Uğur Mumcu her yıl olduğu gibi bu yıl da 24 Ocak günü İstanbul ve Ankara'da düzenlenen etkinliklerle anıldı.
Bir namuslu gazeteci portresi
Uğur Mumcu'nun öldürülmesinin üzerinden 15 yıl geçti. Ama asıl yok edilen Mumcu değil, bir gazetecilik tarzı oldu. Onun ölümü, fikirlerine inanılmasa da 'namusundan' kesinlikle emin olunan gazetecilerin sonsuza dek yitirilmesi korkusunun başlangıcıydı..
Yanları çözülüp kulaklarına doğru sımsıkı indirilmiş kasketinden süzülen terler, daha kır düşmeye başlamış şakaklarına gelmeden donuyor. Ağrı Patnos'da, denizden 1850 metre yüksekte, elindeki kürekle artık buzul haline gelmeye başlamış karları küreyen gencecik idare hukuku asistanı için tuhaf bir his bu... Bir sonbahar güneşi altında, başını kaldırıp yukarıya, Sarısu ovasından gelip Anadolu'nun içlerine, belki bir tapu memurunun oğlu olarak doğduğu Kırşehir'e, Ankara'ya doğru uçan turnalara bakıyor... 9 Martçılara karşı 12 Mart 1971 darbesi, işkenceler, Kemal Burkay'ın sözleriyle 'Ne güzeldir yollarda olmak şimdi' sözlü türkünün yükseldiği Mamak Askeri Cezaevi, şimdi bu dağın tepesinde buz küreyen piyade erinin zihninden geçip gidiyor... Serbest kaldığı gün ailesini görmesine izin verilmeden askere alınması, Tuzla Piyade Okulu'ndaki üç aylık eğitimden sonra 'Kötü hal ve düşünce sahibi' olarak suçlanması, ardından er olarak Patnos'a sürgüne gönderilmesi aklından çıkmıyor hiç... Yine de "Ne olursa olsun Patnos dağlarında halk çocuklarıyla er olarak askerlik yapmayı, emekli olduktan sonra siyasal iktidarın el uzattığı yönetim kurullarında, on binlerce lira para alan orgeneral olmaya değişmem," diyor içinden... Uzaklarda köylülerin 'Deniz mahkemeye düşmüş, avukatı ben olaydım' diye türküler söylediği, sehpalarda gencecik boyunların ihtilal hesaplarına fatura edilip çatırdayarak kırıldığı günler...
SAKINCALI PİYADE
Dosyasının üzerine kırmızı lastik mühürle ve iri harflerle 'sakıncalı' damgası basılmış soluk elbiseli piyade er, ondan sonra hayatını gazeteciliğe adıyor. Bugünlerde varlığı "Ergenekon" adıyla tartışılan "Kontrgerilla" gerçeğini korkmadan, yılmadan araştırıyor. Katilleri yakalanmayan gazetecilerin, bilim adamlarının kanı yerde kalmasın diye kalem savaşı veriyor. Başbakanın mobilya yerine 'sunta' ihraç eden hayalici yeğeni de, 70'li yılların sağcı politikacılarıyla içli dışlı kaçakçıları da onun adını duyduklarında irkiliyor... 70'li yılları kana bulayan katillerin peşinden dünyayı dolaşarak, siyasal cinayetlerin üzerindeki sır perdesini aralıyor. 12 Eylül darbesinin uygulamalarına, demokrasinin askıya alınmasına, faili meçhul cinayetlere her zaman tavır alıyor, terörün kaynaklarını sorguluyor... Diğer taraftan dostlarının, özellikle de isimsiz gazetecilerin, adı duyulmamış muhabirlerin, bir Ankara deyimiyle "Rüzgârlı'nın barbarları"nın yanında olan, yardımına koşan bir Mumcu var. Hasta olan için hastanede, yargılanan aydın ve yazarlar için mahkemede, tahliye olan için cezaevi kapısında, pasaport alamayan sanatçılar için emniyet müdürlüklerinin koridorlarında... Sakıncalı Piyade, bir 13 Ocak günü, 51 yıl sürecek ömründen geriye sadece 11 gün kalmışken, kendisini ayakta alkışlayan 500 kurmay subaya bağımsızlığın, sosyalizmin, Mustafa Kemal'in imkânsız savaşının ve zaferinin önemini anlatıyor... Ve 11 gün daha... Sonra ne midesinde ikide bir azan, kanayan ülser ne aklındaki pek çok soru işareti, ne de gazeteye bırakılan notlar, isimsiz tehdit telefonları, yolsuzluk dosyaları, silah kaçakçılığı, uyuşturucu tacirleri, Abdi İpekçi cinayeti, Abdullah Öcalan-MİT ilişkisi, aydınları, bilim adamlarını öldüren ülkücü katiller, TRT yolsuzluğu... 24 Ocak 1993'te Ankara'da, Karlı Sokak 63 numaralı apartmanın önündeki o korkunç patlamadan sonra 25 kitap, binlerce köşe yazısı, onlarca konuşmadan arda kalan her şey karların üzerine dağılıverip, sessizleşiyor...
