bağlı. Odalar bağımsız ama tarafsız değil. Odaların taraf olduğu şey "kamu yararı". Bazen belki soyut ve yararsız bulunan bir kavram bu. Çünkü kamu yararından yana taraf olmak toplumun büyük bir kesimi tarafından anlaşılmaz bulunabiliyor. Alanın ve satanın memnun olduğu bir sırada "itirazım var" demek gibi oluyor biraz da. O sırada gerçekten de mesleki ve bilimsel bir sorumlulukla, kentin ve ülkenin uzun vadeli çıkarlarını savunmak odalara kalabiliyor. "Beni halk seçti, istediğimi yaparım" demek yeterli olmayabiliyor yani. Odaların bağımsız teknik denetimleri, seçilenlerin bazen keyfini kaçırsa da, uygulamaların sağlıklı olması bakımından vazgeçilmez bir hal alıyor. Şehir Plancıları Odası'nı bu anlamda her zaman farklı bir yere koyuyorum. 40 yıllık tarihinde hiçbir siyasi etkiye maruz kalmadan, bilimsel ve mesleki kriterlere göre doğru bildiği yolda gidiyor. Önüne bir plan, proje, yasa ya da yönetmelik geldiğinde, siyasi önyargılarla değil, bağımsız meslek odası yaklaşımıyla görüş oluşturuyor. Bazen bunları eleştirip dava açıyor, bazen de ilgili kurumun çalışmasına katkı sağlıyor. Bu yüzden de kimse Şehir Plancıları Odası'na, "bunlar istemezükçü" diyemiyor. Toplumda bağımsızlığıyla birlikte saygınlığı giderek artan bir odanın bu konumunu koruma ve yeni çalışmalarla zenginleştirme görevi Oda'nın üyelerine düşüyor. Başka hiçbir kurum ya da çevrenin tahrikine ihtiyaçları yok. Bu hafta sonu genel kurullarına gidip, kendi mesleki tercihlerini Oda'ya yansıtacaklarına inanıyorum.
Yayın tarihi: 7 Şubat 2008, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/02/07/em/haber,EC0FEDCA468943F7A3C1FEEDCCC13228.html
Tüm hakları saklıdır.