Aşkı bütün renkleriyle yaşıyorlar. Yatak odaları bile pespembe...
Seninle her şeye varım
Toluy Erdik
* Çiğdem'den çok hoşlanmıştım. ICQ'da mesajlaşırken, bir gün "Ben görmüyorum," diye yazdı. "Nasıl yani?" diye kaldım... Bir yandan bırakmak istiyordum. Bir yandan kalbim sonuna kadar gitsin istiyordu.
* Gören kadınların pek çoğundan daha fazla kitap okur. Gözleri görüp de Çiğdem kadar yetenekli olmayan pek çok kadın var.
* Gözlerimi kullanmadan el yordamıyla eşyalarımı bulabileceğimi Çiğdem'den öğrendim.
Çiğdem Erdik
* Öpüşmeyi Toluy'dan öğrendim. Dudağı dudağıma değdiğinde büyük bir güven duygusu hissediyorum. Ama göklere uçmak gibi bir şey de değil bu. Aşk bence kocamın omzuyla kolu arasındaki o sıcacık yere kafamı gömüp uyumaktır.
* Elimden gelse Toluy'a bir koku yaptırır, sadece ona ait olmasını isterim. Nasıl ki sevdiğinizin yüzü sadece ona aitse, bu parfüm de dünyada sadece kocama ait olsun.
10 dakikalığına gözlerinizi kapatın. Evin içinde yürümeye başlayın. Duvarlara çarpmadan mutfağa girin. Buzdolabını açın, zeytini, reçeli çıkarın. Tabakları bulun, masaya koyun, sıcak çayı bardağınıza boşaltın... Gün ışığını bile fark edemeyecek kadar iyice sıkın gözünüzü. Yatak odasına yönelin. Giymeyi istediğiniz beyaz gömleği ve siyah pantolonu bulun. Gömleğin düğmelerini teker teker ilikleyin gözleriniz kapalı. Kapıya çarpmadan odadan çıkın, salona doğru yürüyün. Koltuğun üzerine bıraktığınız gazeteyi elinize alın... Ve sonra gözünüzü açıp bu röportajı okuyun... 26 yaşında. Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu. İyi derecede Fransızca ve İngilizce konuşuyor. İlkokuldan bu yana bütün sınıfları onur derecesiyle geçmiş. İyi bir işi var. Baltalimanı'nda, tümsekli-çukurlu basamaklarla çıkılan bir yokuşun en sonundaki evde yaşıyor. Doğduğu günden beri görmüyor. Çiğdem Erdik, üç çocuklu bir ailenin ilk kızı. Üçüncü kardeşi de kör doğmuş. Önce annesinin geçirdiği çiçek hastalığına bağlamışlar bunu. Ama asıl sebep akraba evliliğiymiş. Çiğdem, "Görmek, bilmediğim bir şey. Bilmediğim bir şey hakkında fikir yürütemediğim gibi üzülemem de. Bu yüzden insanların bana üzülüp acımasını istemiyorum," diyor. Bir akşam üzeri kabul etti bizi. Yanında âşık olduğu, "Evliliğimizde 83. günümüz," dediği kocası Toluy Erdik vardı. İnternette başlayan tanışma, gözü kör eden bir aşk ve hiç açılmasını istemedikleri hayatlarını bize anlattılar. Kocasının adı Toluy. Dolunay demekmiş. Henüz 27 yaşında. İlkokuldan itibaren hayatı, albay olan babasının tayinleriyle farklı kentlerde geçmiş. Çekingen ama iyi kalpli bir çocukmuş. Zekâsı onu İstanbul'daki en iyi fakültelerden birine taşımış. Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü mezunu. Master yaparken kız arkadaş bulmak için ICQ'ya dadanmış... İşte asıl hikâye bundan sonra başlıyor...
- 26 yıllık hayatınız müthiş bir başarı hikâyesi. Hiç annenizle babanıza öfke duyduğunuz zamanlar oldu mu?
- Çiğdem Erdik: Ben doğmadan 10 gün önce annem çiçek hastalığı geçiriyor. Doktorlar görmememi buna bağlıyorlar. Daha sonra bir kız kardeşim oluyor. Onun gözleri görüyor. Annemler bir de oğlumuz olsun diye bir çocuk daha yapıyorlar. Ve üçüncü çocuk da görmüyor. O zaman anlıyorlar ki, asıl mesele annemin çiçek hastalığı geçirmesi değil, teyzesinin oğluyla evli olması! "Böyle bir şey olacağını bilseydik asla evlenmezdik," der annem ve babam. İlkokulu yatılı okudum. Sadece dokuz tane olan kör okullarından biriydi. Yedi yaşımdayken annemin elini bırakıp gittiğim, duvarları yankılanan okulumda çok şey öğrendim. İyi bir okuldu ama zor bir dönemdi. İlkokulu bitirdiğim günkü sevincimi iyi hatırlıyorum. Çünkü ortaokulda görenlerle okuyacak, akşamları evime gidecektim. Derin bir iz bırakmıştı yatılı okumak. Kişisel bakımımı tek başıma yapabilmem için bu gerekliydi. Yoksa aileler çok korumacı oluyor. Aman düşmesin, aman dikkatli olsun derken çocuk bunu bir türlü öğrenemiyor. Her pazartesi okula gözlerim dolarak giderdim. Valizimi annem hazırlar, kokulu çamaşırlarımı özenle katlayıp koyardı. Okulda eşyalarımı bozmak istemezdim. Çocuk aklıyla, onları giymeye kıyamazdım. Ama ailemin beni yatılı okula verme kararını doğru buluyorum şimdi.