TİMSAH GÖZYAŞLARI
Geriye eşi Güldal Mumcu'nun acı dolu, ancak dik başlı gülümsemesi ve Selda Bağcan'ın sesinden milyonlarca kez çoğalan sözler kalıyor; "Uğurlar olsun, Uğurlar olsun, hüzünlü bulutlar yoldaşın olsun/ bir keskin kalem, bir kırık gözlük, yürekli yiğitlere hatıran olsun." Hemen hemen bütün büyük şehirlerde, Ankara'da, İstanbul'da yüz binler ellerinde mumlar ve onun fotoğrafları, seslerinde öfkeyle sokaklara dökülüyor... Komplo, suikast, cinayet ya da her neyse o, tam hedefi buluyor... Kimilerine göre derin devlet, hem yarattığı infialle dincilerin suratına unutamayacakları bir şamar indirmiş hem de bu sayede PKK ile kurulan 'arka kapı' diplomasisinden tutun Olağan Şüpheliler'in Kayser Soze'si gibi yüzünü gören hiç kimsenin hayatta kalmadığı Pilot Necati'ye kadar bir dizi pis kokulu dosyanın hesabını vermekten kurtulmuştu... Politikacıların timsah gözyaşlarının, "Katilleri bulmak namus borcumuzdur," yalanlarının dışında Mumcu'nun peşinde sokağa dökülen sıradan insanlar, kentli, aydın, çiftçi, köylü oralı ya da buralı, dinci, sağcı, solcu, Şamanist, Türkler, Kürtler ya da Çerkezler; bu ülkenin geçmişini de geleceğini de öğrenmeye, tartışmaya aç sessiz çoğunluktu. Bir gazeteciyi, hayır aslında bir gazeteciyi değil, Uğur Mumcu'nun kendisini değil, bir gazetecilik tarzını, fikirlerine hiç inanmasa da 'namusundan' kesinlikle emin oldukları gazetecileri sonsuza dek yitirme kaygısıyla yürüyorlardı... Yüz binlerce insan duydukları "Vurulduk ey halkım unutma bizi" diyen çığlığa çok ama çok geç de olsa yanıt verme, el uzatma ihtiyacı, "Biz buradayız" deme gereği üzerine küçük mumla ve bir küçük protestoyla kalabalığa katılmıştı. Şimdi o kaygı daha da büyüdüğü için, kalabalık da azalmadan artıyor... Çok değil 10-15 yıl sonra Mumcu'nun faili vicdanlarda hâlâ meçhulken, 'imitasyonlarının', ortalarda dolaşarak Mumcu'dan "Arkadaşım," diye söz edeceğini sezmiş olabilirler. Eşi Güldal Mumcu'nun ölümünden sonra baskı üzerine baskı yapan kitaplarının Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı'nda Mumcu gibi gazeteciler yetiştirmek için harcayacağını görmüş de olabilirler... İşte bu yüzden 15 yıl önce neredeyse kundakta olan çocuklar bile gazeteci deyince "Uğur Mumcu"yu biliyor...
Yayın tarihi: 27 Ocak 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/01/27/pz/haber,8013EE375367417DBA01E28FDC873B64.html
Tüm hakları saklıdır.