Anlatacağımız hikâye
"tanıklarının bazıları hayatta olan" bir gerçek.
Ama yazmasak
"hiç bilinmeyecek." Onun için
"seneler önce yaşanan" ve bizce gereksiz yere
"kamuoyundan saklanan" bu olayı
"bayram eğlencesi" diyerek zaman tünelinden bugüne taşısak nasıl olur?
Kendi sorumuza kendimiz yanıt verelim:
İyi olur. Ve kimbilir, 2 seçimdir barajın altında kalan Kırat'ın da
"kulağı çınlamış olur." DEMİREL KIRGIZİSTAN'DA Evvel zaman içinde...
Kalbur saman içinde...
Baba'nın
"aktif ve haşmetli siyaset" günlerinde...
"Türkiye lideri" bir gün Kırgızistan'a gider.
Kırgızistan lideri de Baba'yı kucaklar,
"hoşgelmişsen kardaşım" der.
AKŞAM YEMEĞİ Gündüz
"resmi görüşmeler" olur.
Akşam ise Baba,
"ev sahibinin" şeref konuğudur.
Kırgızistan başkanının
"sarayına" gidilir.
Masaya oturulur.
Davetli sayısı ise
"çok sınırlıdır." KIMIZ Masada elbette
"su" da var ama...
"Ana içki" kımız.
Bizde
"aslan sütü" rakı meşhur.
Kırgızlar'da kımız
"dünyaca meşhur." Tabii içmeyen içmez, içen içer.
İsteyen de
"şarabı tercih eder." AT PASTIRMASI Yemekte
"kimin ne içtiği" bu yazının konusu değildir.
Masadaki yiyecekler arasında bulunan ve bizim pastırmaya göre
"daha sert" ve
"biraz ekşi" olan
"at pastırması" da konumuzun dışındadır.
"Şaka değil gerçek" masada bir
"kuş sütü eksiktir." EN ANA YEMEK Önce
"soğuklar" servis edilir.
Sonra sıra
"sıcaklara" gelir.
Bütün bunlar olurken ise...
"Ana yemeğin de anası olan bir yemek" bütün haşmeti ile
"masanın ortasında" beklemektedir.
Bu
"ana yemeğe" ise kimse elini sürememektedir.
Zira onun yenilmesi
"özel bir seremoni gerektirmektedir." KIRAT'IN KELLESİ Merak ettiniz değil mi?
"Nedir bu ananın da anası yemek" diye.
Sözü uzatmayalım. Konuyu dağıtmayalım.
Ve
"tarihin gizli kalmış bir noktasını" aydınlatalım.
Masanın orta yerinde, bir platformun üstünde, altın tepsinin içinde
"kıratın kellesi" durmaktadır.
TEKNİK AYRINTI Bu arada
"bilmeyenler için" bir bilgilendirme notu...
"Kelle", bildiğimiz koyun kellesi
"2 türlü" pişirilir.
1. Kellenin
"derisi yüzülür." Sonra fırında pişirilir.
Veya bir tencere içinde haşlanır...
Sonra da yenir.
2. Kelle güzelce
"ütülenir." Ondan sonra yenir.
AFİYETLE Kelle
"nasıl" ütülenir?
Bilenler bilir
"kelle, ateşin üstüne tutulur." Önce
"alevle" kellenin üstündeki tüyler yakılır.
Sonra da
"hafif ateşte" kelle yavaş yavaş pişirilir.
Ve yenir. Kelle sevenlere
"afiyet olsun." ALTIN TEPSİDE İşte
"şeref masasında, altın tepsi içinde" böyle
"ütülenmiş, muhteşem bir kırat kellesi" durmaktadır.
Kellenin
"gözleri" ise masanın
"şeref konuğuna" doğru bakmaktadır.
Baba'mız bir yandan yemeğini yemekte, bir yandan da
"kıratın kellesine göz atmaktadır." TARİHİ NUTUK Ve şimdi sıra geldi
"nutuk çekmeye." Nutuğun ardından
"iki ülke insanının mutluluğu için" kımız içmeye.
Ve
"kıratın kellesini" yemeye. Kırgızistan'ın lideri ayağa kalkar. Konuşmasına başlar.
"Hitabı" ise Türkiye'nin başkanınadır.
"Türk ve Kırgız devlet arşivlerinde bulunması gereken" tarihi konuşma
"özetle" şöyledir.
SAYIN BAŞKAN Türkiye'nin hörmetli (sayın) başkanı.
Bu kıratın 2 gözü var.
Birini siz yiyeceksiniz, diğerini ben.
Birbirimize kötü gözle bakmamak için. Kıratın 2 kulağı var.
Birini siz yiyeceksiniz, diğerini ben.
Birbirimiz hakkında kötü söz duymamak için. Ve kıratın tek dili var.
Yarısını siz yiyeceksiniz, yarısını ben.
Birbirimize incitici söz söylememek için. DEMİREL SINAVDA 1. Baba'mız
"kelle sevmez." 2. Kelle kolesterol demektir... Doktor
"izin vermez." 3. Ve hele
"kıratın kellesini yemek" siyasi bakımdan
"Baba'nın hiç işine gelmez." İyi de bu
"önemli ikram" nasıl geri çevrilecek?
Baba
"Kırgızistan Başkanı'na" ne diyecek?
FORMÜL Baba
"6 defa gitmiş, 7 defa gelmiştir." Neler görmüş, neler geçirmiştir.
En olumsuz koşullarda bile
"durumu kurtaracak bir şeyler söylemeyi" becermiştir.
Elbette
"kıratın ütülenmiş kellesi" hakkında bir nutuk çekecektir.
Kıratın
"kulağını, gözünü, dilini yememek için" de bir formül üretecektir.
Ayağa kalkar ve...
BABA KONUŞUYOR Kırgızistan'ın sayın başkanı, aziz ve muhterem kardeşim.
Davetinize şansım ve devletim adına, milletim adına teşekkür ederim.
Bu muhteşem kelleyi burada yemek yerine, izniniz olursa, paket yapıp Türkiye'ye götüreyim.
Eşime de göstereyim.
Ve buraya benimle gelmediği için çok üzülen eşimle birlikte yiyeyim.
MUTLU SON Masada bir alkış kopar.
Başta Kırgız devlet başkanı olmak üzere herkes, Baba'nın düşüncesini
"çok yahşi (güzel) bulur." Kıratın kellesi güzelce paketlenir.
Ve Baba'nın uçağına konur.
Ankara'ya getirilir. Sonra ne mi olur?
Kelleyi
"Baba ile eşinin yemediğini" söyleyelim.
Yiyenlere ise
"afiyet olsun" diyelim.
Yayın tarihi: 23 Aralık 2007, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/12/23//haber,B4A20F465A964CEBB767314D9FB7A498.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.