- Okurken zorluklar neydi?
- Ç.E: Eğitimle ilgili hiçbir problem yaşamadım. Özleme konusunda dayanıklı olmayı öğrendim. Psikolojik olarak bağışıklık kazandım. Ortaokulda gören çocuklarla birlikte okudum. Ama okula girmeden neden olduğunu anlamadığımız bir zekâ testi yaptılar bana... Komikti, ama hep en iyi okuyan oldum ve dereceyle mezun oldum. Liseyi, süper lisede burslu okudum. Ama orada da müdürle problem yaşadık. Beni istemedi okula. İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne şikâyet ettim. Okula aldılar. Yine dereceyle mezun oldum. Dershaneye gitmeden kazandım üniversiteyi. Dersleri çok iyi dinleyerek Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi'ni kazandım.
- Toluy Erdik'le birbirinizi ICQ'da tanımışsınız. Nasıl oldu?
- T.E: Ders çalışırken önümde ICQ açıktı. Bir mesaj geldi. "Selam," diyordu.
- Ç.E: Final haftasıydı. Fakültenin ikinci yılı. Annemi bekliyorum, sıkılmışım. Kız arkadaşım "Haydi gel, sana ICQ numarası aldım," dedi. ICQ'yu bilmiyordum. Fransızca bilen birini bile bulabiliyormuşsun. Fransızca yazdık. Birkaç seçenek çıktı. Birini seçtik, "Selam," yazdık. Hemen cevap geldi. Çok şaşırdım.
- T.E: Birkaç kez mesajlaştık. Adımın manasını sordu. "Atilla'nın küçük oğlu," dedim, "saflık, dürüstlük, temizlik demekmiş. Aynı zamanda dolunay..."
- Bilgisayarı nasıl kullanabiliyorsunuz?
- Ç.E: Jaws denilen bir program var. Ekranda ne yazıyorsa size okuyor. Toluy bir süre sonra yakın bir arkadaşımın da arkadaşı çıktı. Böylece gözümde güvenilir oldu. Derken bir gün bana mesaj attı: "Yarın sınavım var. Bana dua eder misin?"
- T.E: 21 gün sonra da buluştuk.
- Çiğdem'in görmediğini nasıl öğrendiniz?
- Ç.E: Ben söylemek istemedim. Çok bunaldığım bir haftaydı. O kadar ilgili bir çocuktu ki, onu kaybetmek istemedim. Bana ilgi gösteriyor olması sıkıntılarıma iyi gelmişti. Ama sınavlarım bitmeden söyledim.
- T.E: İnternette bir kız arkadaşım olsun istiyordım.. Çiğdem'den hoşlandım. Ama bir gün "Ben görmüyorum," diye yazdı.
- Ç.E: "Nasıl yani?" diye cevap yazdı.
- T.E: Anlamadım önce. Şoke oldum.
- Ç.E: "Körlük mü?" diye sordu, "Evet," dedim.
- T.E: İlk anda, yine şansım dönmedi, diye düşündüm. Ama yazdıklarından konuşmasından çok etkilenmiştim. Ne olursa olsun, tanışmak istedim. Bir yandan bırakmak istiyordum, bir yandan kalbim sonuna kadar gitsin diyordu.
- Ç.E: Ve 21 gün sonra randevulaştık. 20 Haziran 2004'te, Beşiktaş'ta buluştuk.
- T.E: Üzerinde bembeyaz bir kıyafet vardı Çiğdem'in. Pamuk Prenses gibiydi, güzel görünüyordu. İlk anda âşık oldum diyemem. Zamanla oldu.
- Ç.E: Toluy'un sesini ilk kez telefonda duydum. İnce bir sesi vardı, kibar konuşuyordu. "Çattık," dedim, çok dayanıksız bir tipe benziyor. Birisi bir şey dese benden hemen vazgeçebilecekmiş gibi geldi.
- T.E: Zamanla âşık olduk. Birbirimize kıyamadık. Vazgeçemedik. İlk gün Üsküdar'da bir çay içtik. Beyaz topuklu ayakkabılar vardı ayağında.
- Ç.E: Harika bir koku vardı üstünde. Hâlâ onu kullanır. Başka bir koku sürdüğünde başkasıymış gibi geliyor.
Yayın tarihi: 1 Aralık 2007, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/12/01/ct/haber,AE5C0ADF16684AB09D5986EDAB176C9D.html
Tüm hakları saklıdır.