Sagalassos'taki nimfeum (çeşme), Anadolu'nun en güzel antik yapılarından biri.
Anadolu'dan yeni hazineler fışkırıyor
Isparta'ya çok yakın, Ağlasun kasabası yakınında yer alan Sagalassos antik kenti, küçük bir 'Efes' olma yolunda ilerliyor. Yazarımız Atilla Dorsay, Altın Portakal Film Festivali sırasında gidip gördüğü antik kenti anlattı.....
İLİŞKİLİ HABERLER
Anadolu'dan yeni hazineler fışkırıyor
Hayatta en sevdiğim şeylerden biri, Anadolu'yu gezmek ve özellikle tarihiarkeolojik yörelerimizi tanımaktır. Gerçi bu konuda Mehmet Yaşin veya Fatih Türkmenoğlu'yla yarışamam, ama benim de kendime göre az Anadolu bilgi ve deneyimim yoktur. Ve ülkemizin hemen her karışı görmeye değer, ama çoğu zaman hiç bilmediğimiz ve gidip görmediğimiz zenginliklerle doludur. İşte son haftalarda görebildiğim bir antik kent üzerine kimi notlar...
MANZARA ETKİLEYİCİ
Sagalassos adını duyuyordum, özellikle yakın zamanda bir gazetede, yapılan restorasyon sonucu ortaya çıkan görkemli yapıların resmini görünce, büsbütün heyecanlandım. Isparta'ya çok yakın, Ağlasun kasabasının yakınındaki kent, Antalya'ya 100 km. kadar uzaktı. Antalya festivali sırasında ne yapıp edip bir arabaya bindik ve gittik. Güneybatı Toroslar'a yaslanan Ağlasun'dan sonra, iyi bir yoldan aynı adı taşıyan dağa eriştik. Ve birden manzara gözüktü. Etkileyici bir manzaraydı bu... Dağın yamacına yayılmış birçok yapı kalıntısı vardı. En önemlisi, yakın zamanda kazıları yapan Belçika'nın Leuven Üniversitesi ve başındaki Prof. Mark Waelkens ve ekibi tarafından restore edilmiş olan çeşmeydi. Efes'in ünlü çeşmesinin belki dört-beş katı büyük ve geniş olan ve asıl yapısı MÖ 2. yüzyıldan kalan dorik üslubundaki bu yapı, tüm güzelliğiyle ortaya çıkmıştı. Onun hemen tepesinde, Atina'nın Akropol'ündeki benzerlerini hatırlatan bir küçük anıtsal yapı, 'heroon' vardı: Beyaz mermer bir kule ve çepeçevre çok güzel kabartmalar taşıyan bir sıra taş. Antik kentlerde, hep o tanımlanamaz garip hissi duyarım: Yüzyıllar önce bu topraklarda, çoğu dağ başında olan bu yapıları inşa eden, taşları taşıyıp yerleştirmekle kalmayıp ince bir işçilikle kazıyan, mermere hayat veren, o eşsiz heykelleri, kabartmaları, sütunları, çeşme, anıt ve tiyatroları yaratan binlerce anonim el, sanatın o bilinmeyen kahramanları, güzellik duygusunun isimsiz emekçileri... Çevrede onarılmayı bekleyen birçok yapı, üst üste yığılmış ve kaldırılıp bir bütüne katılmayı bekleyen sayısız taş ve mimari parça vardı. Ötelerde ise, henüz tümü kazılmamış, ama bu haliyle bile görkemli bir tiyatro. Kent, MÖ 12 bin yıllarından itibaren insan yüzü görmüş, 4 bin yıl sonra ilk çiftçileri ağırlamış, adını ilk kez Büyük İskender'in MÖ 333'deki ünlü Anadolu seferi sırasındaki kuşatmasıyla duyurmuştu. Temelde Helenistik dönemde gelişmiş bu güzel kent de, birçok Anadolu antik kenti gibi, önce Hıristiyanlığın, sonra depremlerin ve de zamanın tahribine uğramıştı. Ama artık yavaş yavaş yeniden ortaya çıkıyor ve belki küçük bir Efes olma yolunda ilerliyordu. Yolunuz düşerse, mutlaka görün... Ayrıca burdan çıkan birçok heykelin, yakındaki Burdur'un arkeolojik müzesinde sergilendiğini de belirteyim.
İLİŞKİLİ HABERLER
Anadolu'dan yeni hazineler fışkırıyor
Yayın tarihi: 17 Kasım 2007, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/11/17/ct/haber,9BB1203996BF434CB7AF92BFD3192F19.html
Tüm hakları saklıdır.