kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 6 Ocak 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC

AK Parti artık bir dünya markası

AA
Yeni Haber
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Türkiye markası olmayı aştığını ve bir dünya markası olduğunu söyledi.

Erdoğan, Kağıthane Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen AK Parti Kağıthane İlçe Kadın Kolları 2. Olağan Kongresinde konuşma yaptı.

''Uzun ince bir yoldayız, gidiyoruz gündüz gece'' diyerek konuşmasına başlayan Erdoğan, AK Parti'nin kurulduğu 14 Ağustos 2001'den bu yana bu yürüyüşüne kararlılıkla devam ettiğini söyledi.

Erdoğan, AK Parti'nin Türkiye'de ilden mahalleye kadar tüm örgütlenmesini gerçekleştiren bir parti olduğunu dile getirerek, bunun partinin dinamik yapısının göstergesi olduğunu ifade etti.

Partiyi kurdukları zaman, AK Parti'nin sadece bir Türkiye markası değil dünya markası olacağını ifade ettiklerini anımsatan Erdoğan, ''Bugün AK Parti bir Türkiye markası olmayı aşmış, bir dünya markası olmuştur'' dedi.

Erdoğan, dünyadaki değişik üniversitelerde AK Parti ile ilgili tezler hazırlandığını da belirterek, şöyle konuştu:

''Akıl, bilim ve tecrübe bizim bu çalışmamıza yön vermiştir. Biz sipariş üzerine partimizi kurmadık. Türkiye'de milletin verdiği karara uyarak partimizi kurduk. AK Parti milletin düşünce ufkundan, ihtiyacından doğmuş bir partidir. Özelliğimiz burada, güzelliğimiz de burada. Bunu bu şekilde devam ettirdiğimiz sürece AK Parti'nin büyümesi ve güçlenmesi aynen devam edecektir.''

''KADIN KOLLARI PARTİNİN OMURGASI''


Erdoğan, konuşmasında Kadın Kolları'nın partinin omurgası olduğunu da vurgulayarak, ''Kadın Kolları'nın çok önemli bir yeri var. Kale içeriden fethedilir. Biz buna inanıyoruz'' dedi.

AK Parti'nin dünyanın birçok ülkesinden kendine kardeş parti seçtiğini de belirten Erdoğan, bu partilerin Türkiye'ye gelip çeşitli çalışmalar yaptıklarını ve AK Parti'den çok şey öğrendiklerini ifade ettiklerini söyledi.

Erdoğan, AK Parti'nin teori ile pratiği buluşturan bir parti olduğunu da kaydederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Ortaya çıktık, 16 ay sonra ilk seçim oldu ve AK Parti yüzde 34,4 oy ile Türkiye'nin iktidarına oturdu. Parlamentoda aldığı milletvekili oranı ise yüzde 65. Bunu bile hazmedemediler. Ne dediler? 'Bu yüzde 25'tir' dediler. Ya onlar hesap bilmiyor, ya biz hesap bilmiyoruz. Nasıl oluyor da yüzde 25 olur? Sandıktan alınan oy yüzde 34,4 ama sistem içinde 'baraj' demişler. Bu barajı AK Parti mi koydu? Yok. Kim koydu? AK Parti gibi düşünen siyasi anlayışları yok etmek isteyenler koydu. O yok etmek isteyenler ne yazık ki kendileri yok olup gittiler. Gördüğünüz gibi son seçimlere hiç giremediler. Kayıp ilanı ile arananlar var, bu hale geldi. Fakat biz ne dedik? 'Asla rehavete kapılmayacağız, asla şımarmayacağız, bize tevazu yakışır' dedik. 'Bu tevazu ile kararlılıkla yola devam edeceğiz' dedik. Onun için de son seçimde neydi sloganımız? 'Durmak yok, yola devam'...''

40 ÇÜRÜK YUMURTADAN BİR SAĞLAM YUMURTA OLMAZ


AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bazı kişilerin sosyal güvenlik reformuna yönelik gösteri yaptığını belirterek, ''Şu anda 60-61 yaşı emeklilik yaşı olarak getirecek olan bu kanun, 2028-29'da yürürlüğe girecek. Yani şu ana kadar SSK'lı veya Emekli Sandığı ya da Bağ-Kur'luyu kapsamıyor'' dedi.

Erdoğan, Kağıthane Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen AK Parti Kağıthane İlçe Kadın Kolları 2. Olağan Kongresinde yaptığı konuşmada, 22 Temmuz seçimlerinde bütün partilerin bir araya geldiğini ifade ederek, ''Aralarında çeşitli anlaşmalar yaptılar. Dayanışmalara girdiler. 40 çürük yumurtadan bir sağlam yumurta olmaz. Bir araya geldiler ama olmadı'' dedi.

Söz konusu partilerin AK Parti'yi yok edeceklerini zannettiklerini, ancak sandıktan AK Parti'nin çıktığını dile getiren Erdoğan, ''Şu an caddede iki kişi yürüyorsa, bunun biri AK Partili demektir. Bu hale geldik'' diye konuştu.

