Üç katlı Masa'nın arka tarafında da geniş bir barı var.
Markalar iştah açar
İstinye Park'ın en üst katındaki Masa Restoran'da lezzetli yemekler yerken dışarıdaki lüks mağazaların vitrinlerini de seyredebilirsiniz. Meydandaki lüks markalara inat buradaki fiyatlar çok uygun..
Yıllar önce Hollywood'un Beverly Hills semtindeki Rodeo Drive Caddesi'ne götürmüşlerdi beni. Dünyanın en lüks markaları buradaydı. O zamanlar bizde henüz ithal markalar ya hiç yoktu ya da yeni yeni geliyordu. Gördüğüm lüksten gözlerim kamaştı. Durmak bile kesinlikle yasak olduğu halde bazı mağazaların önünde Ferrari'ler, Rolls Royce ve benzeri limuzinler serbestçe park etmişti. Demek bu ülkede de kurallar bazı durumlarda çiğnenebiliyordu. Aradan geçen zamanda o markaların hepsi Türkiye'ye geldi. Ne var ki Nişantaşı ya da Bağdat Caddesi'nde bile bunları toplu halde göremedik. Birbiri ardından açılan alışveriş merkezlerinde de bu lüks ürünlerin mağazaları vardı, ama hemen yanı başlarına açılmış sıradan dükkânlar işin havasını kaçırıyordu. Geçen hafta sonu yeni hizmete giren İstinye Park'a gittim. Alışveriş merkezinin en üst katından dışarıya açılan markalar meydanının ortasındaki 'Masa' adlı restoranda yemek yiyecektim. Yerimize oturup, restoranın cephesini ve yan taraflarını kaplayan camlardan küçük meydandaki ustaca aydınlatılmış mağazaların vitrinlerini görünce, bir an kendimi Rodeo Drive'a ışınlanmış hissettim. Burada vale hizmeti veriliyor ve en lüks cipler, spor arabalar ve son model limuzinler, aşağıdaki otoparklara taşınmayıp mağazaların önünde bırakılıyor. Özetle yemek yerken, kendinizi çok farklı bir dünyada hissediyorsunuz. Masa, İstanbul'un en yeni ve en modern restoranı; buranın mutfak konseptine Lütfü Kırdar Kongre Merkezi'ndeki Loft Restaurant'ın genç şefi ve yöneticisi Umut Özkanca imzasını atmış. İstanbul'da pek alışık olmadığımız hoş bir mimari tasarım da uygulanmış ve üç katlı, ferah, aydınlık bir mekân yaratılmış. Arka tarafta geniş bir bar, bir uçta da odun ateşiyle ısıtılan, yekpare ateş tuğlasından bir pizza fırını bulunuyor. Yakında barın bir bölümü suşi bar olarak devreye girecekmiş. En üst kat ise özel davetler için kullanılacakmış. Ben açılışından tam 15 gün sonra gittim. Henüz açıldığından kimsenin haberi olmamasına ve iftara gelenlerin de kalkmalarına rağmen, her yer dolmuştu. Masa'nın öğle ve akşam için iki ayrı mönüsü var. Öğle mönüsü akşamın özeti. Şef Özkanca, mönüyü Loft'unkinden ayırmış. Başlangıçlar bölümü iki kısım. İlk bölümde en dikkati çeken yemekler, sebzeli bulgur pilavı ve erik sos ile sunulan bıldırcın ve balık köftesi. Bir de 'raw' yani çiğ başlangıçlar var. Burada da somon marine, somon ve orkinos sashimi, dana carpaccio ve breasola göze çarpıyor.
PİZZALAR ETKİLEYİCİ
Salatalar ve ev yapımı makarna çeşitleri birer mönü oluşturacak kadar zengin. Aynı şekilde 'odun fırınından' başlığı altında pizzalar bölümü de etkileyici. Ana yemekleri ızgara et ve deniz ürünleriyle tava ve fırında pişmiş spesiyaliteler oluşturuyor. Tatlı mönüsünde ise çikolatalı sufleden, dağ çilekleri eşliğinde tiramisu'ya, frambuaz sosla sunulan bademli 'Alkazar'dan, çeşitli keklere, bademli sufle ve ılık çikolata sosla servis edilen incirli profiterole kadar cazip çeşitler, baş döndürüyor. Biz değişik bölümlerden farklı yemekler tattık. Örneğin ortaya bir pizza getirttik. Zar inceliğinde açılan özel kıvam tutturulmuş Karadeniz pidesi, bol malzemeyle hazırlanmıştı ve bu hamur pizzaya çok yakışmıştı. Aynı şekilde t-bone steak, karnı ve gözü aç bir yemekseveri mutlu edecek boyutlardaydı; orta pişmiş istenmiş, istendiği düzeyde getirilmişti. Galetaya bulanıp kızartılan Milano usulü kotlet ise yağını çekmeden ve kurutulmadan pişirilmişti. Makarnalardan seçtiğimiz 'farfella portofino', yani küçük karidesler, porcini mantarı, ıstakoz suyu ve votka ile pişirilmiş ev yapımı kelebek makarna, olması gerektiği gibi diriydi ve hamuru başarılıydı. Dağ çilekleri eşliğinde tiramisu ve yine dağ çilekleri ile servis edilen New York stili cheese cake de nefisti. Şarap mönüsü ise zengin ama şimdilik Türk şaraplarından oluşuyordu. Yabancı şarapların da mönüye gireceğini, hatta Petrus, Margaux gibi lüks şato şaraplarının da bulundurulacağını öğrendim. Gerek yemekler, gerekse içkilerin fiyatları 'markalar meydanı'na inat, uygun düzeyde tutulmuştu. Restoranın dolup taşmasında bunun da payı olsa gerek. Yakında kahvaltı da verilecek restoranın bir başka avantajı da, mağazalar saat 22.00'de kapandığı halde otoparkın sabahın erken saatlerine kadar açık kalması... Dünyanın en lüks markaları arasına bizden de üst düzey marka olmaya aday bir restoran, Masa.
Beğendiklerim:
Çok başarılı bir mekân. Restoran açılalı iki hafta olduğu halde gerek mönü, gerekse servis oturmuş. Yemekler çok kaliteli ve başarılı. Yılın en gözde restoranlarından biri olmaya aday.
Beğenmediklerim:
Mönülerde bazı eksikler olduğu söylendiği halde bu pek belli olmuyor. Restoran doluyken içeride ses yankılanması fazla. Önceden yer ayırtılmıyor; yer yoksa barda bekleniyor.
Mutfak * * * * *
Servis * * * *
Ambians * * * *
Masa
İstinye Park Alışveriş Merkezi
No: 486, İstinye Tel: (0212)
345 53 23 / 24 / 25
Yayın tarihi: 29 Aralık 2007, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/12/29/ct/haber,EB73F527E9DA442DA6EEB3EA3E5831B1.html
Tüm hakları saklıdır.