İşgal güçlerinin 9 Nisan 2003'te Irak'ın başkenti Bağdat'a girdiklerinde, yaptıkları ilk iş, Saddam'ın heykelini alaşağı etmek olmuştu. Saddam ise buraya kendi heykelini diktirirken, bir önceki rejimden kalma "Meçhul Asker" anıtını yıktırmış, 24 yıl sürecek diktatoryasını ilan etmişti. İşgal güçlerinin de Bağdat'ta aynı yöntemi izlemesi ve ilk seçtikleri hedefin bu heykel olması, Irak halkına yeni bir dönemin başladığını anlatmanın belki de en etkili yoluydu. Bu iki olayda da görüldüğü gibi heykel tarihtir, güçtür. Irak'ta Saddam Hüseyin heykelinin yarattığı gücü, bundan yedi bin yıl önce Anadolu'da ana tanrıça Kibele heykelcikleri yaratıyordu. Ancak Kibele'nin gücü Saddam'ınki gibi ölümcül değil, tam tersine doğurgandı. Anadolu'da dinlere, dillere, kültürlere beşik olmak için "Ana" olmak gerekirdi. Ana olmak için de kadın. Ancak önce Hititler ardından da Frigyalılar için koruyucu ve gözeten bir ana tanrıça olan Kibele gelecekte farklı formlarda kullanılsa da zamanla unutuldu. Bu toprakların kadınla ve heykelle kurduğu ilişki giderek azaldı. Sahne ağırlıklı olarak erkeklere ve erkek heykellerine kaldı. Bu gün Türkiye Cumhuriyeti'nde heykeli dikilen kadını sayısı neredeyse bir elin parmaklarını geçmiyor: Sabiha Gökçen, Nene Hatun, Halide Edip Adıvar, Leyla Gencer. Bu kadınlar, kadın olmanın ve kendi alanlarında büyük başarılara imza atmış bulunmanın ötesinde, heykeli dikilen kadın olmanın ortak kıvancını da paylaşıyorlar.
Yayın tarihi: 18 Kasım 2007, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/11/18//haber,883A7CE04F734A75BA73186FCDF751F2.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.