Ben bizdeki politikacıları bir bilgi merkezinden yönetilen robot adamlar gibi görürüm. Aynı görüntü, aynı söylemler, aynı kavgalar... Bizim oylarımızla seçilmişlerdir, bizim vekillerimizdirler ama kendilerini bizden hep saklarlar. Oysa benim gibi herkes merak ediyordur. Yani, politika dışındaki o hayatlarında, o birkaç saatlerinde neler yaşarlar? Evde pijamalarını giyip, ayaklarını uzatarak maç seyrederler mi? Eşleriyle kavga ederler mi? Çocuklarıyla yaramazlık yaparlar mı? Korumaları almadan arabalarına binip, bilmedikleri yollarda kaybolurlar mı? Alışveriş için ucuzluğu beklerler mi? Faturalara bakıp 'Of...' çekerler mi? Bilmiyoruz. Siyasi söylemleri dışında hiçbirini tanımıyoruz. Sanki hepsi gökte yaşıyor, biz de yerde... O kadar uzağız yani... Oysa bütün bu saydıklarım, hepimizin ortak olduğu çok insani şeyler. İşte bütün bunları düşünürken bir yandan da Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy ile sevgilisi Carla Bruni'nin fotoğraflarına bakıyorum. Sarkozy aşkı için dünyaya meydan okuyor. Herkes gibi aşkın ayaklarını yerden kesmesine izin veriyor. Sevgilisinin çocuğunu omuzlarına alıp taşıyor. "İnsanın cumhurbaşkanı olması daha az mutlu olmasını gerektirmez" diyor. Her şey ne kadar insani... Tamam, biz bu kadarını istemiyoruz -bünyemiz kaldırmaz çünkü- ama bizden de birileri çıkıp da ezberi bozamaz mı? Hayat hep bu kadar lacivert, bu kadar gri, bu kadar forslu, bu kadar gülümsemeden nasıl geçer?
Yayın tarihi: 11 Ocak 2008, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/01/11/gny/haber,D9422B293ADE41508CA2A4DECDBBB21A.html
Tüm hakları saklıdır.