Bilindiği üzere Türk sporu önceleri İdman İttifakları Cemiyeti, sonra da Türk Spor Kurumu tarafından idare edilmekteydi. Genç Türk devletini yeniden yapılandıran Atatürk,
'sporda da verimliliği artırmak' için 3530 sayılı yasa ile Beden Terbiyesi Umum Müdürlüğü'nü kurdurdu.
Anayasadaki 58. ve 59. maddeleri üstlenen bu kurumun hedef kitlesi, Türk gençleri olduğu için önemi de büyüktü. Taşıdığı bu misyon nedeniyle de bütçe açısından şüphesiz en iyi imkanları hak etmekteydi.
'Yemedik yedirdik; giymedik giydirdik' mantığından hareket eden devletimiz, kıt imkanlarına rağmen spor teşkilatını daima destekledi.
MİRASLA İDARE EDİYORLAR Genel bütçeden spora ayırdığı pay bir yana kanunla kazandırdığı
'özel gelir hakkı' ile teşkilatın gücünü arttırdı.
Daha sonra 3289 sayılı yasa ile daha da modernleştirilen teşkilat, memnuniyet veren bir tempo da yakaladı. 1993-2003 tarihleri arasında;
- Çamur sahalar tüm Türkiye de çimlendirildi.
- Çim sahalarda modern şartlarda yetişen Türk Milli Takımı Dünya üçüncüsü oldu.
- Galatasaray Kulübü UEFA Şampiyonu oldu.
- Futboldaki bu başarılarla Avrupa'daki
'şerefli mağlubiyetler' devri kapandı.
- Basketboldaki 12 Dev Adam efsanesine ek olarak her branşta Türk sporcuların dünya ve olimpiyat şampiyonlukları en üst sayıya ulaştı.
- Voleybolda ün yaparken, atletizmde ilk defa Süreyya Ayhan'la Avrupa şampiyonluğu geldi.
- Üstelik her branşta bir dolu şampiyon sporcu bu dönemde yetişti.
Ancak bu son 3-5 yıla gelindiğinde ilerlemenin durup
'teşkilatın mirası ile idare edildiği' sportif olaylarda görülmektedir.
Tek başına iktidarın kuvvet ve kudretini iyi kullanamayan spor bürokrasisi, Türk sporunu geri götürdü.
PROJELER RAFA KALKTI Yeni şampiyonlar yetişmediği gibi GSGM'nin en önemli görevlerinden olan tesisleşmenin de teşkilat eliyle yapılmadığını üzülerek izliyoruz.
Yarım kalan tesislerin tamamlanması,
'100 Gönüllü, 100 Tesis' projeleri gibi çalışmaların ne hikmetse rafa kalkması, hayret verici bir olaydır. Şehirlerde valiler de olmasa, teşkilatta tesis ve organizasyon yapacak parayı bulmak bir mucize. Bu, teşkilatın iflas belirtisidir.
Bu esnada
anlaşılmaz bir hızla özerkleştirilen federasyonlar, bilgi ve ekonomik yeterliliği tartışılan zatlara teslim edildi. Gerekçesi neydi? Federasyonlar kendi kendini finanse etsin. Kendi parasını bulup faaliyetini yapsın. Devlete yük olmaktan çıksın.
Oldu mu? Olmadığı ortada. Oysa
eski yönetim 2003 yılı başında genel bütçeden aldığı 309 trilyon liraya 48 trilyon da kendi özel gelirlerini ilave edebilir durumdaydı.
2002 yıl sonu olmasına rağmen il bütçelerindeki 24 trilyon nakit hayli dikkat çekiciydi.
PARA SİZE NİÇİN LAZIM? Şimdi 7 Aralık'ta TBMM'de spor bütçesi konuşulup ödenek istenecek.
"İyi de ne hakla!" demekten kendimizi alamıyoruz.
Herkesin de elini vicdanına koymasını bekliyoruz. Tesisleri valilere yaptıracaksınız! Büyük illerdeki amatör faaliyetlerin parasını valilere ödeteceksiniz. Zaten kendi paralarını bulmaları için federasyonları da özerkleştirdiniz.
"Şu halde personel maaşları dışında size para niçin lazım?" diye soracak birilerini bekliyoruz.
Yayın tarihi: 5 Aralık 2007, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/12/05//haber,CFC7812DB6B744A692CAC2C1D7C38EC0.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.