Bunun, Ak Parti'nin Türkiye'yi kucaklayan bir parti olduğu anlamına geldiğini, 81 vilayetin 80'inde AK Parti milletvekili olduğunu söyleyen Erdoğan, söz konusu durumun şimdiye kadar hiçbir siyasi partiye nasip olmadığını dile getirdi.

Erdoğan, yola çıkarken 3 kırmızı çizgilerinin bulunduğunu, bunlardan birinin ''etnik milliyetçilik yapmamak'' olduğunu kaydederek, Ulu Önder Atatürk'ün 1921 yılında Meclis'te yaptığı ve Çerkezi, Lazı, Kürdü, Abazasıyla tüm vekillere teşekkür ettiği konuşmayı hatırlattı.

Türkiye'nin her yerinden Ak Parti'nin çıktığını çünkü halkın sesini dile getirdiklerini ifade eden Erdoğan, ''Çünkü, biz kimsesizlerin kimsesi olarak ortaya çıktık ve bu böyle devam edecek. Aksi takdirde benim milletim getirdiği gibi de götürür. Buna saygıyı göstereceğiz ve bundan asla taviz vermeyeceğiz'' şeklinde konuştu.

''HERKES 'TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANDAŞIYIM' DİYEBİLMELİ''

Erdoğan, hangi etnik unsura sahip olursa olsun herkesin ''Ben, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım'' diyebilmesi ve bundan gocunmaması gerektiğini belirterek, bunun başarılması halinde Türkiye'yi kimsenin yıkamayacağını anlattı.

Diyarbakır ziyaretine de değinen Erdoğan, orada halkın mütevekkil yapısını, devletine nasıl sadık olduğunu gördüğünü belirterek, ''İşte bu güven, dayanışma bizi yarınlara çok daha farklı taşıyacak'' dedi.

İkinci kırmızı çizgilerinin ''batıda hangi imkanlar varsa doğunun da aynılarına sahip bulunması'' olduğunu söyleyen Erdoğan, 5 sene içinde Doğu ve Güneydoğu bölgelerine Cumhuriyet tarihinde görülmemiş yatırımlar yaptıklarını, alt ve üst yapı yatırımlarının 8.2 katrilyonu bulduğunu kaydetti.

Erdoğan, bu sırada, salondaki bir kadının, ''Bize yapmadılar, biz mağduruz şu anda. Lütfen mağduriyetimize kulak verin'' diye seslenmesi üzerine, ''Kardeşim, bireysel bir konuyu burada konuşma, bak ben geneli konuşuyorum'' yanıtını verdi.

Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''İlk ifade şu; Bakın belediyeden kaynaklanıyor. Niye? Çünkü artık gecekondu mu yaptı, kaçak mı, (yeni konut yaptık, gel buraya otur) diyoruz. Gelmişsin, devletin arazisini işgal etmişsin, oturuyorsun. Öbür tarafta vatandaşım bileziğini satıyor, borçlanıyor, gidiyor konut alıyor. Ama sen işgal ediyorsun. Aradan yıllar geçtikten sonra sahipleniyorsun. Sonra çıkıyorsun polise kiremit sallıyorsun. Yok öyle bir şey.''

Türkiye'de bir değişim ve dönüşüm başlattıklarını kaydeden Başbakan Erdoğan, sadece bu dönemde, Türkiye genelinde yapılan derslik sayısının 113 bine ulaştığını, sağlıkta atılımların da hızla geliştiğini söyledi.

''HER YER VATAN...''

Erdoğan, bir ara doktorlar için (mecburi hizmeti kaldırdıralım) dediklerini de belirterek, ''Hemen doğu batıya göç etti. Hastaneler boşaldı. Mecburen yine kanun çıkardık. Mecburi hizmeti geri getirdik'' dedi.

''Her yer vatandır'' dendiğini, ama bunun lafta kaldığını ifade eden Erdoğan, ''Öyle sürgün yeri, mürgün yeri diye bir şey yok. Türkiye'nin her yeri vatan. Gideceksin kardeşim. Öğretmensen gideceksin. Asker gidiyor mu, sen de gideceksin. Doktorsan sen de gideceksin. Benim bu halkım bu hizmeti alacak ki biz göçü engelleyelim bununla'' şeklinde konuştu.

Erdoğan, Türkiye'nin her yerinde üniversite kuracaklarını belirterek, 72 ilde üniversite kurulduğunu, kalan 9 ilde de bu yıl kurulacağını söyledi. ''Bizim görevimiz üniversiteyi kurmak, öğretim üyesini de YÖK'ün halletmesi... Ama yok eğer öğretim üyesi yetiştiremiyorlar, versin onu da elimize biz onu da hallederiz. Çünkü bu millette öğretim üyesi olmaya hevesli olanlar olduğu gibi, bu ülkede öğretim üyesi yetiştirebilecek kurumlar da anında oluşur'' dedi.

