Belediyeler ve kulüpler!..

Sevgili Mehmet Yılmaz dostum, Seyrantepe projesini engellemek için çırpınırken onu fena halde destekliyor ve başarılı olması için dua ediyordum. Çünkü Mustafa Sarıgül'ün Galatasaray'ı dünya kulübü yapacak projesini beceriksizlik ve başarısızlıkları ile bitiren Özhan Canaydın, Ali Sami Yen gibi bir maddi manevi hazineyi de peşkeş çekerek kuru bir stada razı olmuştu. Mehmet başarsa ve engelleyebilseydi, Ali Sami Yen bugün hâlâ Galatasaray'ın olacak, Özhan'ın yerine gelecek bir başarılı yönetim de TOKİ'nin yerini alarak Seyrantepe'yi inşa edebilecekti.
Mehmet lafını dinletemedi. Galatasaray büyük zararlara girdi.
O projeye şiddetle karşı çıkan Mehmet, doğal olarak Fenerbahçe'ye Kadıköy Belediyesi'nin yardımına da "Hayır" dedi. Bu defa ortada Fenerbahçe'yi bir dünya kulübü yapacak proje vardı.
Mehmet ve o düşüncede olanlar, fikirleri "Belediyenin malları aslında halkın mallarıdır. Kimin malını kime veriyorsunuz" diye özetlenebilir ve temelde haklı görünebilir. Acaba haklılar mı?.
Şimdi Murat Kışlalı'nın Cumhuriyet'te çıkan haberinden aktarıyorum.
Ankara Belediyesi'nin Hazine'ye borcu, bu ülkedeki tüm belediye borçlarının üçte ikisi.. 4.5 katrilyon lira..
Hazine'ye borç ne demek?.. Halkın vergilerinden alınmış, geri ödenmemiş para demek.
Yani Türkiye halkı, Melih Gökçek'e 4.5 katrilyon lira ödeme yapmış.
Buna Ankara halkının mahalli vergiler, belediye şirketleri aracılığı ile ödediklerini de ekleyin. Ankara Belediyesi'nin ülkeye kaça mal olduğunu görürsünüz.
Olacaktır. Ankara bu ülkenin başkentidir ve gelişmektedir. Gelişme de para ile olur. Gerçi Ankara'yı yaşanmaz ve yürünmez hale getiren o delik deşik ve dünyanın hiçbir metropolünde benzeri olmayan, şehirciliği yok eden kent göbeğindeki geçit ve tünellerin halka mı, inşaatı verenler ve yapanlara mı yararı olduğu tartışılır ama, onu bir kenara bırakıyorum.
Galatasaray ve Fenerbahçe gibi, bu ülkenin en ücra köşelerinde bile, hatta milli takımdan öte taraftara sahip, başarıları, çağımızda en iyi uluslararası tanıtım aracı olan iki kulübe, yıllardır atıl duran, yıllardır unutulmuş, değerleri bu iki kulübe tahsisi söz konusu olunca ortaya çıkan iki araziyi vermek ve onların Realler, Milanlar, Barcelona, Chelsea, Bayernler ayarına gelmeleri yolunda adım atmalarına yardımcı olmak, halkın parasını çarçur etmektir. Tamam.. Sevgili Mehmet.. Tamam!..
O zaman söyler misiniz, on tane taraftarı olmayan, maçlarını boş tribünlere oynayan Ankaraspor, gizli adıyla Ankara Büyükşehir Belediyespor'un bu ülke halkına maliyeti nedir, hiç merak ettiniz mi?. Melih Gökçek bu kulübe bugüne dek kaç para yatırmış, profesyonel ligde zaten tonla takımı olan Ankara'ya bir de kendi takımını eklemek için, Ankara Belediyesi'nin destek olduğu kaç amatör spor branşı, kaç altyapı takımı yok etmiştir, hiç sordunuz mu?.
Ankaraspor'a trilyonla verilen halkın paralarına, hem de hiçbir fayda sağlamaksızın akıtılan paralara sahip olmak hiç aklınızdan geçti mi?.
İşte İstanbul Belediye Spor.. İstanbul'un gene halkın paraları ile desteklenen bu takıma ihtiyacı var mı?. Ona akan paralarla İstanbul'a çok daha yararlı spor hizmetleri verilemez mi?. Bu hiç aklınıza geldi mi?.
Hadi Anadolu'da gerek var. Belediye desteği olmazsa, profesyonel takım yaşamaz. Oysa takımın yöreye, yöre gençlerine faydası var. Bu sportif olduğu kadar toplumsal da bir politika tamam..
Ama destek başka şey, siyasetin emrinde belediye kulüpleri kurup, çeşitli federasyon kongrelerinde siyasal oyları, sportif oyların önüne geçirmek başka..
İşte Futbol Federasyonu Kongresi için dava açan kulüpler, AKP'li Belediyelerin kontrolünde. Atanan kayyumlardan biri Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın İETT'den takım arkadaşı eski futbolcu, yeni Belediyespor yöneticisiymiş.. Buyrun..
Buralarda Belediyelerin ne işi olduğunu merak etmeyeceksin. Buralarda halkın parasının nasıl ve ne kadar siyasete akıtıldığını sormayacaksın.
Galatasaray ve Fenerbahçe gibi uluslararası kulüplere sahip çıkılmak, destek olmak istenince kıyametleri koparacaksın..
O zaman olmuyor işte!..