kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 15 Ocak 2008, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Peker Açıkalın: Özgüvenim tam, yeteneğime ve bilgilerime sonuna kadar güveniyorum. Kimseye sırtımı yaslamadım. Kendi bilek gücümle bugünlere geldim. Bu nedenle başarısız olma olasılığım, karların kırmızı yağma olasılığı kadardır.

Karanlık bir nesil yetiştiriyorsunuz

İki çocuk babası olan Peker Açıkalın, anne ve babalara seslendi: Çocuklarınızı okula ciplerle götürüp, getirirseniz; onları 20 yaşında neyle mutlu ve tatmin edeceksiniz? Bu şekilde davranarak, büyüdüğünde ayakları üzerinde duramayacak karanlık bir nesil yetiştiriyorsunuz!..
Geçtiğimiz hafta vizyona giren 'Maskeli Beşler Kıbrıs' filminin 'Bahattin'i Peker Açıkalın, hayatın çetin bir savaş olduğunu belirterek, "Benim bu savaş için kullandığım silahlar; para hırsımın olmayışı, kızlarımı devlet okulunda okutmak ve hem kendime hem de yeteneğime sonsuz güven duymamdır" dedi. Şeker ve Yakut adında iki kızı olan Açıkalın, 'çocuk yetiştirme' üzerine çok düşündüğünü vurgulayarak, anne-babalara şöyle seslendi: "Bir çocuğu okula ciple götürürseniz 20 yaşında nelerle tatmin edeceksiniz? O çocuğun hayattaki amacı ne olacak? 20 yaşında hiçbir şeyden haz almayan bir genç olup çıkacak. Böyle anne-babalar, kendi ayakları üzerinde duramayacak karanlık bir nesil yetiştiriyor."

KIZIMA PASTEL BOYA ALIYORUM

* Kızlarınız büyüyor, büyüdükçe ihtiyaçları da atıyor. Onların ihtiyaçlarını gidermek için neler yapmayı planlıyorsunuz?
Benim felsefem neyse kızlarıma da onu aşılıyorum. Kızlarım asla ve asla Barbie bebek istemediler. Çünkü onlara Barbie bebekle oynamanın hayatlarına bir kazanım sağlamayacağını telkin ediyorum. Benim terbiye anlayışım bu! Şeker, bugüne kadar hiçbir lüks tüketim ürünü talep etmemiştir. Yakut'u da, Şeker'i yetiştirdiğim gibi yetiştiriyorum.

* Özellikle çocukların hedef alındığı bir tüketim bombardımanından kızlarınızı nasıl koruyorsunuz? Örneğin, onlara televizyonda reklamları izletmiyor musunuz?
Kesinlikle kızlarımdan hiçbir şeyi saklamam. Zaten ne kadar saklayabilirim ki? Benim kızlarım da elbette bebeklerle oynuyorlar. Ne var ki bu bebekler pahalı ürünler olmuyor. Ayrıca yaratıcılıklarıını geliştirici oyunlar oynamalarına olanak sağlıyorum. Örneğin; gidiyorum bir kutu pastel boya alıyorum, birlikte resim yapıyoruz. Resim yapmanın mutluluğunu yaşadığı için bir noktadan sonra kendisi bir otokontrol sistemi geliştiriyor. O sistem gelişti mi; çocuğa en pahalı oyuncakları versen de istemez.

POTANSİYEL TEHLİKE OLACAKLAR

* Genelde anne-babalar kendi yaşayamadıklarını çocuklarına yaşatmak ister? Sizce bu kötü bir davranış şekli mi?
Hayatında bir tane bile muz yiyememiş yığınla çocuğun yaşadığı bir ülkede, sadece ebeveynine kapris olsun diye dünyanın parası değerindeki oyuncakları kıran çocuklar yetiştiriliyor. Bu yanlış değil mi? Hangi aklı başında insan bu durumu normal görebilir? O çocuklar büyüdüğünde herkese zarar verebilecek bir ruha sahip, potansiyel tehlikeler olmayacak mı?

* Kızınız Şeker hangi okulda okuyor?
Devlet okulunda okuyor. Benim bir arkadaşımın çocuğu özel okulda okuyordu. Servise verdiler ama çocuk, birçok arkadaşı gibi neden okula ciplerle götürülmediğini sorun etmiş. Arkadaşım bu durumu görür görmez, çocuğunu özel okuldan aldı. İnsanın genlerinde var. Ne kadar verirsen ver, fazlasını ister. O yaştaki bir çocuğu okula ciple götürürsen, 20 yaşında nelerle tatmin edeceksin? O çocuğun amacı ne olacak? Türkiye'nin yakın geçmişine bakın, ne demek istediğimi anlarsınız.

ÇEVREYE HAVA ATIYORLAR

* Siz anlatsanız...
Ortalık amacı olmayan gençlerle dolu. Bu gençlerin ortak özelliği nedir? Tüketim çılgınlığının başlangıç dönemlerinde doğmalarıdır. Annebabalarının çevreye hava atmaları için ruhları yok eden bir yarışın ortasına atılmalarıdır. Anne ve babalar; siz havanızı çocuğunuzun size ve memleketine olan yarar ölçüsüyle atsanıza!

* Para hırsınız olmadığını ve paranın nimetlerinden yararlanmadığınızı biliyoruz. Şöhret için de aynı durum geçerli mi?
Şöhretin nimetlerinden yararlanıyorum. Karşılaştığım herkes beni sevdiğini ve yaptığım işleri beğendiğini söylüyor. Bu söylemler benim mutluluk kaynaklarımdan biri. Şöhretin nimetlerinden faydalanmak; her gece gönlüm hovarda havasında dolaşmak, saçma sapan spekülasyonlara dalıp, gazetelerde yayınlanan fotoğraflarından dolayı orgazm ölçüsünde bir haz almak ve gazetecileri yumruklamak değildir!

* Bazı kadın hayranlarınızın cinsellik içeren yaklaşımları oluyor mu peki? Şöhretin sağladığı bu nimetten faydalanma arzusu sizde hiç kendini gösterdi mi?
Bir sanatçı, kendisine yaklaşan herkesi akrabası olarak algılar. Bana cinselliğini sunmaya hazır bir şekilde yaklaşan hanım hayranlarım, kusura bakmasın.

* Peki "Daha çok para kazan, sen istemiyorsan bize ver" diyen olmuyor mu?
Olmuyor!

* Daha fazla para kazanmanın sizi değiştireceğinden mi ürküyorsunuz?
Hayır, elbette hiçbir değişime uğramayacağım. Benim öyle bir kişiliğim olsaydı, delikanlı çağlarımda ailemin bana sunduğu maddi olanakları elimin tersiyle itip konservatuvara girmezdim.

GEREKTİĞİ KADAR ASİYİM

* Paraya yaklaşımınız çevrenizde nasıl algılanıyor? Size kızıyorlar mı?
Hayır, kızmıyorlar. Ayrıca kimsenin benim hayat görüşüme, maddiyata önem vermeyen kişiliğime kızmaya hakkı yok.

* Sizin baskın bir asi yönünüzün olduğunu gözlemliyoruz...
Benim bütün ailem Fenerbahçeli'dir. Ben Beşiktaşlı oldum. Bütün ailem manifaturacılık yaparken, ben 'tiyatrocu olacağım' dedim. Az önce de dediğim gibi benim kimseyle kavgam yok. Kavgam sadece kendimle. Bendeki asilik bir sanatçıda olması gerektiği kadardır. Önüme konulan her şeyi kabul etseydim, zaten sanatçı olamazdım.