Erdoğan, YÖK'ün bu dönemde, bu açığı süratle kapatacağına inandığını belirtti.

''BU YOLDA YAPILIR DİLENCİLİK...''

Erdoğan, üniversite binası inşa etmek için gerekirse dilendiğini ifade ederek, ''Üniversite binası inşa etmek için, yeri geldiği zaman ben dileniyorum Başbakan olarak... Tabii yarın yazabilirler köşe yazarları, 'Türkiye Cumhuriyeti'nin ekonomisi yetmiyor, bak dilencilik yapıyorlar.' Bu yolda yapılır dilencilik...'' diye konuştu.

Doğuda ve batıda modern hastanelerin kurulmasına başlandığını belirten Erdoğan, Türkiye genelinde 10-15 adet bulunan ve vücuttaki her hastalığı tespit eden aletten Diyarbakır Devlet Hastanesinde de bulunduğunu ve bu hastanenin artık sevk veren değil, aynı zamanda sevk alan bir hastane haline geldiğini söyledi.

Üçüncü kırmızı çizgilerinin ise ''dinsel milliyetçilik'' olduğunu belirten Erdoğan, ''Müslümanın inancını yaşama hakkı var ve o nasıl ki yönetimin güvencesindeyse, aynı şekilde Türkiye'de Müslüman olmayanlar Hristiyanı, Musevisi, ateisti ile onlar da kendi inançlarıyla iktidarımızın güvencesi altındadır'' dedi.

''NE MÜZİK DERSİ, NE RESİM DERSİ KALKAR''

Türkiye'yi eğitim, sağlık, adalet ve emniyet olmak üzere 4 temel taş halinde inşa edeceklerini söylediklerini hatırlatan Erdoğan, ''Son zamanlarda bir yalan yarışıdır aldı başını gidiyor. Örneğin diyorlar ki, 'Efendim okullardan müzik dersini, resim dersini kaldırıyorsunuz.' Elinize, dizinize dursun. Ne müzik dersi, ne resim dersi kalkar. Böyle bir şey yok. Ama bir ithamdır gidiyor'' şeklinde konuştu.

Artık hastane kapılarından geri çevrilen vatandaşların olduğu dönemlerin geride kaldığını belirten Erdoğan, sosyal güvenlik reformuna yönelik eleştiriler konusunda da şöyle konuştu:

''Her hastaneye benim vatandaşım gidecek. Ama bazı düzenlemeler yapılıyor. Bu sosyal güvenlik yasasıyla birlikte bunu bir yere oturtacağız. Fakat bazıları çıkıp bazı gösteriler yapıyorlar. Nedir bu gösteriler? Yaptıkları şey şu; 'Efendim işte bizi emekli edip ondan sonra dışarı atacaklar, sokağa atacaklar, biz ne yapacağız?' Şudur, budur. Değerli kardeşlerim, Allah aşkına başımızı iki elimizin arasına alalım; 49 yaşında emekli edilen bir insan ne olur? Sokakta kalır değil mi? Peki niçin bunları 49 yaşında acaba emekli ettiler? Bu kanunu çıkaranların bu hesabı vermesi gerekmez mi? Ya sıkılmıyor musunuz, bu kadar genç yaşta bu milletin evlatlarını, dünyanın neresinde böyle bir emekli yasası var da emekli ettiniz? Bu insan ne yapacak? İkinci bir iş bulacak. Duramaz ki, mesleği var. Ama ikinci işi bulduğu zaman da orada kayıtsız çalışır. Bir yerde kayıtlı ekonomi, öbür tarafta kayıtsız. Çift maaş. Ama biz onu emekli ettiysek, o kayıtsız çalıştığı yere de kayıtlı çalışacak birisini sokabilseydik. Bu ülkede işsizlik olur muydu? Bunu düşünelim. Kimse bunu düşünmüyor. İşte gelir dağılımındaki adaletsizliğin bir sebebi de budur.

Şu anda 60-61 yaşı emeklilik yaşı olarak getirecek olan bu kanun, 2028-29'da yürürlüğe girecek. Yani şu ana kadar SSK'lı veya Emekli Sandığı ya da Bağ-Kur'luyu kapsamıyor. Ya? Bundan sonra... Yani kanun çıktığı andan itibaren sosyal güvenlik kapsamına girenleri kapsayacak. Dolayısıyla iş günü sayısı 7 bin ya da 9 bin, bu olacak. Bunun kararı henüz verilmedi, verilecek. Bu kanun kesinleştikten sonra süreç başlayacak.

Ama artık biz genç yaşta insanımızı sokağa çıkarmak istemiyoruz. Diyoruz ki, şu yaşa kadar çalışacaksın, ondan sonra emekli olacaksın. Bununla bir adaleti de tesis etmiş olacağız. Ama bununla bir şey gelecek; her doğan, sosyal güvencesiyle doğacak. Ne zamana kadar, 18 yaşına kadar. 18 yaşından sonra prim ödemeye başlayacak.''